◇n◇

690 61 13
                                    

Kim Jongin, çocuklarıyla giden Minseok ve ailesinin ardından kapıyı kapatıp alnını soğuk yüzeye yasladı. Stres doluydu. Eskiler gözünün önüne gelip canını sıkıyordu. Buraya gelmeden önce her şeyin değiştiğini ummuştu ama hiçbir şey değişmemişti. Ne Kyungsoo ne de Kyungsoo'nun çevresine ve özellikle kendine karşı olan çirkin düşünceleri. Hiçbir şeyde en ufak bir değişiklik yoktu. Jongin, adımınlarını Kyungsoo'nun odasına yönlendirdi. Aklına eski günler gelmişti. Gözlerinin önünde canlandı en son yaşadıkları kavga. Yatağında oturup ağlayan Kyungsoo'ya bağırıp sert adımlarıyla koridordan geçerek evden ayrılmıştı. Çocuklarını bile düşünmemişti. O sırada iki kardeş bir kenara çekilmiş ağlamamaya çalışıyordu. Şimdi düşününce, bu yaptığından utanıp pişmanlık duydu. Keşke sevdiği adama böyle davranmasaydı. Çocuklarını, bin bir zorlukla evlat edindikleri çocuklarını, küçük yaşlarında yalnız bırakmasaydı. Fakat o sıralar böyle düşünmüyordu. Düşünemiyordu. O kadar çok bunalmıştı ki Kyungsoo'nun depresif hallerinden ve ona yardım eli uzattıkça kendisini itmesinden çocuklarını bile düşünecek hali kalmamıştı.
Kyungsoo sorunluydu. Bunu bilerek onu sevmemişti ama bunu bilerek onunla hayatını birleştirmişti. Bu yüzden kendini avutmuştu yıllarca, bir umut Kyungsoo düzelir diye. Bir ara çok iyi de olmuştu. Depresif halinden eser kalmamış, her şeye pozitif bakan birisine dönüşmüştü fakat eski haline dönmesi çok kısa sürmüştü. Hatta eski halinden daha kötüsüne dönmüştü.

Kyungsoo, en başta Jongin olmak üzere herkesi itiyordu kendinden. Kyungsoo'nun kabul etmek istemediği sorunu buydu; Bütün sorunlarını kendi içinde çözmek istiyordu. Çevresindekilerin yardımını istemiyordu. Jongin, Kyungsoo'nun neden böyle yaptığını bir türlü anlayamamıştı. Anlamış olsaydı bütün bu sorunlar bitmiş olur muydu?
Yatak odasının kapısından girince düşüncelerini bir kenara bırakıp yorganın altında yatan Kyungsoo'nun yanına bacaklarını bağdaş yaparak oturdu. Onu böyle görmek canını acıtıyordu. Hiçkimse sevdiği kişinin gözleri önünde vâr olma sancısı çekmesini istemezdi.

"Kyungsoo.." dedi titreyen sesiyle. "Böyle yapmandan nefret ediyorum. Bir kere olsun yanında olmama izin vermedin." bu söylediklerini fısıldadı çünkü sesli söyleyecek gücü kendinde bulamamıştı. Kyungsoo, yorganın altından Jongin'in fısıldayışını duydu. Bu ağlamaktan şişmiş gözlerinden bir damla daha akmasına sebebiyet verdi. Jongin ise bundan habersiz derin bir nefes aldı. "Seni ilk gördüğüm zaman tanımak istemiştim. O nefret dolu bakışlarını, kusursuz sabit yüz ifadeni o kadar ilgi çekici bulmuştum ki. Kendimi hep etrafta seni ararken buluyordum. Öyle çekmiştin ilgimi. Bir insan ne yaşamış olabilir ki etrafına nefret dolu bakabilir? diye düşünmeden edememiştim. O yüzden cesaretimi toplayıp seninle tanışmıştım. İyi ki tanışmışım seninle Kyungsoo." derken gözleri doldu. "Tabii bu bir, iki sene önceye kadar geçerli bir düşünceydi. Şimdiyse sana karşı hem pişmanım hem de kızgınım. Pişmanım çünkü sevdiğim insanla hatırladığım, hatırlayabileceğim tek güzel bir anı yok. Geriye dönüp baktığımda sevdiğim insanla yaşamak istemediğim anılar var sadece." Gözünden akan yaş durmasına sebep oldu. Ağlamak istemiyordu. Ağlamadan Kyungsoo'ya geç kaldığı düşüncelerini anlatmak istiyordu. Sonrasında ne olacaktı hiçbir fikri yoktu ama anlatmak ve rahatlamak istiyordu. Yutkundu ve devam etti. "Kızgınım çünkü kendini düşünmekten etrafındakileri kırdığını fark etmiyorsun." Jongin, ağlamamak için kendini sıkarken Kyungsoo yorganın altından ağladığını belli eden bir ses çıkardı. Bundan dolayı Jongin, Kyungsoo'nun ağladığını fark edince kendini tutamadı. Ağlayan birisi olursa kendisini tutamazdı. Sert görüntüsüne ters bir kişiliği vardı. Kyungsoo ve Jongin aynı şekilde yarım saate yakın ağladılar. Kaybettikleri zamana ağladılar. Kırdıkları kalplere, çocuklarını bu karmaşanın ortasında yalnız bırakmaya ama en çok da birbirlerinin dünyaları olmaları gereken yerde iki düşmana dönüşmelerine ağladılar. Bir süre sonra Jongin kendini durdurdu. Konuşmasına Kyungsoo ona bakmıyorken devam etmeliydi. O, bakarken bu cesareti bulamayıp yine içine atardı.

"Benim yardımımı istemiyorsun Kyungsoo ama biz beraberiz. Biz, bunun için beraberiz. Fakat sen kendi dünyana çekildin, beni de bu dünyada yapayalnız bıraktın." akan burnunu üstündeki kazağın koluna silip devam etti. "Bırak da yanında olayım Kyungsoo. Kendi içinde ne yaşadığını bilmek, görmek istiyorum. Onları silmek ve seni rahatlatmak istiyorum. Böyle yaşayamayız Soo. Birbirimizle kalamıyoruz, birbirimizden uzakta hiç yaşayamıyoruz. Lütfen artık cevap ver yoksa kafayı yiyeceğim." son cümlesinde yüzünü elleri arasına aldığı için sesi boğuk çıktı ardından aralarında bunaltıcı bir sessizlik oluştu. "Susup kendi halimde delirmeme izin mi vereceksin?" dedi çaresizce. Sesi o kadar kırılgandı ki Kyungsoo yorganın altından çıkıp Jongin'e sarılmak istedi. Yapamadı. Bir şey engel oldu yapmasına. Jongin, Kyungsoo'nun hareketsizliği karşısında içinde bir şeylerin koptuğunu hissetti . Kyungsoo, kendisini parçalamıştı. Kyungsoo'nun sessizliği çok şey ifade etti Jongin'e. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlamıştı. Gözlerinden akan yaşla uzandı yatağa. Kalbinde baskı hissediyordu. Fiziken olmasa da rûhen canını çok yakıyordu. "Yine de özür dilerim Kyungsoo.. böyle olman az da olsa benim de suçum." konuşmasına fısıldayarak devam etti. Baştaki gücünü hissetmiyordu kendinde. Sağ gözünden akan damla yanağından kulağına doğru kayıp içinin gıdıklanmasını sağladı ve kafasını koyduğu yastığa damladı.

Birkaç sessiz dakikadan sonra yorganın altındaki hareketlenmeyle kafasını yavaşça sağa, Kyungsoo'nun uzandığı yere, doğru çevirdi. Sevdiği adamın yüzü karşısında duruyordu. Ağlamaktan şişmiş ve kan toplamış göz çevresi, önceden toplu olan fakat artık erimiş yanaklardaki yaşların bıraktığı nemli izler, akmış bir burun, en önemlisi çok şey anlatan ama çözemediği gözler... Jongin, Kyungsoo'nun yüzünü ezberlercesine izledi. Onu kaybetmek istemiyordu ama böyle devam ederse kaybedecekti. Kyungsoo'yu izlerken birkaç damla daha aktı gözlerinden. Bir bir akan damlalar yastıkta iz bıraktı.

"Kör oluyorum Jongin." dedi fısıldayarak. Konuşmasını engellemeye çalışan bir yumru vardı boğazında. Jongin, ne diyeceğini şaşırmış bir şekilde Kyungsoo'ya baktı. "Geçer sanmıştım ama geçmiyor." diye devam etti fısıltıyla ve bakışlarını tavana çevirdi. "Yanımdaki senin yüzünü bile net göremiyorum. Nasıl yaşamaya devam edeceğim?" Aniden bağırarak sorduğu soruyla gözlerindeki damlalar yine aktı. Bu soruyu Jongin'e değil de varlığından emin olamadığı şeye soruyordu sanki. Jongin, artık daha ne kadar pişman olabilirdi bilmiyordu. O gün, doktora gittikleri gün, eğer Kyungsoo'yu dinlemeyip muayene olduğu zaman içeriye onunla birlikte girseydi her şeyi öğrenirdi ve Kyungsoo 'stresten kaynaklı oluşan bir sorunmuş' diye kendisini geçiştiremezdi. Kyungsoo kafasını Jongin'e çevirdi. Kendisi gibi onun da ağlamaktan gözleri kızarmıştı. "Çok çaresizim." diyebildi. Ağlayamıyordu çünkü gözündeki yaş kurumuştu artık. Jongin kafasını kaldırmadan sürüyerek Kyungsoo'yla alınlarını birleştirdi. "Ben yanındayım Kyungsoo." dedi elini dokunmaya kıyamadığı yanağa koyarken. Yanında olmak dışında ne yapabilirdi? Kyungsoo kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı. "Olmaz. Bunu sana yapamam." Jongin, Kyungsoo'yu susturmaya çalışarak yapabileceğini söyledi. Ağlamamaya çalışıyordu.

"Yapabilirsin, yalnız değilsin Kyungsoo." dedi son kez. Kyungsoo hayır anlamında başına sallayarak uzaklaştı ve doğruldu. Kafasını hayır anlamında sallamaya devam ediyordu. Jongin, Kyungsoo'ya arkasından sarılıp alnını omzuna yasladı. "Her zaman senin yanında olacağım." Kyungsoo'nun ellerini avuçlarının arasına alıp sıktı. Kyungsoo, olumsuz birtakım şeyler mırıldanmaya devam ediyordu fakat çok geçmeden yorgunluktan gözleri yavaşça kapanıp sırtını Jongin'in gövdesine yaslamıştı. Jongin, yüzü sevdiğinin boynuna yaslı bir şekilde bir süre öylece durdu. Bu durum ona çok ağır gelmişti. Bunu tahmin etse de onun ağzından duymak daha farklıydı. Kyungsoo'yu uyandırmamaya çalışarak geri doğru yaslandı. O gecesini sabaha kadar sevdiğinin yüzünü izleyerek geçirdi. Onu bir daha görememekten ilk defa bu kadar çok korktu.


˚✧˳✧༚

Bölümün sonunu nasıl bitireceğime bir türlü karar vermedim bu sinirimi bozdu. Yazdığımı da pek beğenemedim zaten bu daha da sinirimi bozdu. Bu kurgu hoşuma gidiyor bu yüzden batırmaktan korkuyorum.
Neyse
Eksik bulduğunuz bir yer var ise söylemekten çekinmeyin.

「Blind」 Do & Kim ᵀᴬᴹᴬᴹᴸᴬᴺᴰᴵHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin