•1•

1.6K 69 104
                                    

Bigbang • İf You

×××

Kabusumun ve hayalimin başladığı o gece, neydi bu? Hem bir kabustu. Hemde bir rüyaydı ve geçmişteki tek anımdı.


"Anne bu koku ne?"
Koltukta ağrıyan boynumu ovdum ve hiçbir cevap alamadığım için gözümü hafifçe araladım.

Gördüğüm manzara ile yerimden sıçradım.

O ânı daha dün gibi hatırlıyorum.

Etrafı siyah bir duman kaplamıştı. Tek gördüğüm şey annemin kapının önünde ve babamın da hareketsizce yerde yattığını görmem oldu.

11 yaşında bir kızın görebileceği en kötü görüntüydü.

Ateşin rengi olan sarı ve kırmızıya yakın tonlar evin içini aydınlatıyordu.

Yerimden kalkmaya çalıştım ve kalktığım gibi öksürüp sendelemeye başladım. Başım dönüyordu.

Kapının önünde ki annemin yanına ilerledim. Kapı yarım açıktı. "Anne uyan!" Ne kadar sallasam da, bağırsam da uyanmadı. Hızlı ama zor adımlarla babama doğru koştum. "Baba kalk gitmemiz gerek!" Diye bağırdım.

Ama yine bir faydası olmadı. Ağlamaya başladım. Bağırışımı şuan isteyen herkes duyabilirdi.

Beni o zaman tek bıraktıklarını anlamıştım.

"Anne! Baba! Kalkın lütfen! Korkuyorum."

Küçücük bir kızdım daha. Sadece 11 yaşında ailemin sevgisi ile büyüyen bir çocuktum. Şimdi bu sevgisizlikten mahrum kaldım.

Öksürüğüm daha da artıyordu. Sesimi duyan kimse yoktu. Annem ve babam sesimi duymuyordu, ağlamamı durduramıyorlardı.

Olduğum yerde yere çöktüm. Kapının önündeki anneme ve babama baktım. İkisinin ortasına yığılmıştım. İkisini de görüyordum. İkiside hareketsizce yatıyordu.

Ölmek istiyordum. Çünkü ailemsiz bir şey yapamayacağımı düşünüyordum. Ama öyle değilmiş. Şuan onlarsız 14. yılımdayım. Herşeyi hatırlıyorum. O gece ne olduysa hatırlıyorum.

Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Herşey bulanıklaşıyordu.

İşte tam o an annemin yanında bulunan kapının yavaşça açıldığını gördüm.

Erkek bir çocuktu. Benimle yaşıt gibiydi. Hatırlıyorum...Yüzü bembeyazdı. Siyah gözleri, siyah saçları ve büyük dudakları vardı.

Boynunda bir atkı vardı. Kapıyı açtığı anda öksürmeye başladı.

Onu tekrar görmeyi çok isterdim.

Önce annemin yanına gidip kalp atışını kontrol etti. Büyük bir umutla bişey demesini bekledim.

O öylece kaldı. Sonra bana ve babama baktı. Önce babamın yanına gitti ve onun da yaşayıp yaşamadığına baktı.

Yine umut içinde vericeği tepkiyi bekledim. Ama o birşey yapmadı.

Sonrasında yanıma doğru hızla ilerledi ve kalp atışımı dinlemeye başladı. Atan kalbimi ve yarı açık gözlerimi fark edince etrafına bakınmaya başladı. Önce beni yerden kaldırıp kapının dışına hava almam için bıraktı. Sonra içeri geri girdi.

Biraz ilerimizde bulunan su bardağını ve içinde su olduğunu görünce oraya doğru hızlıca ilerledi ama bir sorun vardı orası yanıyordu. Aldırış etmedi ve su bardağına doğru uzanırken tavanda asılı olan tahta parçası eline düştü. Avcunun içine düşmüştü o tahta parçası. Acıyla elini tuttuktan bir süre sonra suyu aldı ve getirip bana içirdi.

Kendime geliyordum ama nefes alamıyor gibiydim. Hala öksürüyordum.

Kolumu alıp omzuna yerleştirdi ve belimi tutup beni yangın merdivenine götürdü.

Merdivene yavaşça oturtup ordaki camı açtıktan sonra önümde dizlerinin üstünde oturdu.

Bana merakla bakan gözleri ne tepki vermem gerektiğini ifade etmişti.

Konuşmak için ağzımı açtığım sırada
"Merak etme iyi olacaksın."
Dedi ve anlıma masum bir öpücük bıraktı.

O an gerçekten huzurlu hissetmiştim.

"Peki ya annem ve babam?"dedim ağlayarak. Minik ellerini yüzümde gezdirdi ve göz yaşlarımı sildi. Ardından cebinden çıkardığı peçeteyi bana doğru yaklaştırıp yaşlarımı sildi.

Ne diyeceğini oda bilmiyordu.

İşte o zaman ailemi kaybettiğimi anlamıştım.

"Ağlamak rahatlatıyor mu?" Diye sordu.

"Hıhım." Diye mırıldandım.

Gülümsedi.

Yüzünü, gülüşünü,bakışını herşeyi noktasına kadar hatırlıyorum.

Ayağa kalkıp gitmek için bir adım attı. Elini tuttum ama acıyla elini geri çekti ve yüzünü buruşturdu. Koca bir yara vardı avcunda. Yerimden kalkmaya çalıştığım da beni durdurdu.

"Ben iyiyim." Dedi.

"Kimsin?" Diye yönelttiğim soruda gülümsedi.

"Bu önemli değil."dedi ve merdivene doğru yöneldi ardından bana tekrar dönüp "Ağlamak sana yakışmıyor."dedi ve yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurup gitti.

O zamanlar sadece küçük şımarık bir kızdım. 11 yaşında olmama rağmen normalinden fazlaca beni sevdiğini itiraf eden kişi oluyordu, bu çocukta onlardan biri gibiydi.

Merdivenin üst katlarından adım sesi geldi ve gelen kişi Roy'du. Roy benim en yakın arkadaşlarımdan biriydi. Beni hızlıca dışarı çıkarttı ve herkes onun beni kurtardığını sanmıştı. Ama beni kurtaran o değildi. İsimsiz çocuktu.

Amcam ve yengem beni sahiplenince burdan taşınmış ve başka bir eve yerleşmiştik. Beni gerçekten sevgi ile büyüttüler. Ama istediğim şey ailemin sevgisiydi. Oda bundan sonra olamayacağı için tek amacım o çocuğu bulmaktı.

İşte ben tam o zaman aşkın ne olduğunu anlamıştım. Saçma gelebilir ama 14 yıldır aklımda ki tek kişi o. O zamanlar küçük bir çocuk olsamda ben ona aşık olmuştum. Bana gülümseyişi çok güzeldi.

Aşkın yaşı olmazmış cidden. 11 yaşında küçük bir kızken aşkı öğrenmiştim ama bunun yanında yalnızlığı, sevgisizliği ve ailenin ne olduğunu unutmuştum.

Günlerce, gecelerce sadece ailemi düşündüm ve ateşin içinden beni korkusuzca kurtaran o çocuğu.

O ağlamanın bana yakışmadığını söylediği için sadece zorda hissettiğim zaman ağlardım.

Belki şimdi o burda olsaydı, kendimi mutlu hissedebilirdim. Bana verdiği güven ile yaşayabilirdim. Ama daha adını bilmezken, sadece çocukluktan kalma hayali ile yaşıyordum.

Bir kişi dışında kimseyle ciddi bir ilişki yaşayamadım. Çünkü ne kadar büyümüş olsamda o çocuk kafamın içinde bir yerdeydi.

Şuan ciddi ilişki yaşadığım biri var çünkü pes ettim.

O çocuğu bir daha göremeyeceğim. Belki de o sadece bir melekti, belki de bir hayaldi. Kim veya ne olduğunu unuttum sayılır. Artık onu bulmak için çabalamıyorum.

Ya da çabalıyorum ama artık hayal etmiyorum.

Belki de ölmüştür. Belki de tam pes etmişken karşıma çıkar. Çıksa bile artık çok geç.

Pes ediyorum artık. Daha fazla arayamayacağım seni, yoruldum.

•In Flames• Jinsoo ✿Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin