Günler geçiyor ama Dilek daha da sessizliğe gömülüyor,ailesi kahroluyor, Barış da bir çare arıyordu. Ama hiçbir şey bulamıyordu. Birden aklına bir arkadaşı geldi ve hemen telefonunu eline aldı. Numarayı bulup aradı.
"Merhaba "
"Aa Selam Barış, nasılsın? "
"iyi sen? Burcu yardımına ihtiyacım var "
"Tabi ben her zamanki kafedeyim, gel konuşalım. "
"Tamam geliyorum "
Barış telefonu kapatıp hemen arabasına atladı ve gitti. Burcu restoranda onu bekliyordu.Yanına geldiyinde ufak bir merhabalaşmadan sonra Dileğin durumunu anlattı ve kızdan ona yardım etmesini rica etdi.
"Bana ancak sen yardım ede bilirsin. Bu işte uzmansın. Yüzlerce kişiyi ayağa kaldırdın. Ne gerekiyorsa yapalım ama lütfen Dilek tekrar yürüsün. Onu mutlu görmek istiyorum... "
"Tamam, tabi ki yardım ederim. Ama sorun şu ki bunu öncelikle Dilek kendi istemeli ve müayine olması gerek. Bazı testler yapmalıyız. Sinirleri ne durumda bunu bilmeden yürüyeceyine qaranti veremem... "
"En büyük sorunumuz da bu zaten. Kimseyle konuşmuyor, hiç bir tepki vermiyor. Nasıl yapacağımı hiç bilmiyorum. Belki.... belki de bir psikologa danışmalıyız. Ne dersin? "
"İyi fikir. Benim birlikte çalıştığım bir psikolok arkadaşım var, ona danışalım neler yapa biliriz bir konuşalım. "
Burcu telefonu eline alıp arkadaşını aradı ve durumu anlattı. Sonra birlikte çıkıp doktorla konuşmaya gittiler. Müayinehanede doktora detaylı bilgi verdikten sonra neler yapacaklarını konuştular ve bir karar aldılar. Biraz zor olucaktı belki de ama bıkmadan usanmadan kızı ayağa kaldırmak için elinden geleni yapacaktı.
Barış eve döndüğünde akşam olmuştu. Yemekten önce Ayhan beyle konuşup durumu anlattı ve yapması gerekenleri konuştular... Daha sonra çalışanlardan biri gelip yemeyin hazır oldugunu haber verdi. Birlikte salona geçip oturdular. Yemek servis edildikten sonra Barışla Ayhan bey sohbete başladılar. Barış sorular soruyor, adam cevaplıyordu. Konu Dileğin çocukluğuna geldiğinde Dilek kendini, hisslerini dizginlemeye çalışıyordu. Barış arada bir kaçamak bakışlar atıyor kıza, ama kız yüzüne duygusuz bir ifade takınıyordu.... Söhbet uzadıkça uzadı. Artık her kes neşeyle gülerken Dilek birden masadan ayrılıp odasının yolunu tutdu. Ama bunu bir tek Barış fark etmişdi. Anne ve babası güzel anılara o kadar dalmışlardı ki kızlarının gittiyinin farkına bile varmamışlardı.
Ayhan bey Barışa "oğlum bu kız masadan ne zaman ayrıldı? " dedi. Barış adama bakıp konuşmaya başladı "Sanırım başardık Ayhan amca. Masadan böyle çekip gitmesi içinde bir şeyleri tetikleye bildiğimizi gösteriyor ama daha fazlası gerek. Başka şeyler de yapmalıyız. Ama öyle şey ki onu konuşturmalı, zaman kaybetmeden tedaviye başlamalıyız. Her gecen gün aleyhine Dileğin... "
Asuman hanım sessizce masada konuşulanları dinledi bir süre. Bir yandan da düşünüyordu ne yapa bileceklerini. Birden gözleri kocaman açıldı ve Erkeklere düşündüklerini anlattı. Planlar kuruldu, yapılacaklar konuşuldu ve herkes yine kendi odasına çekildi. Dilek başına geleceklerden habersiz kendi kabuğuna çekilmişti, nerden bile bilirdik onu nelerin beklediğini.....
Genç kız yine rüyalarla boğuşarak uyandı, ama saat çok erkendi. Mutfağa geçip kendine soğuk süt koydu ve salona geçip televizyonu açtı, kısık sesle seyretti.
Asuman hanım uykusu kaçmış bahçeye çıkarken salondan gelen işığı gördüğünde kapıyı sessizce açıp içerde kimin olduğuna baktığında şok oldu. Kızı yıllardır televizyon bile izlemezken bu gece tvnin karşısında film seyrediyordu. Asuman bir süre kapıdan kızını seyr etti. Sonra kendi yatak odasına dönüp kocasının kolları arasında yerini aldı...
Sabah herkes kahvaltı masasına oturduğunda Asuman kocasına yüzünü dönerek konuşmasına başladı. "Hayatım biliyorsun yarın yardıma muhtaç hastalar için düzenlediğimiz yardım müzaidesi var. Tüm ailemi yanımda görmek istiyorum, vakıf başkanı olarak en doğal hakkım diye düşünüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek DİLEĞİM Sensin
Ficção AdolescenteUmarım beğenerek okuyacağınız bie hikaye olur "Seni asla affetmiycem, anladınmı beni asla. Sen benim hayatımı aldın elimden. Sen beni bu karanlığa mahkum ettin... Başından beri niyetin bumuydu? Ha söylesene? "Hayır... Yok öyle bir şey... Bunu na...