Garip bir şekilde öpüşme işe yaramıştı. Ama kendimi pislik gibi hissediyordum. Sanki onu kullanmış gibiydim. Aslında onu oyalamak için yapmıştım. Ne kadar da iyi bir şey de olsa onu kullanmıştım aslında.
Doğum günü çok eğlenceli geçmişti.
Özellikle pasta. Oh my god, i think i fell in love.
BOL ÇİKOLATLI ÇOK GÜZELDİ AĞAĞAĞAĞAĞA
Kai ellerini çırparak geldi. "Akşama parti var! Bizim gurup davetli! Gelmek isteyen? Ha, bu arada artık sen de bizim guruptansın Yeonjun." dedi Kai.
Benim düşündüğüm şey ise bu çocuk çıkışta olmasına rağmen ne ara kaybolup gelmişti?
"Huh?!" demiştik aynı anda ben ve Taehyun. Beomgyu ve Soobin kahkaha attı. "O NE BİÇİM BİR SESTİ ÖYLE?!" Diyerek daha şiddetli kahkaha atmaya başladı Beomgyu.
"Hadi ama siz hayla aranızı düzeltmediniz mi?" dedi Soobin. Sesi sıkılmış gibi çıkmıştı.
"Benim bir sorunum yok. Sadece Taehyun beni öldürme hayalleri kuruyor."
"Ne saçmalıyorsun gine sen ya? Ben satanist miyim?" dedi Taehyun.
"Hadi be! Geçen gün okuduğun kitabı gördüm!" dedim. Sesim biraz fazla çıkmıştı, ups.
"Benim okuduğum kitaptan sana ne?" dedi Taehyun.
"Okuduğun kitabın ana karakteri deliydi arkadaşım."
"Sen nereden biliyorsun?"
"Babamın hastalarından biliyorum, babam psikiyatrist."
"Yalan yok, o kitabın ana karakteri deli ve onu okumak hoşuma gidiyor."
"Kendi ağzınla söyledin."
"Seviyorum, dedim. Psikopatım, demedim."
"İnan oturup 3 saat sizi izlerdim ama gitmemiz gerekiyor. Eve erken gitmeliyim çikolatalarım." Dedi Kai.
"Sana katılıyorum, beraber gidelim mi?" dedi Soobin.
"Olurrr." diye de karşılık vermişti Kai.
Şunlara bak hele şunlara. Flörtleşiyorlar ama onların haberi yok.
Ya da ben abartıyorum.
"Yeonjun ne düşünüyorsun yarım saattir amk. Seni bekliyorum, görmüyor musun?"
"Eh? PARDON, PARDON!" Hızla kitapları çantama yerleştirdikten sonra eve doğru yürümeye başlamıştık.
Eve gelmiştik. Ona dönüp tam "görüşürüz." diyecektim ama söze Beomgyu başlamıştı.
"Hey, Yeon."
"E-efendim?"
TANRIM! YÜZÜ
YÜZÜ ÇOK ŞİRİN!
"Bugün evde hiç kimse yok. Ben tek kalacağım. Şey yani beni yanlış anlama," dedi ensesini kaşıyarak.
O bana fesat olduğumu mu kastetti? BURADAN FESAT MI GİBİ DURUYORUM BE
"Ben tek kalmaya korkuyorum da. Benimle bugün kalabilir misin?" başını yere indirmiş bir daha da kaldırmamıştı.
Bunu neden bana diyordu ki? Diğerleri ile daha yakındı oysa. Yani neden bana diyordu ki?
"Tamam, sen git ben geliyorum birazdan." Beomgyu ağır adımlar ile merdivenden çıktı. Ben ise eve girip pijama vs şeyler almıştım.
Beomgyu kapıyı açık bırakmıştı. Ben de geldiğimi belirtmek için hafiften kapıya vurup girmiştim.
Bu çocuk nerede aq?
"Ah, geldin mi? Giyiniyordum da. Özür dilerim." dedi Beomgyu. Beomgyu üstüne "BECAUSE BİTCH İ'M SO CUTE!" yazan hemen yazının altında da şirin bir tavşan vardı. Altına ise diz kapağına gelen bir şort giymişti.
Cidden bu havada şort mu giymişti? Yani havalar ısınmaya başlıyordu, bu doğru ama ne bileyim işte. Garip gelmişti.
Doğruyu söylemek gerekirse, çok güzel bacakları vardı. Sanki bir kızın bacağı gibiydi. Beomgyu hiç tanıdığım erkek gibi değildi ki. O çok şirindi, saçları, tarzı hatta gözleri bile aşırı şirindi!
Eski okulumdaki arkadaşlarım ile karşılaştırınca gözüme Beomgyu'nun çok şirin gelmesi normaldi.
"Özür dilemene gerek yok sorun değil. Giyiniyorsun diye seni öldürecek halim yok."
"Şey, ııı... Karnın aç mı? İstersen yemek siparişi verebiliriz?" dedi Beomgyu.
Bana mı öyle geliyordu yoksa Beomgyu yanımda utangaç mı davranmaya başlamıştı ?
"Bence Sipariş vermeye gerek yok. Yemek yapabiliriz. Yani senin için uygunsa?"
"Benim için tabii ki uygun da bütün mutfağı sana bırakıyorum yoksa yangın çıkabilir. Ama yapmak istemezsen anlarım."
"Hiç sorun değil. Yemek yapmayı çok severim ben." dedim. Beomgyu biraz şaşırmış gibiydi. O önden mutfağa girdi ben de peşinden gittim.
"Dolaplara bakmam sorun olur mu?"
"Mutfak sana ait şefim." dedi Beomgyu. Hafiften de kırkırdadı. Gülmesi bile çok şirindi.
Dolapta Fettucini Alfredo*'dan 1-2 paket vardı. Bize 1 paket yeterli olduğunu düşünüyorum aslında ya.
Paketi elime alıp gösterdim Beomgyu'a. "Bundan yiyelim mi?"
"Oluuurr."
Makarnayı haşlamaya başlamıştım. Aslında sosunu da yapacaktım da, çok uğraştırıcıydı. Üşendim.
Yemeğin hazır olduğunu söylemek için Beomgyu'a döndüm. Zaten tüm dikkatiyle beni izliyordu. "Hazır mı?" dedi Beomgyu. Kafamı olumlu anlamda salladım.
"Bu akşamki partiye gidecek misin?" dedi Beomgyu.
Siktir. Ben parti olduğunu unutmuştum.
Hiç gitmek istemiyordum.
"Unuttun değil mi?" deyip gülmüştü. "Aslında ben de gitmek istemiyorum."
"O zaman onları ekmeğe ne dersin?" dedim gülerek. O da aynı şekilde gülmüştü.
Bir anda telefonum çaldı. Arayan ablamdı.
Ow, shit. Ben ablamı aramayı unutmuştum.
Fettucini Alfredo*