Nueve

428 71 82
                                    

Giydiği siyah takım elbise ona dar gelmişti. Giyinmeye yeri olmadığı için alma ihtiyacı da duymazdı. Alsa bile kesinlikle düğün, bayram için alırdı. Babasının cenazesine değil.

İçindeki öfkesini kısa ceketin kollarını çekiştirmekle çıkartıyordu. Ayaklarını yere vurarak pantolonunu düzeltiyor, kolundaki görünen saatini iki dakikadan bir çevirip duruyordu. Gözlerini görebileceği her tarafa çeviriyor, aklına gelebilecek en yersiz şeyleri düşünüyordu. Önünde birleştirdiği elleriyle tuhaf oyunlar oynuyor, bazense alnında toplaşan ter tomurcuklarını ceketinin üst cebindeki mendille siliyordu.

Babasının, içine daha yerleşmediği tabutuna bakmamak için her yolu deniyordu. Çünkü bakarsa, tabutun tam önünde siyahlar içinde duran annesi gibi ağlamaktan helak olurdu.

Dik durmalıydı. Ağlamamalı ve güçlü olmalıydı. Babası için mutlu olmalıydı aslında. Çünkü yatakta ağrıkesicilerle yaşamaya çalışan adam, aslında cehennem azabı çekiyordu. Bu yaşamak sayılmazdı. Ölüm kurtuluştu. Bunu en azından Taehyung iyi biliyordu.

Annesi onu ararken sabah Jimin'le kafeye gitmek üzereydi. Mutfaktayken odasından gelen arama sesiyle elinde kahfe, dördüncü çalgıda açmıştı telefonunu. Annesinin ismini telefon ekranında görünce vücuduna sıcaklık girmişti. Annesi asla sabah aramazdı. Ve öylede olmuştu. Aklında bir kaç saniye içinde kurduğu o düşünceler gerçek olmuştu. Babasının vücudu acıya dayanamamış ve hayatını kaybetmişti.

Jimin Taehyung'dan ses gelmeyince mutfaktakı yemeği bırakıp aramaya bakmaya giden arkadaşını çağırmak için odasına gitmişti. Aralık kapıdan içeri girerken başı eğik, gözlerinden telefonunun ekranına akan küçük damlalarla sessizce ağlayan arkadaşını görünce hemen yanında, yere diz çöküp ellerini Taehyung'un yüzüne çıkarmıştı. Endişeli gözlerle ona bakarken, Taehyung hiçbir söz demeden sadece yaşlı ekranda gözüken sonuncu aramanı arkadaşına göstermişti. Kelimelere de ihtiyac yoktu zaten.

O günü Jimin de onunla gelmek istemişti. Arkadaşını yalnız bırakmak istememişti. Ayrıca bu halde araba da kullanamazdı. Taehyung ise kafe'ni boş bırakmaması için Jimin'in gelmemesini tercih etmişti.

Bu anı bekliyordu. Yakın olduğunu daha yakınlarda, onları ziyarete gittiğinde anlamıştı. Annesi ona durumunun daha da kötüleştiğini ve herşeye hazır olduğunu söylemişti.

Taehyung bilmese bile annesi kocasının her ilaçların etkisi azaldıkta boğazındakı tellerin yırtılana kadar bağırışlarını sadece o duya biliyordu. Oysa hastalıktan ses telleri de bozulmuşdu adamın.

Ölüm babası için kurtuluştu aslında. Bunu araba kullanırken ağlamamak için kendine defalarca kez hatırlatmıştı. Acı içinde yaşamak daha zordu, bunu biliyordu. Annesinin yanına vardığında da üzülmesin, ağlamasın diye ona da tekrarlamıştı defalarca. Ancak baba işte, hep yanında olduğunu bildiğin insan şu an yoktu. Zaten teşhis konulduktan beridir babası yanında yoktu.

Cenaze babasının ölümünden 2gün sonra gerçekleşmişti. O günü Jimin'le birlikte kafe'lerini kapatmıştılar. Taehyung ne zaman aldığını hatırlamadığı takım elbisesini giyinmişti. Ne zaman bu kadar büyüdüğünü anlamaya çalışmıştı, oysa her aynaya baktığında kendini aynı görüyordu. Jimin kendisine ait takımlarından birisinin üstünü vermişti ona, ancak o bile olmamıştı ona.

Ölüm haberi geldiği günün akşamı Taehyung belki bilmek ve gelmek ister diye Bogum'u aramıştı. Aslında aramak istememişti. Bunca zamandır eve gelmeyen, ayrılıklarını dile getirmeyen adamı sayıp da aramak onun için zorlu gelmişti. Fakat ondan hiç hazetmeyen Jimin, ciddi bir konu olduğu için araması gerektiğini söylemişti. Doğruydu bir nevi. Şu an olmasa bile, uzun denilebilecek bir ilişkileri olmuştu. Taehyung onun ailesini tanıdığı gibi, Bogum da onun ailesini çok yakından tanıyordu. İyi anlaşıyorlardı. Bilmek isteyebilirdi.

Kalbe giden yol mideden geçer ✓(TaeJin) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin