1. Bölüm

184 13 26
                                    

26.01.2020

Gerçekler puzzle parçası misali birleşmişti ve resim artık ortaya çıkmıştı. Gördüğü gerçeklik tablosu karşısında ne yapacağını şaşırdı. Göz pınarları hemen harekete geçmiş ve görüşünü bulanıklaştırmıştı.

"Çok ağır bu olamaz" dedi kendi kendine. Gerçekler her zaman acıtırdı ama böylesi ona çok ağır gelmişti. Ona söylemesi gerekliydi. Bilmeliydi.

Hızlıca oturduğu çalışma masasından kalkıp yatağının kenarında duran telefonunu aldı. Telefonu elinden yatağa düşmüştü. Elleri tutmuyordu sadece elleri değil tüm bedeni tutmuyordu. Ayakları artık dayanamıyorum der gibi titremeye başlamıştı. Güce ihtiyacı vardı şimdi bedeni pes edemezdi. Yatağa oturdu ve ezbere bildiği numarayı çevirdi.

Heyecanlıydı. Kalbi saniyede 120 atım gerçekleştiriyordu, bunu anlabiliyordu. Saliseler dakika, saniyelerde saat gibi geliyordu. Alnından yola çıkan terler yüzünden aşağı doğru iniyor gözlerini yakıyordu

"Aç!!! Aç şunu artık" diye bağırdı telefona doğru.

Telefonu tam kapatacağı sırada tüm bedenine can veren sesi duydu "Efendim" dedi telefondaki. Sesi çok mutlu geliyordu.

Bu mutluluğu bozulacağı için çok üzülmüştü. Keşke elimden birşey gelebilseydi diye düşündü.

"Nerdesin buraya gelmen lazım. Buldum!!" Heyecanlı heyecanlı konuşuyordu kendisini tutamıyordu. Sakin olması gerekliydi ama bildikleri karşısında kalp atışlarını durduramıyordu.

"Asıl senin gelmen lazım buraya" dedi telefondaki. Biraz mahçup olmuştu çünkü bugünü iple çekiyordu.

Tam ağzını açıp birşey söyleyeceği zaman aşağıdan gelen ses ile irkildi.

"Tiki taka" kendisinin geldiğini belli etmek için aklına gelen ilk şeyleri söylemişti. Avının yukarıda olduğunu biliyordu.

Aralarında sadece bir kat vardı. İkiside birbirinden haberdardı. İkiside korkuyordu ama belli edemezlerdi. Biri belli ettiği an oyun biter ve korkan kişi için kötü sonuçlar olabilirdi.

Telefonunu hemen kapatıp kapıya doğru gitti. Kapının aralığından aşağıya bakmaya çalışıyordu.

"Tiki taka" merdivenleri tek tek çıkmaya başlamıştı. Her adımı endişesini daha da artıyordu. Kendinden emin değildi aslında. Buraya gelirken bir kaç kez arkasını dönüp gitmeyi düşündü ama gitmesi onun açısından kötü sonuçlar doğurabilir di. Gelmesi de kötü sonuçlar doğuracaktı.

"Hey azrailin geliyor" dedi endişesini bastırmaya çalışarak. Olayı daha heyecanlı kıldığı için kendisine azrail demek hoşuna gidiyordu. Her avına giderken bunu söylerdi.

Azrail merdivenleri çıktıkça onun kalp atışları hızlanıyordu. Elleri terlemeye başlamıştı. Oturduğu yataktan kalkıp etrafına bakındı. Ne yapabilirim diye düşündü kaçacak bir yeri kalmamıştı.

Yatağına baktı. Anılar film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmişti. Onu düşünmek dikkatini dağıtıyordu. Anıları unutmak için kafasını salladı. Bu pek etkili olmamıştı ama hatırlamamaya çalıştı.

Ayak sesleri yakından geliyordu artık. Kapının aralığından baktı ve göz göze geldiler. İkiside gözlerindeki korkuyu saklamaya çalıştı. Birbirlerine baktılar bir süre kimin önce hareket edeceğini izlemeye başladılar. Çok uzun bir süre izlediler birbirlerini. İkisi içinde zaman çok yavaş akıyordu bir kaç saniye bile ikisine uzun bir süre gibi gelmişti. Ve aynı anda hareket ettiler biri kapıyı kilitledigi an diğeri kapıya dayanmıştı.

MAGNETİC // WonkyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin