yirmi beş

2.4K 183 28
                                    

Jimin geldiği evi süzerken dudaklarını bükerek ellerini cebine koydu. Hızla yurttan çıkmış ve yaklaşık on dakika içinde kendini burada bulmuştu.

Daha fazla beklemek istemeyerek adımlarını kapıya yönlendirdi. Jungkook'u oldukça özlediğini yeni yeni fark ediyordu. Kalbi, küçük bir kelebeğin kanat çırpışını andırıyordu. Bir an önce Jungkook'u görmek istiyordu.

Büyük müstakil evin beyaz kapısının önünde durduğunda yanda bulunulan zile bastı. Kapı yaklaşık on saniye sonra açılınca, Jimin karşısındaki çocuğa gülümsedi.

Hoseok kapıya yaslanarak Jimin'i süzdü.

"Güzel değişim Park Jimin."

Jimin başını teşekkür manasında salladıktan sonra elini cebinden çıkararak karşısında ona kızgın bir şekilde bakan Hoseok'u gösterdi.

"Seni hatırlıyorum. Yüzme takımının başkanıydın."

Hoseok kapıyı biraz daha aralayarak Jimin'in içeri geçmesini sağladı.

"Doğru, şimdi de bir eğitmenim."

Jimin başını salladı ve evi incelemeye başladı. Güzel, beyazlara kaplı bir evdi. Yukarı doğru uzanan beyaz merdivenlerde eve estetik bir görünüm kazandırıyordu.

Jimin bakışlarını biraz daha evin içinde gezdirdi. Jungkook'u aramıştı ama bebeği ortalarda görünmüyordu.

"Jungkook nerede?"

Hoseok hâlâ kızgın tavrını koruyordu. Ellerini önünde bağladı ve tek kaşını kaldırdı.

"Onu üzmeyeceksin Park Jimin."

"Tanrı aşkına, onu neden üzeyim?"

Hoseok derin bir nefes vererek kapısı kapalı olan mutfağı gösterdi.

"Mutfakta."

Jimin heyecanla gülümseyince Hoseok başını eğmiş ve Jimin'in arkasına geçmişti. Jimin arkasını döndü ve gülümseyerek teşekkür etti.

Mutfağın kapısının önünde bir süre durduktan sonra arkasına döndü. Hoseok içeri gitmiş olmalıydı.

"Hyung!"

İçerden duyduğu sesle gülümseyerek kapının kolunu indirdi.

"Balı bulamıyorum, nereye kal..."

Jungkook kendi kendine konuşurken arkasını döndü. Jimin ise gülümseyerek onu izliyordu.

"Birlikte arayalım mı?"

Jungkook, nötr bir şekilde Jimin'e bakmayı sürdürdü. Ardından arkasını döndü ve az önce en az iki kez baktığı dolaplara bir daha bakmaya başladı.

"Gerek yok ben bulurum."

Jungkook kapakları hızla açıyor ve tekrar aynı hızla kapatıyordu. Jimin ise onun bu haline gülümsemeden edemedi. Adımlarını Jungkook'un arkasında kesti.

Ellerini arkadan sararak Jungkook'un göğsünün üzerine koydu. Başını ise geniş omuzlara yaslamıştı. Kokusu ciğerlerinde yer almaya başlamışken, Jungkook'un kalp atışlarını sol avcunun içinde hissediyordu.

"Konuşalım mı?"

Jungkook başını yana sallarken ellerini tezgahın üzerine koydu. O kadar heyecanlanmıştı ki bacaklarını hissedemiyordu. Bu sarılma şekli vücuduna hiçte iyi gelmemişti.

Jimin, Jungkook'un başını olumsuz bir şekilde salladığını anlamış ve kollarını daha da sarmıştı.

"Pekala, ben anlatayım sen dinle o zaman."

hey jimin | jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin