Sarmaz canımın ateşi dudaklarını
Gözlerin benden bu kadar uzaktaysa
Almaz kucağına gönlüm günahlarını
Tenim tenine sokulup dokunmazsa
Ağlarım biterse sevdam
Ağlarım sönerse aşkım
"Dur" demiyor gönlüm..
Çaresiz tükenmesin aşk
Kimsesiz silinmesin ahh..
Gör, soluyor gönlüm..
Geceler uzun, geceler yangın..
Bu deli gönlüm öyle yorgun
Ben çaresiz kimsesiz çocuk
Ellerin çok uzak
..Hasretin yakın.
Sonunda haftalardır yapılan tedavinin yardımıyla ilk kez bir parmağını da olsa oynata bilmişdi. Genc kız mutluluktan göz yaşlarını tutamıyordu. Canı ne kadar yansa da bir o kadar mutluydu. Doktorun israrıyla biraz daha çalıştıktan sonra odasına gitti. Ama bu kez görmeye alışdığı kişi yoktu odada. Kendini bir an kimsesiz hissetti,oysa ki kendisi izn vermiyordu ailesinin yanına gelmesine. Barış ve Durudan başka kimseyi istememişti. İçinden Durunun yanına gidip sarılmak gelmişti ve arkasını dönüb odadan çıkacakken gördükleriyle yüzüne tarif edilemez bir gülümseme yayılmıştı. Gördükleri kızı o kadar mutlu etmişdi ki, konuşmayı bile unutmuştu. Özlediyi o iki insan, huzur bulduğu iki varlık ellerınde küçük bir pasta ve bir de hediye vardı. Barış "izin verirsen içeri gire bilirmiyiz?" dediyinde Dilek kendine anca gelmişti. Sadece kapıdan çekilip içeri girmelerine yol açmıştı. Konuşamıyordu,bu herşeyi düşünen, onu mutlu etmeyi iyi bilen adama ne diye bilirdi ki, diyecekleri onun yapdıklarının yanında hiç kalmazmıydı. Kendisi içeri geçib, genc adama soran bakşlarla baktı. Barış "Burcuyla konuştum buraya gelirken, iyi gelişmeler olduğunu ve artık hiss etmeye başladığını söyleyince, ben de bunu kutlayalım diye küçük bir pasta aldım. Sonra Duruyu alıp sana geldik. " dedi.
"Ben ..... çok teşekkür ederim. Ne diyeceyimi bilemiyorum. Hep sana mahcup oluyorum.Bu kadar ince olmak zorunda deyilsin."
"Ben incelik peşinde deyilim. Sadece senin mutlu olmanı, yüzünün hep gülmesini istiyorum. Sen gül, mutlu ol, Hep mutlu ol tamam mı?"
Keşke seni daha öncü tanısaydım diye geçirdi içinden Dilek. Belki o zaman bu durumda olmazdım. Belki Canın ölümü beni bu kadar etkilemezdi diye düşündü. Ama geç de olsa tanımışdı. Ya hiç tanımasaydı.Bunu düşünmek bile canını yakmaya yetiyordu. İlk defa bu kadar yoğun duygular içindeydi. Ve ilk defa birinin kendini anladığını düşünüyordu. Durunun cıvıl-cıvıl sesiyle düşüncelerinden uzaklaştı.
"Diyeeek, Ya sana diyoyum duymuyoymusun beniii?"
"Efendim kuzum"
"Yine fiym izyiyeyimmi?"
"Olur , izliyelim. Hangisini istersin?"
"Bu oysun"
Barış hemen filmi cd oynatıcıya koyarak başlattı. Hep birlikte yine bir çocuk filmi izliyorduk. Yine üçümüz.....
Dilek------------------------
İlk defa keşke böyle bir ailem olsa dedim. Bunu neden düşünmüştüm bilmiyorum. Belki Barışın beni sevdiyini bilmek bana bunu düşündürmüştü, belki de sadece gözümün önündeki bu manzara....Birini sevek , evllenmek, anne olmak.... Bunları hiçbir zaman düşünmemiştim. Hiç bir erkeye alıcı gözüyle bakmamıştım. Gözlerim Barışa kayınca alıcı gözüyle süzdüm onu. Uzun boyu, kaslı vücudu, yakışıklı ve erkeksi yüz hatları, simsiyah gözleri. Gerçekten çok yakışıklıydı,bunu daha yeni fark ediyordum. Tam yüzümü tvye çevirecekken Barışla göz-göze geldik. Gözleri öyle bakıyordu ki, içim titremişti bakışlarıyla. Gözlerimi başka yere çevirmek istiyordum ama yapamıyordum. Ama Duru sagolsun dikati hemen kendi üzerine çekmişti. Kollarını açmış sende yanımıza gel diyordu. Miniğimi kıramadım ve sandalyemı üçlü koltuğun yanına yanaştırıp , Barışında yardımıyla yanlarına oturdum. Bir eliyle benim elimi, diyeriyle de Barışın elini sımsıkı tutmuştu. Bir ara nasıl yaptı bilmiyorum ama elimin üzerinde başka bir el hiss ettim. Barışın eli elimin üzerindeydi. Daha önce de elimi tutmuştu,ama o zaman böyle hiss etmemiştim. Kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Elimi çekmek isterken Barış elimi tutdu. Sessiz kaldım, oda konuşmadı....
Sabah uyandığımda boynum tutulmuşdu. Başımı kaldırdığımda Barışı gördüm çoktan uyanmış beni izliyordu. Meğerse gece film izlerken uyuya kalmışız. Uyanınca onu görmek ne kadar da güzelmiş.
"Günaydın" dedim gülümseyerek. Oda "Günaydın" dedi....Odanın kapısı açılınca kendimizi toparlamaya çalıştık. Ama hemşire görmüştü , utanarak başımı aşağı eydiyimde hemşire kıkırtısını bastırmak için konuşma gereği hissetti.
"Günaydın Dilek kızım....Bügün banyo yaptıracaktım sana onun için gelmiştim....ama sanırım rahatsız ettim...daha sonra gelirim" diyerek tam odadan çıkacakken Barış "Durun siz banyosunu yaptırın, bende kahvaltılık birçeyler alıp gelirim birazdan" diyerek yanımdan kalkı. Beni yanağımdan öperek "Birazdan dönerim" diyerek odadan çıktı. Hemşire tebessüm ederek yanıma geldi,onunda yardımıyla banyoya gidip düzel bir banyo yaptım. En sevdiyim çilekli duş jeliyle yıkandım... Çilek kokusunu hep sevmişimdir. Ben duşumu alıp çıktığımda odada güzel bir kahvaltı masası hazırlanmış, taze çiçekler vazoya koyulmus ve hafif muzik açılmıştı.
Anlayacağız Barış yine en mutluluk şekilde genç kızın karşısındaydı. Yine güzel bir sabah, yine huzur dolu bakışlar... Herşey iyiye doğru gidiyordu. Güzel sohbetlerle, kahkahalarla dolu bir kahvaltıdan sonra yürüme çalışmalarına devam ediyorlardı... Ama bu kez Barışta onunla birlikte olmak istediyini söylediğinde, Dileğin gözlerindeki mutluluk görülmeye deyerdi. Birlikte diğer odaya gittiler,çalışmalara başladıklarında bu kez hemşire yerine kızın ellerini Barış tutuyordu. Dilek elindeki ellerden ve gözlerine bakan gece gözlerden güç alarak yürümeye çalışıyordu. Her adım atışında içindeki umutlar çohalıyor,yüzüne daha bir tebessüm yayılıyordu. İki saate yakın yürüme seansından sonra Dilek dinlenmek için odasına geçmişti. Günler böyle geçip gidiyordu. Yine bir yürüme seansında Barış kızdan habersiz onu izlemeye gelmişti,ama karşılaşacaklarından habersiz koridorda yürürken gördükleriyle adeta çoçuklar gibi seviniyordu. Evet, tedaviler işe yaramış,genc kız artık koltok deynekleriyle yürüyordu. Bir an kafasında beliren soru işaretleriyle duraksadı. Peki neden bundan kendisinin haberi yoktu. Dilek yada Burcu neden ona hiç bir şey söylememiştiler. Kafasında türlü senaryolar kuruyor, sonra hayır olmaz yapmazlar deyip düşündüklerini aklından çıkarmaya çalışıyordu. Biraz daha burda böyle beklese kesin kafayı yerdi. O yüzden hemen peşlerinden gitti. Tam kapıdan içeri girib gördüklerinin hesabını soracakken içeriden gelen sesleri duyup dinlemeye başladı. Duyduğu her kelime,her cümle yüzündeki tebessümü biraz daha arttırıyordu. Şimdi anlıyordu neden söylemediklerini. Her ne kadar hak vermese de önceki kadar da kızmıyordu artık. Evet herşey yolunda gidiyordu. Dilek artık iyleşiyor, şimdi Duru için birşeyler yapması gerekiyordu. Hemen Durunun odasına taraf ilerledi. Tam içeri girecekken babsının odadan çıktığını gördü. Hemen yanına gitti.
"Merhaba Ahmet bey, nasılsınız?"
"İyiyim Barış bey siz?"
"Teşekkür ederim, bende sizinle konuşmaya geliyordum"
"Hayırdır, hangi konuda konuşmak istiyordunuz?"
"Durunun kaçırılmasıyla ilgili. Bunu ona kimler yaptı?Bildiğiniz herşeyi anlatın bana."
Ahmet derin bir nefes alıp gözlerini uzaklara bakar gibi pencereye dikti ve anlatmaya başladı.
Güzel bir şarkıyla bitirmek istedim başladığım gibi
Niçin baktın bana öyle?
Derdin nedir, durma söyle
Durgunsun sular gibi
İçli duygular gibi
Gözlerinde sevdâ var
Derin uykular gibi
Niçin baktın bana öyle?
Derdin nedir, durma söyle
Gül dalında gonca güller
Bülbül sevdâsında çiler
Söyle dermânın olayım
Dertli olan devâ diler
Niçin baktın bana öyle?
Derdin nedir, durma söyle
Mahzûnsun, hayransın
O güzel gözlerle sürmeli ceylansın
Ey hilâl kaşlı, ağlıyor musun?
Kirpiğin yaşlı.
Ben senin nen olayım?
Kulun kölen olayım
Niçin baktın bana öyle?
Derdin nedir, durma söyleEveeeeet umarım hoşunuza gitmiştir. Biraz kısa oldu gecen bölüme göre....Ama kusura bakmayın artık....Elimden geldiyince uzun ve hoşunuza gidecek şekilde yazmaya çalışıyorum. Umarım yorumlar payarak ve vote vererek yeni bölümü daha heyacanla yazdırırsınız bana öpüyorum hepinizi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek DİLEĞİM Sensin
Novela JuvenilUmarım beğenerek okuyacağınız bie hikaye olur "Seni asla affetmiycem, anladınmı beni asla. Sen benim hayatımı aldın elimden. Sen beni bu karanlığa mahkum ettin... Başından beri niyetin bumuydu? Ha söylesene? "Hayır... Yok öyle bir şey... Bunu na...