Lütfen hayalet okuyucu olmayın:)
Jungkook
"Oha! Jungkook değil mi bu?"
"Ne olmuş ona böyle?"
"Çok yakışıklılaşmış sanki."
"Abartıyorsunuz, biraz değişiklik yapmış ama hala ezik."
Koridorda yürürken herkesin gözü benim üzerimdeydi. Üstelik gözlerimin içine baka baka dedikodumu yapıyorlardı.
Tanrım. Alt tarafı azıcık değişmiştim. Hayır, biraz daha fazla. Hayır. Koca bir hayır. Acızık, biraz falan değişmemiştim.
Bildiğiniz bu ben değil başkasıydı.Ben istemiştim değişmek ama... Şimdi niye korkuyordum ? Neden herkes bana saldıracak gibi garip bakıyorlardı?
Uzun saçlarımı özlemiştim. Kulağımın altına kadar geliyordu. Saç rengim de herkes tarafından dikkat edilecek bir renk değildi, kahverengiydi. Kıyafetlerim bol, vücudumu gizlerdi.
Gözlüklerim ise... Gözlüklerimi seviyordum. Bu lensler çok rahatsız ediciydi. Her an düşecek ya da kayacak gibi hissediyordum.
Şimdi ise... Kırmızı, kısa saçlarım vardı. Vücuduma yapışan dar pantolon ve tişört. Bir de ceket.
Ah bir de Taehyung.
Benimle geleceğini söylemişti ama daha okula girdiğimiz gibi telefon gelmiş, acil bir şekilde yanımdan ayrılıp başka bir bölüme gitmişti.
Beni de arkasında bırakmıştı. Üstelik tüm gözler üzerimdeydi. Ne yapacağımı şaşırmış, birkaç kez sandeleyip yürümeye çalışmıştım. Adımlarım daha ben düşünmeden kütüphane'ye doğru yol almıştı bile. En rahat edeceğim yer orasıydı çünkü.
Adımlarımı hızlandırıp insanlara bakmadan yürümeye çalışıyordum. Bakarsam ağlardım. Kötü konuşuyorlardı çünkü. Çok kötü. Bazıları yakışıklı, sevimli olduğumu söylerken bazıları ise boktan olduğumu hala bir inek ve ezik olduğumu söylüyorlardı. Üstelik onları duyuyordum.
Üst kata çıkmak için merdivenlere gidiyordum ki birinin merdivenlerden inip 'yanlışlıkla' bana çarpması bir olmuştu. Anında yere düşmüştüm.
Bu kadar güçsüz olmaktan nefret ediyordum. Ufacık çarpmayla nasıl yere düşebilirim ki?
Kafam yerde cebimden düşen telefonumu alıyordum ki birinin elime basmasıyla acıyla inledim.
"Selam ufaklık." Sesini duyduğum gibi kafamı kaldırmıştım. Yakınımdaydı. Birazcık eğilmiş bana doğru, hafiften sırıtıyordu. Kokusu muhteşemdi. Siktir o çok yakışıklıydı.
Yakışıklı olması ve benim salak gibi bu durumdayken bile onu seviyor olmam ise umrumda değildi.
Çünkü Tanrı aşkına o şuan elime basıyordu ve fena halde acıyordu.
Yüzümü buruşturmamdan acıdını anlamış olacak ki biraz daha bastırıp bir kez daha acıyla inlememi sağladı.
"Ayağını çek!" Sinirle konuşurken onun yaptığı tek şey gülmekti.
"Neden? Yoksa minik kookiemizin canımı açıyormuş?" Sona doğru büzdüğü dudağına bakarken ona vurmak istemiştim.
Jimin-ah, seni ne kadar seviyorsam o kadar nefret ediyordum.
"Bana baksana bir sen! Bu kadar çocukluk yeter. Taehyung'dan uzak duracaksın artık."
Neyden bahsediyordu bu?
"Bak istediğine kavuştun. Değişmişsin. Arkadaşımın peşini bırak artık! Ona mesaj atma! Onu senin gibi bir eziğe bırakmam."
Ayağıyla biraz daha bastırdığında bu kez bağırmıştım. Cidden çok acıyordu. Ayağını elimin üstünde kıpırdatmasıyla diğer elimi ayakkabısına koymuş çekmeye çalışmıştım. Ama gücü fazlaydı. Kıpırdatamamıştım bile.
"Taehyung hyung benim arkadaşım. Neden onun peşini bırakıcak mışım?" dediğimde kafasını geriye atıp kahkaha atmıştı. Onunla birlikte etrafımızda ki kalabalıkta güldüğünde onları yeni fark etmiştim.
"Arkadaşın mı? Aptal çocuk hala anlayamadın m? Taehyung sadece sana yardım etti, o da acıdığından. Birkaç gün sonra sana tekmeyi basınca göreceksin haklı olduğumu."
"Yalan söylüyorsun! O beni bırakmayacak. O senin gibi pislik değil."
Yüzüme yaklaşmaya başladığında geri gitmeye çalışmıştım ama ayağı buna izin vermemişti.
"Ne dedin sen? Pislik mi? Benimle nasıl böyle konuşursun? Üstelik sana ettiğim yardımdan sonra." Nefesi yüzüme çarpıyordu. Yakından o kadar yakışıklı gözüküyordu ki... İlk defa bu kadar yakındık.
"Hyung-"
"Kes sesini!" Bağırışıyla irkilmiştim. "Sana diyeceğimi dedim. Taehyung'dan uzak dur."
Ayağını çektiği gibi elimi avucuma almıştım. Arkasını dönüp gittiğinde sadece baka kalmıştım.
Nasıl bu kadar kötü olabiliyordu? Ben ona hiçbir şey yapmamıştım. Sorun Taehyung ile takılmam değildi bunu biliyordum. Ama sorun ne bilmiyordum.
Elim sızladığında kafamı eğdim. Kızarmıştı ve kanamaya başlamıştı. Fena halde de acıyordu.
Yavaş bir şekilde ayağa kalkıp telefonunumu cebime atmış çantamı da koluma takmıştım. Etrafıma baktığım da ise hala çoğu kişinin bana baktığını gördüm.
"Hepinizin canı cehenneme!"
Bağırışımla arkamı dönmüş lavaboya doğru yol almıştım.
Eğer Jimin olayını saymazsak bu hareketimle çok havalıydım. Evet.
Birkaç kişinin bakışları altında lavaboya geldiğimde elim hala acıyordu. Kapıyı açıp içeri girecektim ki Taehyung'un sesiyle durdum.
"Jungkook! Bekle!"
Şimdi onunla konuşamazdım. Çok duygusaldım ve ağlardım. Onun karşısında ikinci kere ağlamak istemiyordum.
Kapının kulpunu indirdiğim gibi içeri girmiş arkamdan kapıyı kapatıp kilitlemiştim.
**