Üzerime son kez göz gezdirerek hazır olduğuma karar verdim.Zaten hazır olmasam bile çıkmam gerekiyordu çünkü buluşma saati gelmek üzereydi.
Minhyun ve Dongho'nun evlenmesinin üzerinden 3 ay geçmişti ve bu 3 ay boyunca ilk başlarda samimi olamadığım Jeon'la sürekli irtibat halinde kalmıştık. İnanın bana bunun nasıl olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yok. Tek bildiğim şey Jungkook'un pes etmeyi sevmeyen bir insan oluşuydu.
Bana ilk mesaj atışında Dongho'yla alakalı birşey sormuştu bu yüzden pek sorun ettiğim veya önemsediğim söylenemezdi. Ancak muhabbetimiz anlayamadığım bir anda Dongho'dan çıkarak farklı konulara yönelmişti.
Diğer günlerde mesajlarına yahut aramalarına geç bile cevap versem sabırla bekleyerek mutlaka o günler içerisinde konuşmamızı sağlamıştı.Tüm bunların sonucunda ise Jungkook'un kahve içme teklifini kabul ederek hazırlanmaya başlamıştım.Aklınıza herhangi saçma bir düşünce gelmemesi için uyarıyorum, sevgili ya da o tarz bir şey değildik, sadece dostça bir kahve davetiydi bu.
Düşüncelerim sayesinde geldiğimi bile fark edemeyerek buluşma alanımızı geçmiş ve geri dönmek zorunda kalmıştım.Buluşma alanına geldiğimde saatime bakarak henüz 1 dakikamın daha olduğunu fark ettim. Her zamanki gibi buluşma alanına erken gelmiştim.
Omzuma bir el dokunduğunda arkama döndüm, dönmemle birlikte yüzünden silindiğini hiç görmediğim o geniş gülümsemesiyle Jungkook karşılamıştı beni.
"Hyung geç kalmadım değil mi? "
Gülümsemesi hâlâ suratındayken saatine bakmış ve geç kalmadığını anlayarak rahatladığını belirten bir nefes vermişti.
"Hayır, bende az önce geldim zaten. "
Elinin hâlâ omzumda olmasını garipsesem de bir şey söylemedim."Güzel! Hadi o zaman kahve içmeye gidelim. "
Omzumda duran eli bileğime inmişti, bileğimi tuttuktan sonra ise beni peşinden sürüklemeye başladı. Sürüklenmek de kesinlikle hoşuma gitmemişti ama bunu ona söylemeyi düşünmüyordum. En azından şimdilik.Sade ama asil görünüme sahip bir kafeye girip kitaplığın tam önünde olan masaya oturduk. Masaya oturana kadar bileğimi bırakmamıştı aptal Jeon.
"İki tane sütlü kahve alabilir miyiz? " Jeon siparişlerinizi verdikten sonra büyük bir mutlulukla bana döndü.Ben ise yalnızca suratına bakmıştım.
"Konuşmadan burada duracak mıyız yoksa başlamak ister misin? " Ufak bir gülümsemeyle sorduğumda dudaklarını diliyle nemlendirdikten sonra gülümsemişti.
"Sadece aklımdan geçen cümleleri toparlamakta zorlanıyorum hyung, bana sadece 1 dakika daha ver lütfen. "
Bu hali gülümsememe neden olmuştu. Ve elbette istediği 1 dakikayı da vermiştim."Hatırlıyor musun bilmiyorum -gerçi unuttuğunu sanmam- ama sana 3 ay öncesinde büyük bir terbiyesizlik yaptım, "
Ufak bir baş sallamasıyla onayladım onu. Elbette unutmamıştım söylediği aptalca şeyleri ama önemsediğim de söylenemezdi, sonuçta onun söylemesiyle psikologlar aptal olmuyordu."Söylediğim cümlelerin hepsi bilinçsizceydi, sadece aklıma gelen olaylar sonucunda sinirlendiğim için ağzımdan çıktı o saçma kelimeler."
Yüzüme mahcup olduğunu belli ederek bakıyordu."Aslına bakarsak mimar olmak istediğime karar vermeden önce en çok istediğim meslek psikolog olmaktı, yani küçükken. "
Buna şaşırdığımı kabul etmem lazımdı, zaten yüzümdeki şaşkınlığımı gizlememiştim."Olayları en başından başlayarak anlatmak istiyorum sana. Umarım randevu almadığım için benimle konuşmayı reddetmezsin. "
Gülerek söylediği cümleye bende gülerek karşılık verdim. Aptal Jeon bir şekilde beni güldürmeyi başarmıştı.