"Döneceğim diyorum bak, ben sana hiç yalan söyledim mi?"
Küçük olan huysuzca omuz silkti. Belki daha önce hiç yalan söylememişti büyüğü ama nasıl oluyorsa bu sefer bir şeyler yanlış hissettiriyordu.
"Söz ver o zaman."
Büyük olan elini küçüğün omzundan çekerken doğruldu. Saatine baktı, küçüğünün cümlesini karşılıksız bıraktı.
"Gitmem gerekiyor Jeonguuk."
Büyüğü ona son kez sarılıp saçlarını öptü. Arkasını dönüp gitmesini izlerken ne zaman döneceğini soramadı çocuk aklıyla. Şimdilik inanmayı seçecekti. Büyüğünün lafına güvenip bekleyecekti onu. Ne zamana kadar bekleyecekti, büyüğü sahiden dönecek miydi bilmiyordu. Tek yapabileceği beklemekti, öyle yaptı.Şimdilerde ise tekrarlanan rüyalarında tek bir sahne oynuyordu. Büyüğüne hesap soruyordu. Neden gelmedin, neden bana döneceğim dedin, neden bana yalan söyledin? Beni nasıl yalnız bırakabildin, beni nasıl onlarla bırakabildin? Gitgide sesini yükselterek hesap soruyordu karşısındakine, hiçbir zaman cevap alamıyordu.
Sesini yükseltip aynı soruları tekrarlamaya başladığında bu sefer kısa kesilmişti hesap sorusu.
"Jeongguk."
Rüyası dağılıyordu ama tam açamıyordu gözünü.
"Jeongguk uyan, kâbus görüyorsun."
Kendisine seslenen kişi onu sarsmaya başladığında nihayet gözünü açabilmişti. Rüyanın verdiği etkiyle terler içinde kalmıştı. Nefesini düzenlerken başında bekleyen kişiye baktı.
"Taehyung?"
"Kâbus görüyordun sanırım. İlk başta sadece mırıldanıyordun ama bağırmaya başlayınca uyandırayım dedim."
"İyi yapmışsın."
Jeongguk yatakta doğrulup sırtını yatak başlığına verirken Taehyung da yatağına dönmüştü. Yatağında bir kitap duruyordu, Jeongguk'un sesleri yüzünden okuması bölünmüş olmalıydı.
"Üzgünüm, rahatsız mı ettim?"
"Saçmalama."
Kısa süreli bir sessizlik oldu odada. Taehyung aklındaki sorularla dudağını ısırmayı bırakıp Jeongguk'a döndü.
"Ne gördün rüyanda?"
"Önemsiz birini."
Taehyung inanmadığını belli ediyordu garip şekillere soktuğu yüz ifadesiyle.
"Neden gittin diye mırıldanıyordun. Bana bak, aşk acısı mı çekiyorsun lan yoksa?"
Jeongguk hâlâ boş bakışlar atıyordu ortalığa. Birden sahte bir sinirin dolduğu gözlerini Taehyung'a çevirdi.
"Sus."
"Bildim değil mi? Bizim tavşan abayı yakmış, bütün yurda haber vereceğim. Rüyalarında bile görüyor diyeceğim. Aman diyeyim ıslak rüya falan görme. Görürsen de söyle bana odadan çıkayım. Odada ben-"
"Taehyung."
Aralıksız konuşan Taehyung Jeongguk'un ölümcül bakışlarını görünce susmuştu.
"Saçmalayıp durma, elimde kalacaksın bir gün. Kimseye de saçma sapan şeyler söyleme, değilim aşık falan."
"İyi o zaman, rahatladım."
Jeongguk bakışlarını Taehyung'a çevirmişti. Rüyası aklından çıkmış, kafası dağılmıştı çoktan. Soru sorar gibi bakıyordu Taehyung'a.
"Yani, bir de senin ergenliklerinle uğraşmayalım anladın mı? Başımız yeterince kalabalık. O yüzden iyi oldu böylesi."
Jeongguk kafasıyla onayladı. Taehyung'un saçmalamaktan daha sık yaptığı bir şey yoktu, bu yüzden sorgulamıyordu onun dediklerini. Yataktan kalkıp duşa yönelirken Taehyung'un aldığı rahatlamış nefesi ve al al olmuş yanaklarını görememişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/212208539-288-k2838.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
worms | taekook
FanficO bir şey demedi, ben de demedim. Sessizlik beni rahatsız etmedi. Kendi kendime olsaydım yer bitirirdi, biliyordum. Ama akşamın hararetinden midir, şehir ışıklarından mıdır bilinmez, o akşam yüz küsür kiloluk bedenin içine hapsolmuş bir kuş gibiydim...