Şimdilik sadece kendi çizdiğim yeni laviyi koyuyorum. Başak erkekler çizdiğine hepsini toptan koymaya karar verdim :3 Hepinize iyi okumalar!
"Nasıl gidiyor?""USB'yi güçlü bir şekilde şifrelemişler."
"Ama kırabilirsin değil mi?"
"Evet ama biraz zaman alabilir. Program dünden beri çalışıyor ve hala kıramadı. Hemen şu an da kırılabilir, bir kaç gün daha da sürebilir. Emin olamam."
"Yani beklemekten başka çaremiz yok."
"Evet."
"Kahvaltı hazır!" Yan odadan Mizu'nun sesini duyduklarında hem Başak hem de Teru kapıya yöneldi. Diğer kızlar çoktan masaya geçmişti bile, son kalan iki kişi de eklendiğinde ekip tamamlanmış oldu. Blood'un bütün elemanları bir masa etrafında, bu ürkütücü yeteneklere ve içlerindeki kana susamış hayvanlara rağmen şimdi günlük kıyafetlerle sakin bir şekilde, sıradan bir evin sıradan odasında sakince çaylarını yudumluyorlardı. Evet dün gece o malikaneye saldıranlarla aynı gruptu bu.
"Durumumuz ne?" Asu tembelce sordu.
"Vakit lazım," Başak da aynı tembellikle cevap verdi. Bütün gece getirilen bellekteki bilgileri kırmak için uğraşmıştı.
"Yemekte iş konuşmayın." Teru onları sertçe uyardıktan sonra önündeki ekmeğe reçel sürüp yemeye başladı. Maya da uzun bir esnemeden sonra uyku modundan çıkıp kahvaltıya dahil oldu.
"Çok yorgunum."
"Hepimiz öyleyiz. Sırtımın nasıl ağrıdığını anlatamam, uçarken birini taşımak çok zor."
"Bu konuda...gerçekten üzgünüm Rumu."
"Onu bunu boşver de sen gerçekten iyi misin? Yaran kötü görünüyordu..." Rumu'nun sorusuna karşı herkes endişeyle Asu'ya döndü.
"İyiyim. Güzelce temizleyip sardık yakında iyileşir. Sadece merak ediyorum," Asu'nun yüzünde düşünceli bir ifade oluştu. "...neden saldırıyı durdurduk? Dün konuşacak pek fırsatımız olmadı."
"Can sıkıcı konulardan konuşmaktan vazgeçmiyorsunuz." Teru çayını alıp masadan kalktı. Odada açık olan cama gidip mermerine oturdu. Dışarıda gelip geçen insanları seyrederken çayından büyük bir yudum aldı. Vakit öğlene yaklaştığı için sokak sessizdi. Pencerenin altından küçük bir kız geçti ve başka bir çocuk da gülerek arkasından koştu. Çocuk kızı yakaladığında yakalama sırası öbürüne geçmişti. Teru gördüğü tatlı manzara karşısında hafifçe gülümsedi.
Masada oturan herkes biraz gerilmiş bir şekilde Teru'ya bakıyordu. Konuşan herkes konuyu uzattıkları için biraz suçlu hissediyordu. Sessizce yemeklerine döndüler ve bundan daha fazla konuşmamaya karar verdiler. Dışarıyı seyreden Teru birden tekrar ayaklandı ve hızla bardağı masaya bırakıp odasına yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Hunted
AksiGözlerimi açıyorum ve farkediyorum. Sadece bir oyunum. . . . (Kan ve şiddet sahneleri içerir. Cinsellik içermez.)