İlk defa yazacak bir şeyim yok. Uykum var. Tişikkirlir.
"Ne yapacağız? N'apıyoruz? Ne yapmalıyız? Ne-"
"Bir sus be!" Rumu odada volta atan Asu'yu durdurdu. Diğer kızlarda pencerenin yanında kümelenmiş bir şekilde endişeyle onları izliyordu. Rumu onların yüzündeki endişeyi görünce sakinleşip bir kaç defa öksürdü. Teru sinirini atmak için dışarı çıkmıştı ve herkes endişeyle birbirine girmişti. Genelde soğuk kanlı olan Asu bile sakinliğini kaybediyordu, böyle bir durumda büyüklerin korkuya kapılan küçüklere yol göstermesi gerekiyordu.
"Herkes biraz sakinleşsin. Öncelikle Teru'yu bekleyelim ve hiç bir şey yapmayalım. O ne yapacağımıza karar verir. Şu an yapabileceğimiz en iyi şey sonraki adımımızı düşünmek ama sakin olmazsak hiç bir şey yapamayız. Belki de henüz tehlike altında değiliz."
"N-Nasıl tehlike altında olmayız? Bizi buraya yerleştiren ve istihbaratımızın çoğunu sağlayan bile polisti! Her şeyimizi biliyorlar!" Maya endişeyle konuştu yanındaki Mizu ve Başak da onu onayladı.
"Evet ama-"
"Sakin olun Rumu haklı." Herken çıkış kapısına doğru döndü, karşılarında duran Teru'yu gördüklerinde hepsi şaşırmıştı.
"Senpai!" Herkes kapının önüne doluştu. Beklediklerinin aksine şaşırtıcı derecede sakin görünüyordu.
"Alt kattaki antrenman odasında hızlı bir toplantı yapalım. Şimdilik üst kattaki bütün ışıkları söndürün bir süre böyle kalacağız." Mizu ve Başak koşarak üst kattaki bütün ışıkları söndürdü. Alt kat zaten tamamen alt katta olduğu için orasını düşünmelerine gerek yoktu.
"Rumu, camdan izlenip izlenmediğimizi kontrol et."Rumu başını sallayıp en kenardaki pencereden etrafı gözetledi. Rengi değişen gözleri dikkatlice etrafı taramaya başladı.
"Sorun yok gibi."
"O zaman aşağı inip toplantıya başlayalım." Herkes teker teker alt katın merdivenlerine yöneldi, burada bir ufak odayla birlikte spor aletlerinin olduğu geniş bir alan bulunuyordu. Etrafında oturacak bir masa olmadığı için Teru sakince yere çömeldi, diğer kızlar da onu takip etti. Şimdi bir daire şekleinde oturuyorlardı ve herkes gergin bir şekilde Teru'ya bakıyordu.
"Öncelikle şimdilik endişelenmeyin. Polisin Blood ve Bone'u birbirine düşürdüğünü biliyoruz ama onlar henüz bildiğimizi bilmiyor."
"Ama aynı zamanda bundan Bone'dakiler de haberdar. Ya bizi bir şekilde polise gammazlamayı düşünüyorlarsa?" Mizu endişeyle sordu. Sağ eliyle saçının perçemiyle oynuyordu, bu onun asla vazgeçemediği ve endişelendiğinde kendini belli etmesini sağlayan bir alışkanlıktı.
"Eğer Lavi'yle ilgili yaptığımız araştırmalar ve edindiğim izlenim doğruysa böyle bir şey yapmayacağını düşünüyorum. Bizi sevmediğini biliyorum ama bunu yapmakla eline ne geçecek? Kazancına oynayan biri ve şimdi bizi birbirimize düşürenin polis olduğunu öğrendiğimize göre onların istediğini yapmamak en mantıklısı gibi görünüyor."
"A-Ama yine de bizden kurtulmak işlerine gelmez mi sonuçta sen hala düşman olduğumuzu ve intikam istediğini söyledin."
"Elbette söylediklerim kumpasa düştüğümüzü duymadan önceydi. Düştüğümüz tehlikeden ziyade ortada daha önemli bir soru var."
"Neden böyle bir plana kalkıştıkları." Rumu düşünceli bir şekilde cevapladı başından beri soğuk kanlılığını korumayı başarmıştı ve şimdi de ellerini bağlamış bir şekilde durumu analiz ediyordu.
"Bingo. Bir düşünelim, bizim tarafımızda polisi rahatsız edecek ne var? Genelde onların gösterdiği hedefler üzerine yoğunlaştık, arada sırada kafamıza estiği şekilde davransak da onlar için büyük bir sorun teşkil etmedik hiç bir zaman. O zaman geriye tek bir seçenek kalıyor..."
![](https://img.wattpad.com/cover/197482143-288-k765667.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Hunted
ActionGözlerimi açıyorum ve farkediyorum. Sadece bir oyunum. . . . (Kan ve şiddet sahneleri içerir. Cinsellik içermez.)