Giydiği dizinin altına kadar uzanan siyah montu güzel bedenini iyice örterken sarı çenesinde biten peruk yüzüne bayağı bir yakışmıştı. Loş ışığın altında hafifçe süzülen kahve gözleri ışıldıyorken gülümsedi sinsice.
Ne yapacağını iyi biliyordu. Hafif bir tınıyla çalan canlı müzik o yavaş adımları ile sahneye vardığı anda planlanmış olarak hareketlendi. Ritim eşiğinde insanlara sırtı dönük iken montunun fermuarını indirerek montun üzerinden süzülmesine izin verdi.
Gece gibi karanlık montunun altından ışıl ışıl mini elbisesi göründü(elbise medyada). Bu sıra peruğunu çıkarıp fırlattı ve arkasında kalan insanları önüne alarak güzelliğini sergiledi. Beline kadar gelen kahve saçları kısa bir süre boyunca dalgalanıyordu.
Kulakları şenlendiren müzik ile vücudu sallanırken kalçasını bir sağa bir sola ağır ağır kıvırıyordu. Bu hareketi eşiğinde mekandaki neredeyse bütün erkekler sahneye yönelirken kız güldü. Aklından öyle şeyler geçiyordu ki şeytan duysa kaçışır dururdu.
Suga ayaklandı. Kuytu köşe bir yerde izliyordu Jennie'yi. Şaşkındı,kız beklediğinden çok daha iyi görünüyordu. Şimdilik. Daha bir şey görmüş sayılmazdı. Asıl şov birkaç saniye sonra başlayacaktı. Çocuk ellerini kot pantolonunun cebine koydu ve hafif güzel olan kafasıyla aylak aylak ilerledi. Kız gözlerini buluşturdu ve sırıtarak gözünü kırptı. 'Başlıyoruz' demekti bu.
Çocuk hızlı adımlarla kızın önünde toplanmış erkek sürüsünün içine daldı. Yanından geçtiği her bir erkeğin arka cebinden veya montunun cebinden telefon,cüzdan,para,kredi kartı ve benzeri eline ne geçiyorsa alarak montunun iç cebini doldurdu. Sıra büyük lokmalardayı derken biri Min Suga'yı fark etmiş ve onu boğazlamıştı bile.
"Hey sen!"
Suga nefes almakta zorlanırken Jennie belindeki silahı çoktan çıkarmış ve adamı sırtının sol yanından vurmuştu bile. Mekanda çığlıklar yükselirken Suga yere yığılan adama son bir bakış atarak belinden çıkardığı bıçakla önüne geçen herkesi bıçaklamaya başladı. Kimse diri kalmamalıydı.
Jennie sahnede sanki oyun oynuyormuşçasına rahatça yürüyerek insanlara mermi yağdırırken çocuk hayranlıkla ona baktı. Bu...paha biçilmez bir güzellikti. Bir süre sonra ateş etmeyi bırakıp sahneden indi.
"Yeterince malzeme topladın mı?"
"Pek sayılmaz,buralar vasat. Ama yaklaşık bir haftamızı yaşayabileceğimiz kadar nakit var."
Kız sinirle saçlarını arkaya doğru taradı ufak ama kana bulaşmış elleriyle. Elleri artık kana bulanmışken eskisi kadar masum bir kız değildi tabii. Polis sirenleri kulaklarını doldururken Suga kızın elini tutarak koşmaya başladı.
Mekanın arka kapısından kaçıp hızla lamborghini'lerine bindiler. Suga gazı kökleyerek dikiz aynasından bir süre arkasını kontrol etti. Takip edilmemeliydiler. Bir süre sonra karanlık uzun bir yolda ilerlemeye başlamışlardı. Jennie elindeki cep telefonlarını kısaca inceledi,sonrasında eline aldığı onlarca cüzdanın içini yokladı acele etmeden. Çıkan paraları üst üste koydu.
Paralar yaklaşık on bin ederken insanların geceleri mekana cepleri boş gelmedikleri,neyleri var neyleri yok hepsini bir çırpıda harcamaya niyetli olduklarından emin olmuştu Jennie. Sırıttı.
"Ne kadar kaldı?"
Suga kendinden emin bir şekilde cevapladı bu soruyu,tabii bir süre havada kalmıştı.
"Geldik sayılır"
Birkaç viraj sonrası otelin önünde el frenini hızla çekerek gözlerini güzelliğine dikti. Jennie birkaç saniyeliğine gözlerini gözlerine sabitledi ve ufak bir kıkırtı eşliğinde arabadan indi. Ardından çocuk sırıtarak indi araçtan ve kilitlediğinden emin olduktan sonra odalarına çıkmak üzere otele girdi ikili.
Kısa bir süre sonra odalarına girdikleri anda kız çocuğu yatağa itmiş ve erkekliğinin üzerine yerleşmişti. Çocuk yarım ağız gülerken kız çocuğun yakasına yapışarak sertçe dudaklarına yapıştı. Şişmiş erkekliğine kızlığını bastıran kız böyle durumlarda gülünülmesinden hiç hoşlanmazdı. Suga ellerini kızın belinden aşağılara yavaş yavaş indirirken Jennie,Suga'nın t-shirtünü sıyırdı.
Ateşli bir öpüşme içerisinde olan bu ikili iyice kendinden geçmiş gibi görünüyordu. Jennie çocuğun pantolonunun fermuarını açtığı sırada gözlerini buluşturarak sırıttı.
"Sana hayatın boyun ca unutamayacağın yarım saati yaşatacağım sevgilim"
Kızın tutkulu sesi Suga'yı daha da tahrik ederken iğrenç bir zil sesi doldurdu kulaklarını. Gerçeklik algısını birkaç saniyeliğine kaybeden Suga gözlerini ovdu. Ve rüyanın en güzel yerinde uyandığı için kendine küfretti.
"Alo?"
Sinirleri bir hayli bozulmuştu.
"Gelmiyor musun Yoongi?"
"Sana binlerce defa şu ismimi kullanmıyorum dedim beynin basmıyor mu!?"
"Ah Min Huysuz...geliyor musun,seni bekliyoruz"
"Gelmiyorum lanet olası,gelmiyorum siktirin gidin,"
Telefonunu sertçe komidine bıraktı. Bacaklarını iki yana açarak dirseklerini dizine yasladı. Başını iki elinin arasına alarak kendi kendine konuştu.
"Onu unutmalıyım..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Princesses Don't Cry❃Jennie Kim
FanfictionPrensesler asla ağlamaz çünkü onlar dik durmaya mahkûmdur. ↪KÜFÜR İÇERİR↩