1; Herkes Hasta

115 13 10
                                    

"Ve bunlar da gönüllüler."

Bavulumu kalacağım odaya bırakalı kırk dakika, bana klinikteki hastaları ve kliniği tanıtan bu sarışın çocukla tanışalı yarım saat oluyordu.

"Neden?"

Omuz silkti. Bunu her gün yapıyormuş gibi ya da alışmış gibi değildi. Sadece sıkılmış görünüyordu. Ezberlediğiniz şeyleri başkalarına tekrar ederkenki o bilmişlik işte... Çoktandır burada olmalıydı.

"Bir nevi tedaviye cevap verir ve iyileşmenin büyük bir adımını atmış olurlar. Taburcu olmalarına yakın gidecekleri daha iyi bir yer olmadığı akıllarına gelir ve bilerek kötüleşirler. Burada kalma konusunda gönüllüler yani. Bir başlarına kalmayı ne kadar erteleseler, o kadar kâr onlara."

Kaba olmak istemesem de onlara anlamayan gözlerle bakmaktan alıkoyamadım kendimi. Buraya geleli yaklaşık bir saat oluyordu ve ben şimdiden kaçıp gitmek istiyordum.

"Dökül bakalım sincap çocuk. Sen niye geldin?"

Sincap mı? İşte bu yeniydi. Tavşan dendiği oluyordu ama sincabı ilk defa duyuyordum.

Bakışlarımı ona yöneltmekten çekinmedim. Hadi ama, belli değil miydi zaten?

Bir şey demek yerine etrafımda bir tur attım.

Tek kaşını kaldırdı. Anlamıyordu.

Karnımın etrafını sarmış yağların üstüne ritim tutturmam beş saniyemi aldı.

Kaşı inmedi.

"Bu bebekleri vücudumdan kovmak için."

Kaşları inmişti ama hâlâ kafası karışıktı.

"Burada çok daha beterleri var, sen ise yalnızca tombulsun. Herkes kadar."

Gülümsedim, içten değildi.

"Herkes kadar değil."

Evet, biliyordum. Aşırı ya da gündelik hayatımı etkileyecek kadar 'şişman' değildim. Sadece birkaç defa zorbalığa uğramama sebebiyet verecek kadar kiloluydum ama bu da umrumda olmamıştı hiçbir zaman.

Ailem için aynısını söyleyemezdim tabii. Mükemmel Jeon tablosuna yağlı bir çocuk yakışmıyordu ve onlar da bunun farkındaydı. Basit birkaç diyet planına sadık kalarak çok rahat halledilirdi ama biliyordum, görünüşüme çeki düzen verene kadar medyanın gözü önünde olmam ailem için ideal değildi. İşte, dedim içimden. İşte burada olma sebebim çok sevgili ailem ve medya takıntıları.

"Biraz eğlenmek ister misin?"

Aslında odama çekilmeyi düşünüyordum ama görünüşe göre burada daha çok zaman geçirecektim ve birazını bu minik çocuğa ayırmakta bir sakınca görmüyordum.

"Ne yapacağız?"

"Odana gidip beni bekle, geleceğim."

Arkasını dönüp gitmeye yeltendiğinde telaşla sordum.

"Ne zaman geleceksin?"

"Az sonra."

"Az sonra ne zaman?"

Yüzüme sorunluymuşum gibi baktı. Alınmadım, düzgün olmadığımı biliyordum. Ben normal bir çocuk değildim, bunu beni tanıyan herkes bilirdi.

"Beş dakika kadar."

Hafif soru sorar bir ifade takındı. 'Nereye varmaya çalışıyorsun ucube?' ifadesiydi bu, alışık olduğum.

"Zaman kavramıyla aramda çözülmemiş bir mesele var sadece. Hastaymışım gibi bakma bana."

O bilmediğim bir yere ben ise odama gitmeden önce güldü ruhsuzca.

"Burada hasta damgasını yemekten korkma. Etrafına bak ve fark et, herkes hasta."

-

Adının Yoongi olduğunu öğrendiğim çocukla kahkahalarımızı odamın aniden açılan kapısı böldü.

Sustuk ve gelene baktık.

Ölmekte olan bir çocuk.

Onu ilk gördüğümde düşündüğüm buydu, ne eksiği ne fazlası. Bu çocuk sadece ölüyor.

Kambur duruşu, baygın bakan gözleri, zayıflıktan öne çıkmış elmacık kemikleri ve her an kırılacakmış gibi duran beliyle öylece dikiliyordu. Yüzünde sert bir ifade vardı. Bir kaynağı veya sebebi yok gibi hissetmiştim. Belki her şeye öfkeliydi belki de sert bir imaj sergilemeye çalışan ergenin tekiydi. Etiketlerin bir anlamı yoktu.

"Ne yapıyorsunuz?"

"Yemek yiyoruz. Yani, ben kusuyorum o da sürekli yiyor."

Benim yerime Yoongi cevapladığında dudaklarımı birbirine bastırıp gülmemi engellemeye çalışsam da hafif bir kıkırtı duyulmuştu.

Kafasını bana çevirdi aniden ve gözlerime baktı. Başka hiçbir yerde oyalanmadan direkt gözlerimi bulmuştu. Sanki ilk kez görmemişti, sanki önceden bıraktığı ve hâlâ orada olduğunu bildiği bir şeyi almıştı. Diken diken olan tüylerim bastırdığım kahkahalarımı susturmuştu.

Bu çocuk korkunç.

Onun hakkında düşündüğüm ikinci şey buydu.

Gözleri benden çekilip Yoongi'yle aramızda duran abur cuburlara kaydı. Onları görmesi ve algılaması bir saniyesini, öğürerek odadan çıkması üç saniyesini aldı.

Kafamı Yoongi'ye çevirdim, o ise zaten bana bakıyordu. Kafamın karıştığını anlayınca omuz silkti.

"Taehyung, Kim Taehyung. Sert göründüğüne bakma, gevşeğin teki. Yemek yiyemiyor, belli olduğu üzere."

"Anoreksiya?"

"Ha yok, o bizim gibi değil. Aslında onunki bayağı nadir rastlanan bir durum, travmaya bağlı bir bozukluk sanırım. Yemek görmeye dayanamıyor."

"Bu durumda biraz daha hassas olmamız gerekmiyor muydu?"

"Olmaya çalışıyoruz zaten ama her zaman başarılı olamıyoruz işte. Hem senin oda arkadaşın olacağını bile bilmiyordum."

Sustuk. Oda arkadaşımın o olacağını Yoongi söyleyince fark edebildim.

Kendi düşüncelerimize daldığımız yaklaşık iki dakikanın ardından hiçbir şey olmamış gibi yemek yemeye devam ettik. Daha doğrusu o kustu, ben sürekli yedim.

worms | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin