Gündoğumuna yakın iniş yapacağım Londra uçağı kalkış pistine ilerliyordu. Yaklaşık üç buçuk saate orada olacaktım. Yanımda tonton İngiliz bir teyze oturuyor, elindeki küçük çocuk fotoğrafına bakıp ağlıyordu. Onun için üzülüyordum ama yapabileceim birşey yoktu. Büyük ihtimalle torunu Türkiyede yaşıyor, o da ondan ayrılıp evine dönmek zorunda kaldığı için üzülüyordu. Öte yandan ben, Leman hanımın oğlu abim gibi gördüğüm Doruk'un yanına gidiyordum. Kız arkadaşıyla birlikte Londra'da yaşıyordu. Yaklaşık birkaç senedir hiç yüzyüze gelmemiştik.
Kız arkadaşını ilk gördüğüm günden beri hayranlık duyuyordum. Upuzun siyah saçları,güzel fiziği, keskin yüz hatları vardı.
Benim ise sıradan kumral saçlarım, beyaz tenim ve oval yüz hatlarım vardı, kilo aldığımda hemen belli olurdu.
Biraz uyumaya karar verdim. Londrada işler yoğun olacak , fırsatım olmayacaktı.
****
Uyandığımda çok güzel bir parfüm kokusu aldım. Gözlerimi açamıyordum. Sebebi sıcaktan mayışmış olmamdı. İyide neden sallanıyoruz? İniş yapacağız herhalde.
Cık Cık Cık... Bir uyutmadınız be kardeşim! Ben daha rüya görecektim.
Bir an önce inip Cemlerin yanına gitmeyi düşündüğüm an kalkmaya çalıştım. Ama birisi sanki beni sıkıca tutuyordu da kaçmamam için bu yüzden kıpırdayamıyordum.
Sonunda gözlerimi açmayı başardığımda loş bir koridorda olduğumu farkettim. Hemde bir host'un kucağında !
-Kimsin sen ? İndir beni!
Cevap vermedi, tekmelemeye başladığımda hiç istifini bozmadı
Güçsüz olduğumu biliyorum ama şuan canım tehlikede. Birşeyler yapmalıyım. Kimki bu? Çok da güzel kokuyor. Aniden bir kapının önünde durmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım.
-Kimsin sen dedim sana ! Duysana beni artık heeeyy!
Ben en son uçaktaydım. Kesin rüya görüyorum. Yarı uykulu baygın şekilde esneye esneye konuştum.
-Bu rüyaysa sende beyaz atlı prens olmalısın, güzel kokulu beyaz atlı prens. Öyleyse beni kurtarman lazım, hadi çıkar beni buradan.
Yine cevap vermedi. Peki kendi bilir. Bir süre sonra yere indirdi. Robot gibiydi sanki aldığı komutlarla hereket ediyormuş gibi . Kımıldamıyor, konuşmuyor,belirli aralıklarla düzenli nefes alıyordu.
-Uyumadan önce fazla mı dizi izledim acaba ? Bu nasıl rüya ?
Geldiğimiz yöne doğru koşmaya başladım. İki tane iri yarı adam çıktı ,durmak zorunda kaldım. kapının iki yanında durdular. Arkamda kalan host kıyafetlı çocuk gülmeye başladı.
-Ne gülüyorsun ruh hastası!
-Öyle mi olduk şimdi güzelim, az önce güzel kokulu beyaz atlı prens diyordun.
Hayret ,konuşabiliyormuş. Gözlerimin en derinine baktı. Sanki...sanki,kaybettiği birşeyi arar gibi. Sonra gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı . Bu sefer bana döndüğünde gözlerinde nefret gördüm. Bu ruh hali değişimleri tam bir psikopat olduğunun kanıtıydı.
-Bırak artık şu peri masallarını , ne ben prensim ne de sen prenses!
Üzerime yürüdü , aynı anda bende geriye,yürüdü... yürüdük , taa ki ben duvara yapışana dek. Ürktüm ondan ama ağlamadım. O sınırda kaldım , dokunsa ağlardım. Tuttum kendimi içime attım, yaşadıklarım bana çoğu şeyi öğretmişti , mesela güçlü görnmeyi. Her ne kadar kırılgan da olsam kendimi saatlerce hatta günlerce tepkisiz tutabilirdim . Acımasız görünebilir, soğukkanlı durabilirdim. Güçsüz olduğumu bilmemeliydi. Neden buradaydım ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANSIZ
ChickLitHayatının bir günde aniden değişmesiyle duygularını yitiren Selda, yaşadığı zorluklar ile üzerinizde bırakacağı psikolojik ve yoğun duygularla başa çıkmanız zor olabilir bu yüzden okumadan önce derin bir nefes alın :) 3...2..1..