Odanın camını kapattıktan sonra yatağıma adımladım. Beşinci haftam dolmuştu ve diyetim fena gidiyor sayılmazdı. Bay Kim'in üçüncü hafta daha hızlı gelişme kaydedeceğimi düşünerek değiştirdiği diyetim sahiden de birincisinden güzel sonuçlar getirmişti. Şimdiden bir kilodan fazla kaybetmiştim.
Günlerim aynı geçiyordu ama sıkılmıyordum bu durumdan. Aşağı yukarı burdan önceki hayatımla aynıydı düzenim, tek fark yeni bir çevre ve her gün gözetim altında yapmam gereken egzersizlerdi. Bu egzersizlerin birinden az önce çıkmıştım ve duşa girmek için Taehyung'un banyodan çıkmasını bekliyordum. Taehyung geçen haftaki tanıdık ziyaretinden sonra biraz durulmuştu. Yoongi bunun normal olduğunu, birkaç güne eskiye döneceğini söylüyordu. Ben ise en başta buna neden olan şeyi merak ediyordum. O gün kim gelmişti ki dünyanın en gevşek insanı Kim Taehyung'u bu hale getirmişti? Bunu kendisine sormak istiyordum ama sınırımı aşmak da istemiyordum, şunun şurasında tanışalı o kadar uzun süre olmamıştı.
Taehyung sonunda duştan çıktığında havluyla ıslak saçlarını kuruluyordu. Düşünceli duruyordu, Kim Taehyung'u böyle görmek sahiden ilginçti, alışamıyordum. Adıyla seslendiğimde ifadesini bozmadan yatağa oturup devam etmem için bana baktı.
''İyi misin?''
Kafasını sallayarak onayladı beni. Hiç inandırıcı gelmiyordu piç. Konuşmak istemediği belliydi ama yakasından kolayca düşecek değildim.
''Ben de duş aldıktan sonra at çiftliğiyle oynamak ister misin?''
Sonunda kısa da olsa gülümsemişti.
''Biraz yorgunum, bugün oynamasak olur mu?''
Yatağımdan kalkıp yanına ilerledim. Gereksiz cesaretim ve merakım nerden çıkmıştı bilmiyordum, bildiğim şey ise Taehyung'un o gün benim yanımda olup beni mutlu ettiği gibi ona iyi gelmek istememdi. Biraz mesafe bırakarak yatağında yanına oturdum ve ona doğru döndüm.
''O gün gelen kimdi?''
Taehyung'un yorgun ve yumuşak ifadesi sorumla birlikte yerini saf öfkeye bırakmıştı. Çocuk gibiydi, hislerini hiç filtreleyemiyordu. Onun hakkında sevdiğim ilk şeylerden biriydi bu. İçinde ne varsa olduğu gibi okunuyordu. Saklanmıyordu, değiştirmiyordu. İçinde olan her şey birebir dışında, gözler önündeydi.
''Önemsiz biri.''
''O yüzden mi geçen haftadan beri böylesin?''
Tutup da bana sana ne amına koyayım diyebilirdi her an, karşılığında hiçbir şey diyemez tıpış tıpış yatağıma dönerdim çünkü harbiden, ben niye bu kadar takılmıştım buna? Tamam onu mutlu görmek istiyordum ama bu konuda böyle ısrarcı olmam nedendi, bilmiyordum.
''Teyzemdi.''
Yan profiline bakarken aklımdaki tonla sorudan belki de en tehlikelisini seçtim.
''Annen gelmedi mi?''
Çenesini sıktığını ve hafifçe titrediğini gördüm. Sınırlarda gezinmiyordum, sınırları sikip atmıştım. Yüzünde daha da körüklenen öfkenin sebebi ben miydim emin olamıyordum.
Hiçbir şey demeden bir hışımla kalkıp odadan çıktığında ve yüzüme bile dönüp bakmadığında emin olmuştum.
***
''Şu salak için başına bela alma riskine girdin ya, ne denir ki sana Jeongguk.''
''Bırak şimdi, duyan da gerçekten sevmiyorsun Taehyung'u sanacak.''
''Sevmiyorum zaten.''
Yanaklarını iki avcumun arasına alıp dudaklarımı büzdüm.
''Senin gibi biri nasıl negatif duygu besleyebilir ya, tipine bak önce bir.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
worms | taekook
Fiksi PenggemarO bir şey demedi, ben de demedim. Sessizlik beni rahatsız etmedi. Kendi kendime olsaydım yer bitirirdi, biliyordum. Ama akşamın hararetinden midir, şehir ışıklarından mıdır bilinmez, o akşam yüz küsür kiloluk bedenin içine hapsolmuş bir kuş gibiydim...