•4•

595 45 69
                                    

Jeigh Madjus• I should Have Known

×××

Çocukluğum ile ilgili hatırladığım tek şey beni kurtaran çocuktu. Keşke şuan da burda olup tekrar bana güven verip yanımda olsan.

Yengem ve amcam tek akarabam oldukları için beni zorla sahiplenmişlerdi. Ben dışında bir oğulları vardı ama oda geçen sene araba kazası sonucu kaybettiği arkadaşı yüzünden delirmiş ve hastaneye kaldırıldı. Arkadaşı ile 15 yıldan daha fazla süredir birliktelerdi. Yani çocukluktan beridir beraberlerdi. Bu yüzden onu kaybetmek abime çok ağır gelmişti ve sonucunda aklını yitirmişti. Tedavisi devam ediyor. Her geçen gün daha da iyiye gidiyordu.

Onu çok seviyordum. Gerçek abim gibiydi. Hala onu düzenli olarak görmeye gidiyorum. Bence o deli değil. Beni sadece o anlıyordu. Bana o çare buluyordu. Belki de bende bir deliyimdir.

Sonuç olarak tek miras sahibi ben kalıyordum.
Bana neden böyle davranıyordu? Neden? Hala anlamıyorum.

Hayatımın mahvolmasına neden sebep oluyorlardı ki?

Ölümüme, cehennemime ve sönecek hayatıma 5 ay sonra adım atacağım. Peki ya 2 yıldır birlikte olduğum sevgilime ne diyecektim? Samuel... O beni çok seviyor. Bende onu ama şimdi ne olacak?

Geldiğim çatı katında ağlayarak yere kapaklandım.
Bir günde bu kadar anı ve bu kadar acı fazla değil mi?
Yanımda bulunan kartonları itip fırlattım.

Dizlerimi kendime çektim ve yüzümü dizlerime yaslayıp ağlamamı hızlandırdım. Hıçkırıklarım ağzımdan tek tek kaçıyordu.

"Ağlamak rahatlatıyor mu?"

Ağlamak rahatlatıyor mu?

Kafamı hızla kaldırdım ve sesin sahibine döndüm.

Korkuluklardan aşağıya bakıyordu. Onu görmemiştim.

"Evet."

Diye karşılık verdiğim de güldü ve cevap verdi:
"Aslında rahatlatmaz. Herkes ağlayınca rahatladığını düşünür ama bence tam tersi bu sana rahatlık değilde huzursuzluk, özgüvensizlik ve derin bir boşluk verir. Ağlayınca dertlerin bitmez. Aksine bu dertler ile tekrar karşılaştığında sana sadece ağlamak için amaç verir..."

Oldukça dikkatli bir biçimde onu dinlemeye devam ettim, ayağa kalkıp yanına ilerdim ve onunla birlikte ilerleyen insanlara bakmaya başladım.

Derin bir nefes aldı ve devam etti:
"Ama bir yandan da sana güç verir ağlamak. Şöyle düşünecek olursak bu tamamen kişinin huy ve duygularına bağlı bir durum. Eğer güçlü biriysen bir kere ağladıktan sonra tekrar o sorunla karşı karşıya kaldığında ağlamazsın, kendini güçlü hissedersin ve o soruna bir çözüm bulursun."

"Bu sorun çözülebilecek bişey değil." Dedim sakin ve titrek sesimle.

"Her sorunun bir çözümü vardır. Biraz zaman alsa da illaki bir çözümü vardır." Diye karşılık vardı.

"Ailemi tekrar hayata döndürmek ve geçmişte aradığın birini bulmanın çözümü ne peki?"

Buna cevabı ne olacak?

"Aileni tekrar hayata döndüremezsin ama o geçmişte aradığın kişiyi bulabilirsin. Sen bulamasan bile o senin karşına çıkacaktır. Hayat bu şekilde ilerliyor. Umutsuz kaldığın ve onu düşünmediğin anların birinde karşına çıkar. Belki onunla karşılaşmana az kaldı, ya da karşılaşmış bile olabilirsin." Dedi.

Onu nasıl tanıyacağım görünce? O yüzünü bile unutmak üzereyim.
Hafızam zayıfken bunu hatırlamam bile büyük şans.

"Onun karşıma çıkmasını çok istiyorum ama aradan yıllar geçmişken tekrar onu görünce nasıl tanıyacağım? Ya karşıma çıkmışsa ama ben onu tanımadığım için göremediysem? Ya ölmüşse?" Dedim bir hışımda.

Yüzüme baktı ve gülümsedi.
"Bende aradığım kişiyi daha bulamadım ama görünce tanıyacağım eminim. Gördüğüm anda tanımasam bile tanrının bana zaman vereceğini ve onu zamanla bulmama yardım edeceğini biliyorum. Senin içinde aynısı olur eminim."
Dediğinde göz yaşlarımın çoktan kuruduğunu fark ettim.

Umarım onu görebilirim. Belki de dediği gibi tanrı bana zaman verir.

"Yazar falan mısın? Konuşman rahatlatıyor." Dedim gülümseyerek.

"Sadece içimden geldiği gibi konuşuyorum."
Dedi ve cebinden çıkardığı peçeteyi bana uzattı. Ardından çıkış kapısına doğru ilerledi.

Öylece bakakaldım. Şuan ne yapmam gerekiyor?

Aklım söylediklerinde, gözüm peçete de kalmıştı.

"Adın ne senin?" Dedim. Bizim şirkette çalıştığı belli zaten burda çalışmasa şuan burda olamazdı. Ama ilk defa görüyorum. Normalde çalışan herkesi tanırdım ama onu tanıyamadım.

Arkasını dönüp bana baktı.
"Ben Kim Seok Jin. Burda 2 haftadır çalışmaya başladım. Beni tanımaman normal."

"Çalışanlar ile pek ilgilenmediğim için bilmiyorum üzgünüm." Dedim mahçup bir tavırla.

"Sorun değil ve saygı çerçevesi içinde konuşmadığım için üzgünüm. Ağladığı-"

Sözünü kestim ve konuşmaya başladım:
"Anladım, önemli değil.. Jin. Seninle konuşmak güzeldi."dedim gülümseyerek. Duygularım neden bu kadar çabuk değişti?

"İyi günler efendim." Dedi ve eğilip gitti.

Siması tanıdık geldi. Konuşması rahatlattı beni. Belkide dediği gibi sorunlarıma çözüm bulabilirim. Ailemi geri getiremem ama o çocuğu bulabilirim. Abimi ziyaret edip ordan kurtarabilirim. Kızlar ile daha fazla zaman geçirebilirim.

Samuel'den kolayca ayrılamam ama belki ayrılmaya bile gerek kalmaz. Roy'u sevmiyorum ama evlensek bile onunla asla gerçek bir ilişkim olmayacak. Bunu biliyorum. Belki vazgeçerler. Beni o cehenneme atmazlar. Belki..

Belki de kendime gelmeme sebep olan şey Jin'in konuşmasaydı. Onu ne kadar tanımasam da kendime ciddi anlamda yakın hissettim. Belki de gelecek zamanlarda onunla yakın dost olabiliriz. Belki de bugün ki konuşması ile beni rahatlattığı gibi gelecek zamanlarda da bu şekilde rahatlayabilirim.

Kendimi birine muhtaç gibi hissediyorum. Bu daha önce hiç olmasa da şuan kendimi onun konuşmasına muhtaç hissediyorum.

Ne oluyor bilmiyorum ama bir arkadaştan fazlası için duygular hissetmediğimi biliyorum.

Teşekkür ederim Jin. Sayende kendime geldiğimi hissediyorum.

Temiz bir sayfa için tam zamanıdır belkide.

Hellö yb geldiiii! Bu bölüm pek hoşuma gitmedi ama umarım beğenmişsinizdir. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum ❣️

•In Flames• Jinsoo ✿Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin