Evet biliyorum uzun zamandır yoktum kızgınsınız ama sorunlu bir kızım biliyosunuz girmeye vaktim olmadı. Girsem bile fazla yazamadım.
Bildiğiniz gibi Ufuk ve Ceyda ayrılacak. Bunun şokunu üstümden bir süre atamadım. Olay hakkında fazla konuşmak istemiyorum. Bu olay kitaba yansımayacak yani kitabın gidişatı değişmeyecek merak etmeyin. Umarım çok kızmamışsınızdır.
Şöyle bir durum daha var. Bu kitap ensest ilişki kitabı falan değil. Yani Ufuk ve Yağmur'un normal baba-kız ilişkisini anlatıyor. Benim kitabımı öyle iğrenç kitaplarla lütfen benzetmeyin. Şaka dahi olsa yapmayın. Gerçekten kitabımın böyle görülmesini istemiyorum. Umarım ne demek istediğimi anlayıp ona göre davranırsınız.
Yaptığınız yorumları okuyamıyorum Wattpadde sorun var ya da güncelleme gelecek. Ama okuyup cevaplayacağım. Ve çok konuştum biliyorum. Hadi bölümeee.
Medya:Ufuk
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Off baba hadiii." diye bağırdığım sırada babam her zamanki 'hiçbir şey umrumda değil ' havasıyla salona girdi. Ben ona baygın gözlerle bakarken annem kolundan çektiği gibi babamın dudaklarına yapışınca arkama söverek döndüm. Atlas'ın onları saf saf izlediğini görünce gözüne elimi siper ettim.
"Ya aile var burda aile. Napıyosunuz ya ?" diyerek isyan edince babamın kahkahasını duydum."Ceyda bu kız benim kızım." diyip beni kendine döndürdü. "Aferin terbiyeli çocuğum."
Atlas'ın gözündeki elim hala orda olduğu için Atlas bir adım geri gitti. "Hadi gidelim aytıkk." diyip anneme yapıştığında kafamı salladım. "Hemen gidelim."
Babamın Ankara'da konseri vardı ve biz de onunla birlikte gidecektik. Sonuçta ben de Ankaralıydım ve artık memleketimi, ait olduğum yeri görmemin vakti gelmişti. Sırt çantamı çekiştirerek kapıya yönelirken telefonumun melodisini duydum.
Dev gezegenler ardında parıldar evrenin varoşlarından arsızca Plüton
Plüton'u duyan annem de gülümserken telefonumu elime aldım. Bu şarkıyı çok seviyordum. Annem ve babamın aşkına aşık bir kız olarak sevmem normaldi tabi.
"Efendim Ömür ?" diyip kapıyı geçmem için tutan babama gülümsedim ve asansör tuşuna bastım.
"Nerdesin ?"
"Evden çıkıyoruz şuan. Noldu ?"
"Aa şey aslında... Evin önündeyim de sana vermem gereken birşey var."Asönsör geldiğinde binip beklemeye başladım.
"Tamam iniyorum. " diyip telefonu kapattım. Babama durumu anlattıktan sonra dışarı çıktım. Ömür elinde bir kutuyla beni bekliyordu."Ne ayak ?" diyip kutuya bakınca kutuyu elime tutuşturdu.
"Aslında oraya gittiğinde açman senin için daha iyi olur. "Ben merakla her yeri simsiyah kutuyu incelerken devam etti.
"Yağmur , umarım mutlu olursun. "Suratıma hüzün ve tedirginlik karışımı bir ifadeyle bakıyordu ve bu duruma hiç alışık değildim. Normal Ömür her zaman mutlu, hiperaktif, enerjik bir insandı ve şimdi onu böyle görmek beni afallatmıştı.
"Ömür sen iy... "
"Soru sorma. Sadece... Ah boşversene. Seni seviyorum. "diyip aniden boynuma sarıldı. Benden uzun olduğu için eğilmek zorunda kaldı. Elini belime dolayıp kokumu içine derince çektiğinde ben de boş olan elimle sarıldım."Gerçekten iyi misin ?" dediğimde gülüp geri çekildi.
"İyiyim. Bak babanlar geldi hadi git."Ben ona bakakalmışken beni ters döndürdü ve sırtımdan nazikçe itti. Annemlere doğru elimde kutuyla ilerlerken kafamdaki soruların sayısı her adımımda çoğalıyordu. Bu kutuda ne vardı ? Ömür neden böyle davranıyordu ? Neden vedalaşır gibi bir hali vardı ? Ne demeye çalışmıştı ?
Arabaya oturup sırtımdaki çantayı arkaya fırlattım. Kutuyu da yanıma bıraktım. Atlas da yanıma geçince araba hareketlendi.
"Harbi biz niye arabayla gidiyoruz ya?" sorumu babam nazikçe (!) yanıtladı.
" E beyin yoksunu senin uçak fobin var ya. "
"He doğru." dediğimde annem babamın kolunu çimdikledi.
"Niye hakaret ediyosun kıza ?"Onlar tartışırken kulaklığımı takıp yolu kafamdaki soru işaretleriyle izlemeye başladım.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Hadi canığğğm !" derken Anıtkabir'in güzelliğini seyre dalmıştım. Birkaç tane fotoğraf çektikten sonra kulaklığımı çıkardım.
"Babaa... Konserden önce buraya da uğrar mıyız ?"
"Uğrarız güzelim."Bayılma taklidi yaptığımda kahkaha attılar. Şu ' güzelim ' lafına düşmeyen gerçekten var mı yahu ?
Ankara'ya ilk adımımı attığımda önümde kocaman sırıtan Fatih abi vardı. O bizden 4 gün önce gelmiş, dediği gibi kafasını dinlemişti. Şimdiyse birlikte otele girecektik.
"Fatih abiciiim." diyip sarıldığımda gözlerini devirdi. Neden ona böyle seslenmemi sevmediğini bilmiyordum ama onu sinirlendirmek hoştu.Otele girdiğimizde onlar giriş işlemlerini hallederken ben de girişteki rahat koltuklardan birine oturmuş, görevlilerden aldığım Wi-Fi şifresiyle beleş internetin tadını çıkarıyordum. Annem yanıma geldiğinde telefonuma kısa bir göz attı ve sonra da "Hadi odalara geçelim." diyip beni elimden tuttu.
"Ben bebek miyim ya ? Atto'yla beni karıştırdın galiba annecim."
"Hayır. Aslında odanı kendin bulamayacağını bildiği için seni annen odana bırakacak." diyip sırıttı babam. Ah hadi ama, bir kereliğine odamı bulamayıp gecenin 2'sinde annemi arayarak otelin içinde kaybolduğumu söyledim diye bu kadar da aşağılanamazdım değil mi ?"Bak odanın numarasını bu sefer unutursan beni sakın uyandırayım deme. Oda numaran 343 tamam mı annem ?"
Gözlerimi kaçıncı olduğunu bilmediğim kere yine devirdim ve kafamı salladım. Bir elimde annem, bir elimde çantamla odama girdim.
" Baban, ben ve Atlas 344'teyiz. Fatih abin de 342'de tamam ?"Gülümseyip elimle ' tamam ' işareti yapınca annem odada beni yalnız bırakarak odasına gitti.
"Hayır evde kapıyı açık bırakmanı anlarım da burda da mı kapı açık bırakılır ?" diye söylenerek kapıyı kapatıp yatağa oturdum.Sonunda uyuyabilecektim. Araba yolculuğu yoruyordu be.
Çantamdan siyah pijama takımımı çıkardığım sırada aklıma Ömür'ün verdiği kutu geldi. Onu da çantamın içine tıkıştırdığım aklıma geldiğinde çantamdan çıkardım. Elimi kutunun kilidine götürdüğüm sırada kapım tıklandı. Kutuyu bırakıp kapıyı açtığımda karşımda el ele tutuşmuş ve sırıtan Atlasla babamı görmeyi beklemiyordum tabi ki.
"Noldu ?" dediğimde babam Atlas'ı odama bırakıp "Annenle birkaç işimiz var ve Atlas'ın yanımızda olması onun psikolojisi açısından pek sağlıklı değil. Anlarsın ya. " dediğinde sırıttım.
"Tamamdır o iş bende." diyip pis pis sırıttım. Örümcek adamlı pijamasıyla yatağıma yatan Atlas'ı görünce güldüm. Kardeşim diye demiyorum, bazen aşırı tatlı ve akıllı olabiliyordu. Bazen de yaramaz...
Babam da fırsattan istifade yanağıma minik bir öpücük kondurup odaya döndü. Atlas'ın uyuklamaya başladığını anlayınca sırıtarak kutuya döndüm.
Kucağıma aldığım kutuyu açtığımda ilk gördüğüm şey bir bebek patiğiydi. Patiği elime alıp kenara koyarken merakım daha çok artmıştı. Kutuda bir mektup, 2 tane bebek oyuncağı ve birkaç tane de bir bebeğin fotoğrafı vardı. Bunlar da ne demek oluyordu şimdi ?
Merakıma bir kez daha yenik düşerek mektubu açıp okumaya başladım.
Yağmur'um, güzel kızım...
Bir dakika ? Bunları annem ve babam yazmadıysa kim yazmıştı ?
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Bölüm sonuuu. Düşünceleriniz ?
Umarım bu uzuun bölümle kendimi affettirmişimdir. Asıl macera şimdi başlıyor der susarım.
Hadi bakiyim şu sol alt köşedeki yıldıza basana benden kalp💙
Öpüyorum 😚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ YAĞMURUM ( ŞEHİNŞAH TEXTİNG )
FanfictionKızlar dörde ayrılır; Babasız olanlar Babasından nefret edenler Babasıyla iyi anlaşanlar Küçükken babasıyla evlenmek isteyenler Ben de şu son maddedeki kızlardan biriyim. Yahu insanın babası Şehinşah olur da sevmez mi ? " Yaz yağmurlarını seviyorum...