Athena - Yalan
"Çocuklar, ben çıkıyorum şimdi. Siz de etrafı toparlayıp kafeyi kapatırsınız. Olur mu?"
Yazel, babası Yaşar Bey'i başıyla onaylayıp başını bana çevirdi. "Ben bulaşıkları yıkayacağım. Sen de masaları ve yerleri temizle. İşim bitince sana yardıma gelirim."
"Tamam."
Yazel, eliyle bir kapıyı işaret etti. "Toz bezi ve benzeri şeyleri orada bulabilirsin. Kolay gelsin."
"Sağ ol kankim."
Korkmamak için tepkisine bakmamıştım. Yazel de çok durmamış, mutfağa doğru ilerlemişti. Az önce işaret ettiği kapıyı açıp ihtiyacım olan şeyleri aldım. Silmeye yerlerden başlamıştım. Kulaklıklarımı takıp temizliği eğlenceli hale getirdiğimde annemin neden iş yaparken sürekli şarkı söylediğini anlamaya başlıyordum. Bilinçsiz gelişiyordu sanırım. Çoğu zaman şarkı söylediğinin farkında değildi.
Yerlerle işim bittiğinde biraz ara vermek istemiştim. Üstelik karnım da kazınmıştı. Acaba mutfakta yiyebileceğim bir şeyler var mıydı? Mutlaka olması gerekiyordu. Mutfağa doğru yavaş adımlarla ilerlediğimde Yazel'i arkası dönük bir şekilde bulaşık yıkarken görmüştüm. Tıpkı annem gibi, az önce benim yaptığım gibi o da iş yaparken şarkı söylüyordu. Sessiz kalıp söylediği şarkıya kulak verdim.
"Ansızın tarifi gelir ya.
O zamanlar sormaya cürretin kalmaz, olanından.
Feri soluk, niyeti kayıp, dardayım.
Aşk nefrete ne yakınsın."
Son tabağı da durulayıp yerine yerleştiğinde ben yerimde sessizce durmaya devam ediyordum. Arkasını dönüp beni görene kadar şarkıyı söylemeye devam etmişti. Göz göze geldiğimizde susmuş, bir süre gözlerime bakmıştı. İlk konuşan olmak zorundaymış gibi hissetmiştim.
"Güzel şarkı."
"Evet." dedi sadece. Dudaklarımı birbirine bastırıp bir süre etrafa bakındım. Ardından gelme amacımı hatırlamıştım. "Yiyecek bir şeyler var mı?"
"Var." diye mırıldanıp buzdolabını açtı ve içinden brokoli çıkardı. Çiğ brokoli. Hiç sevemediğim ve annemin zoruyla, haşlanmış ve bolca limon sıkarak yediğim brokoli... Bunu hayatta çiğ yiyemezdim.
"Başka bir şey yok mu? Salatalık, domates gibi hani. Çiğ yiyebileceğim şeyler."
"Var." dedikten sonra brokoliyi bana doğru uzattı. "Ama bunu yemeni istiyorum."
"Ben pek sevmem brokoliyi."
"Evet, biliyorum."
Elindeki brokoliyi alıp sertçe yutkundum. "Yani şimdi bunu çiğ çiğ yersem beni affedecek misin?"
"Hayır. Sana küs değilim. Sadece artık birlikte takılmamız için bir sebep kalmadığından sana herkese davrandığım gibi davranıyorum. Ben bunu yapmadan önce de herkes gibi olduğunu yeterince kanıtladın zaten."
"Ya senin için herkes gibi olmak istemiyorsam?"
Yazel, omuzlarını silktiğinde gözlerimi kapatıp brokoliyi ağzıma atmıştım. Çiğnedim, çiğnedim, çiğnedim. Yutkunmak istemiyordum ama onu da yaptım. Sandığımdan daha iyi durumdaydım tabii, yine de bunu yapmayı istememiştim. Ama ona kanıtlamam gerekiyordu. Beni affetmesi için her şeyi yapabilirdim. Daha bana küs olduğunu bile kabul etmiyordu ya, o da ayrı meseleydi.
İnatçı keçi.
Birlikte masaların tozunu almaya başladığımızda o kadar gergindim ki konuşmaya hevesim kalmamıştı. Çok soğuktu. Onu hep soğuk sanırdım ama öyle değildi işte. Birlikte takıldığımız o kısa zaman içerisinde aslında ne kadar sempatik olduğunu göstermişti. Sadece pek gülmüyordu. Hatta şu ana dek onu hiç gülerken görmemiştim. Bilmiyordum. Tek bildiğim onunla aramı düzeltmeyi deli gibi istediğimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİDEN SEV | Texting
Povídkybilmemkimim: İlk aşkta yaşadığın hüsrandan dolayı kalbin kırılmış olabilir, biliyorum bilmemkimim: Yeniden sevmeye korkuyorsun bilmemkimim: Yine kalbin kırılacak diye ödün kopuyor belki bilmemkimim: Belki de o da seni sever umuduyla başkasını sevmek...