•2•

795 58 45
                                    

Demi Lovato • Waitin For You

×××

"Sevgilim bugün buluşup yemek yemeye ne dersin?"
Sorduğum soru karşısında 'evet' demesini bekledim ama işleri yüzünden kabul etmedi ve gelemeyeceğini söyledi.

Uzun süredir beraber zaman geçiremiyorduk. Onu özledim ama elimden birşey gelmiyor.
Telefonu kapattıktan sonra masanın üstünde ki laptopu açtım ve işime devam ettim.

Yarım saat gibi bir sürenin ardından gerçekten yorulduğumu hissettim. Kızları aradım ve yakında ki kafede olduklarını öğrendim.

"Merhaba bayan Jisoo."

Önüme gelen ve bana selam veren herkese karşı gülümsememi koyup bende selamlarına karşılık veriyordum.

Gerçek yüzüm bu değildi. Ben mutlu değilim. Zorla gülüyorum. Kimse bunun farkında değil.

"Jisoo! Burdayız!"

Lisa'nın sesi ile irkildim sonrasında hızla kendime gelip onlara el salladım ve bir kahve alıp yanlarında ki boş sandalyeye oturdum.

"Çok yoruldum yaa."
Rosé'nin sitemine karşılık kafamı salladım ve kahvemi yudumladım.

"Jisoo bir aylık küçük bir tatil çıkarsan mükemmel olur."

Jennie'nin söylediği ile hepimiz gülmeye başladık. Amcam şirketin sahibi olduğu için sürekli böyle saçma espiriler yapıyorlardı.

Kahkaha ile kahvemi yudumladım.
Kahve boğazımı yakmıştı. Bunu fark eden kızlar daha fazla güldü.

"Nasıl arkadaşlarsınız ya ben burda ölüyorum! Siz gülüyorsunuz!"

Öksürdüğüm de Lisa sırtımı sıvazladı ve suyu uzattı ardından kendini tutamadı ve tekrar gülmeye başladılar. Tabi sonucunda bende güldüm.

"Bitti ! Anlıyor musun? Artık bitti!"
İlerde ki masada bağıran kızın sesini duyduğumuz anda üçümüz de durduk ve oraya bakmaya başladık.

Sadece biz değil herkes oraya bakıyordu.

"Bak sevgilim gerçekten yanlış anlıyorsun."
Duyduğum ses kalbimin hızlıca atmasına sebep oldu. Avuçlarımın içi terlemeye başlamıştı.

Ağlayacak gibi hissediyorum. Donakalmıştım. Başım sızlamaya başlamıştı.

Ayağa kalktım, yanlarına gitmek geliyordu içimden ve  adım attığım sırada başım döndü. Kendine gel Jisoo. Ne oluyor sana?

Kızlar da benime birlikte kalkıp ne olduğunu sorar bakışlar ile bakındılar.

Elimle masadan destek aldım. Sanırım stres ve bu yüksek gürültüden dolayı oluyor.

"Jisoo iyi misin?" Diyen Jennie'ye karşılık kafamı olumlu anlamda sallayıp gülümsedim.

Masada ki sudan bir yudum aldım ve kendime geldiğimi hissettiğim anda onlara doğru bir adım attım. Burası bir kafe, evde falan değiliz. 
Burda kavga edemezler.

"Bebeğim lütfen beni dinle." Dedi adam ve kalbim yine küt küt atmaya başladı.

Arkası dönüktü. Kahverengi saçlı,uzun boylu, geniş omuzlu ve gri takım giyen biriydi.

Geriye doğru sendeledim yine. Ne oluyor bana?

Gözlerimi bir süre kendime gelmek için kapalı tuttum ve işte o an zihnimde gelişen anılar iler gözlerimi hızla açtım.

Birden neden aklıma o geldi? Hayır.. bu sadece beynimin oyunu. O gitti ve şuan burda karşıma çıkması imkansız. Onun şuan aniden aklıma gelmesi sadece tesadüf.

Hızla inip kalkan göğsüm ile arkası dönük adama döndüm. Az önce bağırıştığı kız ile kapıya doğru yöneldiler. Kız koşuyordu, adam ise kızın peşinden koşuyordu.

Ve işte gördüğüm şey herşeyin o an donmasına sebep oldu. Zaman sanki durmuştu. Sanki herkes taşa dönmüş gibiydi. Zaman saniyelerce benim için durdu. Bunu hissettim.

Onun avucunda bir yanık vardı. Kocaman, siyah ve o çocuğun eline düşen yanık ile aynı ize benziyordu.  Bana su vermek isterken yanan o minik ele benziyordu. Şimdi o el minik değildi. O artık büyüdü.

Öylece dona kaldım. Bu oydu. Bu o çocuktu. Hızlıca peşlerinden ilerledim.

"Jisoo dur!"

Onları dinlemedim. Koştum, ama kapıdan çıktığım da ne ses, ne ona benzeyen bir beden ne de onu görebildim. Kimse yoktu.

Ben deliriyor muyum? Onu gördüğüme yemin edebilirim.

Koştum ve bir sokağın arasına girdim. Göz yaşlarım istemsizce akıyordu. Bu oydu. Eminim, hissediyorum. Oydu.

Koştum, koştum ve koştum. Ama kimse yoktu. Ellerimi saçımın arasından geçirdim. Onu belki yıllar sonrasında ilk ve son defa gördüm.

Ya bir daha göremezsem? Onu bulmuşken kaybettim.

"Jisoo ne oldu? Neden koştun?!" Kızların nefes nefese ve koşarak yanıma gelmesi ile ağlamam daha da arttı.

"K-kızlar.. oydu. Onu gördüm.. oydu."

Nefes nefese, ağzımdan kaçan hıçkırıklara engel olamadan ve kekeleyerek konuşmaya çalışıyordum.

Lisa sözümü kesti. "Kimdi? Kimi gördün?!"dedi.

Göz yaşlarımı sildim ve "Onu..o çocuğu. Beni yangından kurtaran.. çocuğu."dedim. Zor konuşmam karşısında nefesim darlaşıyordu.

"Jisoo, yine o hikaye mi?"

"Yemin ederim oydu. Bu sefer eminim. Bana inanın." Dedim Jennie'ye karşı.

Rosé göz yaşlarımı sildi ve kızlar bana sarıldı.

"Onu kaçırdım. Hemde aramızda çok az mesafe vardı. Onu bir daha asla göremeyeceğim. Tek şansımı kaçırdım." Dedim tekrar ağlamaya başlayarak.

Lisa" Ağlama miniğim, onu tekrar göreceksin. Buna eminim." Dedi.

Ardından Jennie derin bir nefes verdi ve "Görünce ne diyeceksin?" Dedi.

Kafamı eğdim ve "Bilmiyorum." Diye mırıldandım.

"Onu görmeyi herşeyden çok istiyorum. Ne diyeceğimi bilmiyorum ama onu görmek istiyorum. Tek ve son bir kere. Sadece sarılmak istiyorum, yüzüne dokunmak istiyorum, teşekkür etmek, nasıl olduğunu sormak istiyorum. "

Göz yaşlarım tekrar akarken bu sefer onları silmedim. Akmalarına izin verdim. Bu gözler ağlamak ile yükümlü. Bu gözlerime verilmiş bir lanet gibi. Ne kadar silsem de akan yaşlar bunun bir lanet olduğunu gösteriyordu.

Onlar hep akmak zorunda ama eğer birgün durursalar işte o zaman bu lanet bitmiş demektir. Bu lanet seninle bitsin istiyorum. Sadece seninle.

Hellö! Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Ne kadar çok olursalar o kadar çabuk gelir bölüm ❣️

•In Flames• Jinsoo ✿Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin