Elimdekileri arabaya yerleştirdikten sonra hızlıca sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdım.
Bu sürpriz kesinlikle çok hoşuna gidecekti.
Çalan telefonu bekletmeden açtım. "Lisa beğeneceğine emin misin?" Telefonun ardından gülme sesleri geldi. Diğerleri de yanındaydı.
"Ya evet. Sohbet ettim onunla baya. Seviyormuş işte." Çocuğu işinden edip zorla konuşmaya çalışması yeterince utanç vericiydi zaten.
"Sen şimdi yanına mı gidiyorsun enişte- ay Jin'in?" Gözlerimi devirdim. "Sanane!" Hepsinin gülüşü duyuldu telefonun ardından.
"Unnie! Teyze olmak istiyorum haberin olsun!" Derin nefes aldım. Ben bu sapıklar ile nasıl arkadaş olmuştum?
Tabiki telefonu yüzlerine kapattım.
Karanlık sokak sadece ürpertici duruyordu. Heyecanlıydım, kalbim çok hızlı atıyordu. Evde olduğunu öğrenmem ile birlikte küçük bir hazırlık yapmıştım. Sonuç olarak da şimdi yanına gidiyordum.
Şuan bu anın bozulması beni çok üzerdi. Çünkü ilk ziyaretim olacaktı. Haliyle heyecanlıydım.
Kısa bir süre sonra evinin bulunduğu binaya gelmiştim. Şirketin sahibi olunca tabi ki adresini bulmakta kolay olmuştu.
Hızlı adımlarla asansöre binmiş ve bulunduğu katta inmiştim. Kapı numarasını aramaya başladım ve saniyeler sonra buldum.
"Sakin ol Jisoo. Heyecanlanma." Derin nefes aldım ve kendimi de rahatlatmaya çalışıp kapıyı tıklattım.
Heyecandan ellerim titriyordu. Ya müsait değilse? Ya işi çıkarsa? Ya uyuyorsa?
Kapı açıldığı anda gülümseyişimi yüzüme koydum. Fakat uzun sürmemişti. Sertçe yutkundum görünüşüne karşı. Hep bu kadar yakışıklı mıydı?
"Jisoo?" Gülümseme ve şaşkınlık ile yüzüme bakarken kendime geldim ve bende gülümsedim. "Sürpriz!"
"İçeri gel." Kapının kenarına çekildiğinde hızlıca içeri geçtim. Elimde ki poşeti önümde tuttum ve içeriye hafifçe göz gezdirdim.
"Geleceğini neden söylemedin?" Gözlerimi kısarak yüzüne baktım ve gülümsedim. "Nasıl geldiğime şaşırmadın mı?" Güldü. O kadar güzel ve saf bir gülüştü ki.
"Sen geç içeri ben birer kahve yapayım." Hızlıca elimde ki poşeti ona uzattım. Evet, ben yapmıştım bunu. "Makaron yaptım." Birkaç adımda yanıma geldi ve yanağıma minik bir öpücük kondurdu.
Olduğum yerde dona kalmıştım. Neden birden bunu yaptı? Beni öldürmek mi istiyor?
Poşeti elimden aldı ve mutfak olduğunu anladığım tarafa ilerledi. Bende tersi yönüne ilerledim ve televizyonun açık bulunduğu odaya girip koltuğa oturdum.
Evi tıpkı onun gibi kokuyordu. O kadar güzel bir koku vardı ki, bayılacak gibiydim.
Televizyona döndüğüm de daha önce benim de izlemiş olduğum bir filmin açık olduğunu gördüm.
Eh sanırım biraz spoi verecektim.
"Al bakalım." Elinde ki kupaya uzandım. "Çok çabuk hazırladın." Gülümsedi ve yanımda ki yerini aldı. Makaronları bir tabağa koymuştu ve bir tanesini çoktan yemeye başlamıştı.
"Hazır kahve. Başka nasıl yapılır bilmiyorum." Kafamı salladım ve kahveden bir yudum aldım. Beğenmiş miydi? Çok mu şekerliydi?
"Tadı çok güzel! Artık kurtulamazsın benden." Kahkaha attım söylediği cümleye karşı. Benimle birlikte gülmeye başlamıştı. Onunla olmak inanılmaz güzel bir duyguydu. "İstediğin zaman yapabilirim." Kafasını salladı.
Yapamazdım. Bu ilk ve sondu.
"Adam, ikinci erkek tarafından bıçaklanarak öldürülecek." Şokla yüzüme döndü ve ağlar moda geçti. "Nasıl ya? Şaka yapıyorsun değil mi?" Kafamı iki yana salladım. Bu filmin başından beri kötü son olacağı belliydi.
"Bu çok saçma. Daha adam ile doğru düzgün vakit bile geçiremediler. Hiç mutlu olmadılar." Dudaklarımı birbirine bastırdım ve kafamı salladım. Keşke onların da güzel bir sonu olsaydı.
"Onlar son zamanları olduğunu hiç anlamadılar. Kötü olan bu. En azından son olduğunu bilip daha güzel şeyler yapabilirlerdi." Dedim hüzün içinde. Biz son zamanlarımız da beraber olabilecek miydik?
Gözlerim dolmaya başlamıştı. "Aklında ki düşüncelerden kurtul. Ben yanında olacağım hep." Baş parmağı ile yanağımı okşadı. Yaşlarımı serbest bıraktım. O kadar güçsüzdüm ki, umudum kalmamıştı.
"Hayır. Ne babam vazgeçer ne de o aptal." Saçlarımı okşadı. "Zorla evlenemezsin. İzin vermem." Keşke herşeyi engelleyebilsen. Keşke evlenebileceğim tek kişinin sen olduğunu anlatsan onlara.
"Biliyor musun, küçüklüğümden beridir tek bir kişinin hayalini kuruyordum. Şimdi ise tek hayalim sensin." Burukça gülümsedi. Ellerimi avuçları arasına aldı.
Gerçekten neredeydi şimdi ilk hayalim?
"Belki de o hayalini kurduğun kişi başından beri bendim." Kaşlarımı çattım. Ne demekti bu?
Dudaklarına baktım, aynı dudaklar. Gözlerine baktım, aynı gözler. Yüz hatlarına baktım, aynı yüz hattı.
"Ağlamak sana yakışmıyor." Yanağımı öptü.
"Ağlamak sana yakışmıyor."
Hızlıca gözlerine baktım. Ağlamamak için kendimi sıktım ve yavaş yavaş yüzümü eğip ellerine bakmaya başladım.
Ellerimi titreyerek avucundan çıkardım ve derin nefes alıp avucunu görüş açıma soktum.
Ellerim titremişti, nefesim kesilmişti. Sanki kalbim durmuş gibiydi, zaman durmuş gibiydi, herşey susmuş bizi izliyor gibiydi.
Dudaklarımı dişledim. Oydu, yıllarca aradığım kişi oydu.
Şuan karşımdaydı.
"Sen n-nasıl? Şaka yapmıyorsun değil mi?" Güldü ve ellerimi tuttu. Hızlıca geri çekildim ve ayağa kalktım.
"A-ama sen.." benimle birlikte ayağa kalktı ve yanaklarımdan tuttu. "Sakin ol." Tekrar geri çekildim.
Bayılacak gibiydim, ölecek gibiydim.
"Biliyordun! Bana neden söylemedin?! Seni ne kadar aradım biliyor musun?!" Saçlarımdan sıkıca tuttum. Delirmeme o kadar az kalmıştı ki, şuan bir şok daha buna sebep olurdu.
Hızlıca kendine çekip sarıldı. Yaşlarım durmaksızın akmaya başlamıştı yine.
"Ben şirkete gelince anladım. Fakat emin olamadım. Özür dilerim." Şimdi kaybedecektim onu. Uzun süredir aradığım o adamı kaybedecektim.
Hayalini gecelerce kurduğum o adama şuan sarılıyordum. Rüya gibiydi, kabus gibiydi, hayal gibiydi.
"Ben seni çok aradım, gecelerce hayalini kurdum, tekrar gelmeni bekledim!" Dedim bedeninden hafifçe uzaklaşırken. Kollarımı boynuna sardım ve alnımı alnına yasladım.
Cidden bu kadar basit miydi? Bu kadar şeyden sonra şimdi gelmesi normal miydi? Neden bekledi? Neden geç kaldı?
"Özür dilerim, özür dilerim." Dudaklarımı dudaklarına kenetledim. Bir daha beni bırakmazdı bu şekilde. Bulmuşken tekrar kaybetmek iğrenç olurdu değil mi?
Yavaş hareketler ile öptüm dudağını. Sanki ilk defa öpüyormuş gibi hissettim. Sanki herşey şimdi anlam kazanmış gibiydi. Rüya gibiydi herşey.
Kollarını belime sardı ve beni iyice kendisine çekti. Öpüşümüz gittikçe sertleşirken dudaklarımı ayırdım. "Beni tekrar kurtar ve bir daha sakın bırakma." Ve kendimi götüreceği cehennemine bıraktım.
Aradan yıllar geçmişti. Uzun süre aramıştım onu, gecelerce düşünmüş tekrar geleceği günü beklemiştim.
Şimdi gelmişti fakat herşey için çok geçti.
×××
Finale çok az kaldı :') geldik sayılır. 2 ya da 3 bölüm var finale. :(((
Bölümde büyük spoiler verdim. Bakalım kimler anlayacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•In Flames• Jinsoo ✿
Fanfiction| Tamamlandı | Sen ilk aşkımdın Seok Jin, ilk ve tek aşkımdın. Şimdi beni bırakırsan aşkım da tıpkı senin gibi yok olmaz mı? {Kim Seok Jin & Kim Jisoo} Başlangıç: 28.01.20 Bitiş:04.12.20 ©Nurwbyds |2020