yirmi sekiz | son

3K 196 106
                                    

Jimin üzerine geçirdiği siyah hoodiesinin kapşonunu taktı. Bu sırada dolmuş burnunu çekti. Çok fazla duygu karmaşası yaşıyordu. Duyguları fazla yoğundu.

Jungkook'un evinin yolunu biliyordu. Bir kere gitmişti sonuçta. Cebindeki telefon bildirim olduğunu belli edercesine titriyordu ama bu Jimin'in umrunda değildi.

Soğuk hava ıslak yanaklarına çarparken derin bir nefes aldı. Bir an önce Jungkook'a sarılmak istiyordu. Onun tarafından sevilmek, dünyadaki en özel varlıkmış gibi hissetiriyordu.

Yaklaşık on dakikalık bir yürüyüşün ardından daha önce geldiği evin önünde durdu. Ellerini cebinden çıkardı. Kapının önüne yavaşça adımladı. Zile bir kez basıp beklemeye başladı.

Kısa bir sürede açılan kapının ardındaki Jungkook endişeyle Jimin'e bakıyordu. İkisi de aynı anda birbirlerine sarılmak için adım atmışlar ve bedenleri aynı anda buluşmuştu.

Jimin hıçkırıklarını tutmadı. Jungkook ise ince beli sıkıca sardı. Fazlasıyla korkmuştu. Jimin için fazlasıyla endişelenmişti.

Jimin, Jungkook'un boynunu sıkıca sardı. Göz yaşları boynunu ıslatıyordu. Jungkook geri giderek kendilerini eve soktu.

"Böyle hissetmeye alışık değilim."

Jimin, biraz daha sakinleşirken mırıldandı. Kolları hala Jungkook'un boynunda sımsıkı dolanık bir haldeydi. Yüzü ise boynunda duruyordu.

"Böyle hissetmeyi hak ediyorsun."

Jungkook yavaşça bedenlerini ayırdı. Jimin'in yumuşak yanaklarındaki, küçük damlaları sildi.

"Ağlama artık."

Mırıldanmış ve dudaklarına küçük bir öpücük kondurmuştu. Jimin başını salladı ve yanaklarını elinin tersiyle sildi.

"Beni korkuttun."

Jungkook, mırıldanırken Jimin'in küçük ellerini kavradı ve içeri doğru yürümeye başladı. Jimin ise yanaklarında son damlaları silerek gözlerinde bekleyen damlaların akmaması için uğraşıyordu. Böyle, duygusal olmaktan nefret ediyordu.

Jungkook geniş ve yumuşak koltuğa oturmuş, ardından ayakta bekleyen Jimin'i göğsüne çekmişti. Jimin ise Jungkook'a uyum sağlamıştı. Ayaklarını kanepenin üzerine koydu ve başını Jungkook'un göğsüne çevirdi.

Jungkook'un kokusunu içine çekerken gözlerini kapatmış, başını birkaç kez aşağı yukarı oynatmıştı. Kolları ise bu sırada ince beli sardıyordu. Jungkook bu görüntüye saatlerce ağlayabilirdi.

Jimin derin bir nefes aldı. Bu sırada Jungkook Jimin'i belinden sararak kendine biraz daha çekti. Saatlerce hatta günlerce böyle kalmayı diledi.

Jimin hiç konuşmuyordu. Konuşsa ağlayacağını biliyordu çünkü. Konuşması için biraz zamana ihtiyacı vardı. Jungkook ise bunu anlamış gibi tek bir kelime etmedi. Pamuk şeker saçları sevdi bir süre. Arada bir beyaz boyuna küçük öpücükler konduruyordu, öpücüklerin ardından kulağına eğilerek onu sevdiğini fısıldıyordu.

Bu böyle ikisinin de bilmediği bir süre devam etti. Sıkılan yoktu. Sadece birbirini seven iki genç vardı.

Jungkook bir süre daha sessiz kaldı. Ardından sweatinin ıslandığını hissedince sessizliği bozdu.

"Güzelim?"

Jimin sessiz bir şekilde mırıldandı.

Jungkook başını eğerek Jimin'in hizasına geldi. Yanaklarını ıslatan yaşları görünce nefret etti o yaşlardan. Tekrar eski haline geldi ve Jimin'in kollarını belinden ayırarak ona bakmasını sağladı.

hey jimin | jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin