◇d◇

661 48 23
                                    

Jongin telefonunun çalmasıyla irkildi. Tüm gece uyuyamamıştı. Uyuyamamasının sebebi karşısındaki kusursuz yüzün sahibiydi. Tüm gece sadece karşısındaki yüzü izlemişti. Başıyla sesin geldiği yönü takip etti. Telefonu yerdeydi. Ne ara yere düşmüştü, hatta yanında mıydı? onu bile bilmiyordu. Eğilip telefonu aldı ve arayana baktı. Arayan Minseoktu. Telefonu açtı ve karşı tarafın konuşmasını bekledi.
Minseok, onları rahatsız etmemek için çıktığı balkonda sigarasını içerken kendini birden telefonun ekranında Jonginin telefonu açmasını beklerken bulmuştu.

"Nasılsın." diyerek cümleye girdi. İyi olmadığını, olmadıklarını biliyordu fakat ne diyeceğini bilememişti o an. Jongin, istemsizce yutkundu ve cevap verdi;

"Bilmiyorum."  Nasıl hissettiğini gerçekten bilmiyordu. Minseok sigarasından aldığı dumanı burnundan verdi ve görmeyeceğini bilse deacıklı bir tebessüm etti.

"Çocukları dert etme. Uyuyorlar." diyebildi. Jongin onaylarcasına mırıldandı. "Sormak istediğim çok şey var fakat biraz uyusan iyi olur." Minseok yine hemen anlamıştı sabaha kadar uyumadığını. Bu gibi durumlarda Jonginin uyumadığını bilecek kadar yakındı Minseok ikisine. Jongin tekrar onu onaylarcasına mırıldandı ve telefonu kapattı. Minseok kapanan telefonun ardından iç çekip yarısı bitmiş sigarayı kül tablasına bastırdı ve odasına geçti.

Jongin, telefonu komidinin üzerine bırakıp uzandığı pozisyona geri döndüğünde kendisine bakan bir çift gözle karşılaştı. Acıyla dolu gözler, gözlerinin içine bakıyordu. Elini yavaşça karşısındakinin yüzüne koydu. Bu yüze bakmaya bile kıyamıyordu. İç çektiğinden bir haber yüzünü diğerinin yüzüne yaklaştırıp dudaklarına uzun bir öpücük bıraktı. Her hücresi onu çok özlemişti. Onunla temasa geçmek bedenini ateşe veriyormuş gibi bir etki bırakıyordu. Hızlanan kalbini aldırmadan tekrardan kurumuş dudaklara tatlı bir öpücük kondurdu.

"Seninle ve çocuklarla daha fazla vakit geçirmek istiyorum." Kyungsoo'nun çatlamış sesini duymayı beklemiyordu. Dediklerini idrak edemeyip bir süre ifadesiz yüzüyle gözlerinin içine baktı.

"Efendim?" Jongin çok şaşırmıştı. Daha birkaç saat önce kimseyi görmek istemediğini söyleyen sevdiği şu an vakit geçirmek istediğinden bahsediyordu. Kyungsoo, aklından geçirdiği düşüncelerin ardından suçluluk duygusuyla yutkundu. Az sonra kuracağı cümle Jongin'in ifadesini değiştireceğini bilse de düşüncelerinin ufak bir kısmını onunla paylaştı.

"Kör olmadan sizinle daha çok vakit geçirmek istiyorum." Jonginin bozulan ifadesini görünce derin bir nefes aldı ve devam etti; "Yüzünüzü unutmak istemiyorum Jongin."

Kyungsoo'nun gözleri yaştan parladı ama tek damla yaş akmadı aksine Jongin'in gözlerinden birkaç damla döküldü. Akan burnunu çekti ve küçük bir çocuk gibi Kyungsoo'nun kolları arasına sığındı. O an kendisini hiç olmadığı kadar güçsüz hissetmişti. Sanki Kyungsoo o an toz olup uçmuştu. Bedeni Kyungsoo tarafından sıkıca sarılmış olsa da içinde büyüyen yalnızlık hissi onu yavaş yavaş ele geçirdi.

Yatakta geçirdikleri saatlerin ardından Jongin çocukları almaya gitti. Aslında bir gece daha Kyungsoo'yla yalnız kalmak istiyordu ama Kyungsoo çocukları görmek istediğini söylediği için bir saniye bir beklemeden evden ayrılmıştı. Jongin, Kyungsoo ne isterse onu yapmaya kararlıydı. Bu sefer pes etmeyecekti. Kararlıydı.
Kyungsoo ise yalnız kalmanın verdiği rahatlıkla banyoda vakit geçirmeye karar verdi. Kıyafetlerini hazırlayıp küvetin suyla dolmasını beklerken banyodaki çamaşır makinesine yaslanıp etrafını izlemeye başladı. Arada derin nefesler alıyor ve ilk defa görüyormuşçasına etrafına bakıyordu.O an  istemediği düşüncelerin düşüncelerine karışmaya başladığını hissetti.
Belki de burayı son defa görüşüydü. "Hayır, bu son değil." diye fısıldadı kendi kendine. Aklında hep bir 'son' vardı. Bu yaşına kadar 'son' kelimesinin bu kadar ciddi bir kelime olduğunu fark edememişti. Hayatın hep devam ettiğini düşünüyordu.

「Blind」 Do & Kim ᵀᴬᴹᴬᴹᴸᴬᴺᴰᴵHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin