JUNGKOOK
Erkenden geldiğim ofiste önüme bir kağıt alıp karalamaya başlamıştım. Buraya gelecek olan polisin iyi bir polis olmasını umuyordum. Yoksa gerçekten polislere olan gıcığım biraz daha artacaktı. Ayrıca Jennie de geç kalmıştı. Ama bu seferlik mazur görebilirdim. Akşam da bir "arkadaşı" ile bi yerlerde buluşacaktı zaten... İçeri uzun saçlı, esmer tenli ve bi hayli yakışıklı bir adam girdi. Benim kadar değil!
"O kapı sadece odayı güvenli tutması için orada değil beyefendi. Tıklatıp giresiniz diye. Aksi takdirde çok yanlış bir görüntü ile de karşılaşabilirdiniz." dediğimde adam izin dahi almadan karşıma oturdu.
"Sen Jennie'nin gay patronusun değil mi?" dediğinde kaşlarımı çattım.
"Hee, öyleyim, ne yapacaksın?" dediğimde güldü.
"Peki, gay olduğuna nasıl inanacağım?" dediğinde güldüm.
"Eğer istersen - " dedim en arsız gülüşümü takınıp.
"Aman aman, sormadım say! Ayrıca hala rol yapıyormuşsun gibime geliyor."
"Eee, sadede gelin artık, aksi takdirde bu mükemmel kıvrımlara sahip beynim, harika şekilli burnundan akacak! " dediğimde garip birşey söylemişim gibi kaşlarını kaldırdı.Beni başından savar gibi konuştu.
"Bana bak gay patron, sana kendi ellerimle Jennie'yi veriyorum. Ama sadece o manyak katil bulunana kadar sende kalacak! Ayrıca tek saç teline dokunursan seni mahvederim!" dediğinde bu sefer ben sinirlenmiştim.
"Kedi yavrusu mu bu kız? Yok alırım veririm! Ayrıca düşünmen bile hata, ben özellikle bir kadına kötü bir şey yapacak bir insan mıyım? Benim olayım erkeklerle. Ayrıca sen kimsin?" dediğimde yüzünü buruşturdu.
"Ben onun abisi sayılırım. Adımı bilmene lüzum yok! Jennie'ye iyi bak. Benim işim var şu an gitmek zorundayım. Ayrıca adın ne senin?"
"Sanane! Jungkook yani. Sen neden söylemiyorsun yiğidim? " diyip sahte cilveli bir gülüş attım. Adam korkar gibi bir bakış atıp hiçbirşey söylemeden dışarı çıkmaya yeltendi, ancak içeri giren ve tanıdık simasından bizim polis olduğunu düşündüğüm gamzeli adam içeri girdi.Dışarı çıkan adama birden bağıran polise kahkaha atmamak için zor durdum. Tamamen siyahlar içinde olan esmer adam saçını sarıya boyatmıştı ama bir hayli yakışmıştı bu saç ona. Kafasında minik bir şapka vardı. Hani şu dedektif şapkaları varya onlardan. Bir camı çıkmış olan yuvarlak demir çerçeveli bir gözlüğü ve kulağının arkasında bir kalem vardı. Kolunda ise siyah gizemli ama küçük bir çanta. Sanırım polisiye kitaplarına kendini çok kaptırmış. Ama neden Jennie'nin "abisine" bağırıyor?
"Nerden kaçıyorsun delikanlı? Yoksa benim geleceğimi duyduğun için mi? "
"N-ne?" dedi afallamış gibi.
"Kekeleme ve gözlerini kaçırma, bunlar ile kendini ele veriyorsun yakışıklı! Söyle katil senin sevgilin mi?" dediğinde dayanamayıp bir kahkaha attım.
BU DA MANYAK ÇIKTI! Bir anda bana çevrilen gözlere siz devam edin der gibi baktım.
"Söyle neden burdasın?" dedi gözlerini kısıp. Taehyung sabır diler gibi tavana baktı ve tekrar kapının koluna yöneldi. Ama adamın onu kolundan tutup benim üzerime atması ile bir bağırış döküldü dudaklarından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMOUR ET MEURTRE (JENKOOK)
Fanfic"Strong woman Do Bong Soon filminden ilham alınmıştır." Bugün yine haberlerdeydim, gördüğüm kadarı ile beni yakalamaya biraz bile yakın değilsiniz. Sen ve patronun Jeon. Biliyorum beni durdurmak istiyorsun ama, kabullenmek zorundasın. Öldürmek canla...