8; Çiftlikteki Atlar

27 5 15
                                    

"Gülümsemeni göster bakayım."

Küçük çocuk babasını götürmeye gelen büyük adamlara bakarken şaşkın surat ifadesini gizleyemiyordu.

"Baba, nereye gideceksin?"

Babasının lafını görmezden geldiğinde çocuk o kadar korkmuş hissediyordu ki, küçük dudakları hayretle açılmış kapanmak bilmiyordu.

Babası arka tarafında sabırsızlıkla bekleyen adamları işaret etti.

"Bak bu amcalar benim arkadaşım. İş yerinde hep birlikte çalışıyoruz. Çok emek veriyorsun diyerek sürpriz yaptılar bana. Tatile götürmek istiyorlarmış, ben de dedim ki dünyalar yakışıklısı oğlumu nasıl bırakayım? Yine de çok ısrar ettiler, kıramadım ben de."

"Ama, ama çok sert davranmadılar mı?"

"Şakalaşıyoruz oğlum, arkadaşlarım onlar benim. Sen alfabeyi öğrenmeden dönmüş olurum, tamam mı? Fazla vaktimiz yok, gülümsemeni göster şimdi bana."

Küçük çocuğun surat ifadesini üzüntü aldığında, içten içe babasına kızmıştı aslında. Neden tatile onu da götüremiyordu ki?

"Beni de başka bir yere mi götürecekler tatil için?"

Polisler sabırsızca mırıldanmaya başladığında babası konuşmasını hızlandırırken dizlerinde yükselmişti çocuğuna daha yakın olmak için. Ellerini uzatıp oğlunun saçına dokunmak istediğinde ise kelepçe engel olmuştu ona.

"Tatile sadece bir kişiyi götürebiliyorlar. Seni de amcana bırakacaklar. Baban için biraz sabredebilirsin değil mi orada kalmaya?"

Küçük çocuk dudak büzmemek için kendine hakim olmuştu ama gözlerinin yaşlarla dolmasını engelleyemedi. Boynunu eğip yere bakarken istemeye istemeye başıyla onay verdi babasına.

Amcasını sevmiyordu hiç. O adam kaba saba bir adamdı, kendisine de kötü davranırdı. Babasıyla da pek anlaşamazdı zaten ağabeyi olmasına rağmen. Yine de babası alfabeden önce dönecekti, bu da demek oluyordu ki bir seneye kalmadan kavuşacaktı babasına. Tatil için biraz fazlaydı sanki, babasıyla birlikte senede bir kere gittikleri tatil en fazla beş gün kadar olurdu. Yine de bu süreye dayanabilirdi, bir de babasını mutlu edecekse dayanmaya değerdi kesinlikle.

Polisler babasının kolundan tutup evden çıkarmadan önce gülümsemesini söyledi oğluna. Oğlu gözünde yaşlarla gülümserken kendini teselli ediyordu. Babasını mutlu edebilmek için, küçük bir bedeldi sadece bu.

***

"Beş ay uzun bir süre değil mi sence?"

Omuz silktim. Yoongi'yle yatağımın üstünde bağdaş kurmuş oturuyorduk. Doktor Kim'le olan ikinci randevumda izleyeceğimiz diyeti göstermişti. Bu diyetle bir ayda beş kilo verebilecektim ve işler planlandığı gibi giderse beş aya normal hayatıma dönebilecektim.

"Bilmiyorum, bana sorarsan normal gayet. İnsanlar yıllardır burada Yoongi."

"Kalan ömrümüzü normal yaşamak için en güzel günlerimizi burada çürütüyoruz yani, harika."

"Hayat bundan ibaret zaten. Burada olmasaydık okulda ya da işte olacaktık, hangi koridoru kullanırsan kullan, aynı kapıya çıkıyor hepsi."

Başıyla beni onayladığında sessizliğe gömüldük.

worms | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin