Cinco

448 77 31
                                    

"Jimin, burayı bir kaç saatlik idare edebilir misin? Annemlere gitmek istiyorum."

"Bir sorun yok, değil mi?"

"Hayır, sadece babamın durumunu kontrol etmek istiyorum"

"Tamam, selam söylersin"

Taehyung arkadaşına teşekkür edip, elindeki son malzemeleri de kazana döktü. Tahta kaşıkla doğradığı sebzeleri dağıttı, üzerine tuz ekledi. Kapağını kapadı. Elindeki eldivenleri çıkarıp ayağının altındakı kutuya attı. Önündeki önlüğü aça aça soyunma odasına geçti. Önlüğü çıkarıp yukarıdan astı, gömleğini çıkarmadan üzerine siyah deri paltosunu giyindi. Sonuncu defa Jimin'e baktı ve kafeden çıktı.

Uzun zamandır ailesinin yanına gitmediğini hatırlamıştı yatmaya hazırlaşırken. Babasının son hali hiç iyi değildi. Ciğerleri iflas etmek üzereydi ve içtiği o saçma ilaçlar işe yaramazdı. Biliyordu, ölüm yakındı. Belki de Tanrı tarafından gönderilmiş bir işaretti. Babasını son defa görecekti. Her defa ertelediği ziyareti bu güne kısmetti.

İçinde derin bir üzüntü hissediyordu. Küçüklüğünde hep kahraman olarak adlandırdığı babası şimdi ciğer kanseri yüzünden yatalaktı. Annesi ise, kocasının hergün ölüme nasıl yaklaştığının şahidi oluyordu. Babası kurumuş bir daldı ve rüzgarın onu götürmesini bekliyordu.

En son gidişinde Bogum da yanındaydı. Annesi yalnız gelmediği için sevinçliydi. Oğlunun mutlu görmek onu da mutlu ediyordu. Ancak şimdi nerede olduğu belli olmayan sevgilisi hakkında uydurmalı olduğu absürt behaneleri düşünüyordu. Belki de Jimin haklıydı. Artık onu sevmiyordu.

Araba eve yaklaştığında kalbinin sıkıştığını hissetti. Girmek istemiyordu, babasını daha da kötü halde görürse ağlardı, biliyordu. Taehyung fazla duygusaldı. Ancak babasını sonuncu defa görecekmiş gibi hissediyordu. Bu kadar gelmişken geri dönemezdi. Derin nefes aldı, kapıyı açtı ve sürücü koltuğundan durdu. İki bin'lerin başında tikilmiş binaya baktı Taehyung, üçüncü katta yaşayan ailesinin görünen pencerelerine baktı. Babasının odasında ışık yanıyordu. Dabanlı ayakkabısını bir kaç defa silkeledi ve binaya girdi. Asansör kullanmadan uzun ayaklarıyla üçüncü kata kadar çıktı. Ailesinin bordo rengli kapısının önünde durdu. Artık titrediyini hissediyordu. Önemsemedi, 'ne olacaksa olsun' dedi ve kapıyı çaldı.

Kapıyı uzun zaman önce boyattığı saçları solmuş, yer yer beyaz tellere bıraktığı elli yaşlarına ayak basmamış bir kadın açmıştı. Üzerinde büyük beden hırkası, ellerini kapatmıştı, parmak uçlarıyla sıkıca tuttuğu kapıyı oğlunu gördükten sonra hızlıca aralamıştı.

"Taehyung" demişti gülümseyerek. Kollarını açmış, oğlunun sarılması için beklemişti. Taehyung da geçikmemişti zaten. Hızlıca annesinin o sıcak kollarına sokulmuştu. Boyca küçüktü annesi, bu yüzdendir sardığı annesini içinde kaybettirmişti.

"Geleceğini hiç söylemedin, bir şeyler hazırlardım"

"Sorun yok anne. Surpriz yapmak istedim"

Annesi oğlunun omuzundan tutup paltosunu çıkardı, dolaptan astı. Kolundan tutup ayakkabılarını bile çıkarmasına izin vermeden misafir odasına getirdi, birlikte koltuğa oturttu. Taehyung annesinin bu haline gülümsemişti. Özlemişti belliydi. Kendisi de ne kadar özlediğini anladı aslında.

"Anlat" dedi annesi, küçük elleriyle oğlunun büyük ellerini tuttu. Geldiysen dolmuş gelmişsindir kesin.

"Hayır anne," Annesine küçükken anlattığı sırları geldi aklına. Hiç vakit geçirmediği günlerde, sırf annesiyle konuşabilmek için öyle bir sırnaşıyordu ki, bir şeylerin olduğu belli oluyordu. Şu anda da annesi böyle düşünüyordu. Çünkü uzun zamandır ayak basmıyordu aile evine. Küçük oğlunu özlemişti annesi. Büyümüş, değişmişti bir az da. Yorgun da gözüküyordu. Üstüne sinmiş yemek kokusundan anlıyordu ki, kafe'den direk gelmişti. Göz altlarında yaranan morluklar vardı. Yorgunluktan mı, yoksa boğulduğu düşüncelerden mi bilememişti annesi. Oğlu fazla uzaktı ondan. "Bir şey yok, sadece sizleri görmeye geldim."

Kalbe giden yol mideden geçer ✓(TaeJin) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin