31-{Güneşin oğlu tutuşuyor.}

2.1K 163 149
                                    

Yazdığım en berbat story bölümüydü çünkü migrenim tuttu ve gribim, ağlayarak yazdım bunu ve her şey çok aceleye geldi :(

+++

"Ne yapacağız?"

Sehun önünde birleştirdiği elleriyle oynuyor, gözleri aşina olduğu bu odada aşina olduğu adam dışındaki her bir noktayı turluyordu.

Sessizlik nefes sesleriyle kamçılanıyor, odaya hakim olan kaos atmosferi kendini fazlasıyla belli ediyordu. Sehun uzansa, Jongin'in gerilmiş endişelerine dokunabilirdi belki de. Güneşin oğlu her zamankinden daha bir düşünceli, daha bir kaskatıydı o gün. Sehun iç üzgünlüğü ve yüzüne yansıyan saf üzgünlüğü ile pek bir griydi bugün. Jongin belki bu denli hasarlı olmasa, böyle söylerdi. Sehun ise burukça gülümserdi, belki yani.

"Bilmiyorum, yakamoz."

Jongin'in kelimeleri o kadar çaresizlik yüklüydü ki Sehun, odanın duvarlarının hareketlenip üzerine geldiğine yemin edebilirdi. Jongin sıkıntılı bir nefes verdiğinde ise felaketi oldu yakamozun. Başını eydi. Bunca yıl sırtını dayadığı adam karşısında dağ gibi yıkılırken izlemek istemiyordu. Keşke Jongin'in avuçlarına tonlarca öpücük kondurduğu o sihirli ellerin yapabileceği bir şeyler olsaydı. Jongin ellerini birbirine kenetledi. Jongin'in pahabiçilemez öpücüklerini boşa çıkarmışlardı. Sehun kendi ellerine kızdığının farkında bile değildi.

"Ne yapmamız gerek, ne zaman yapmamız gerek, ne diyeceğiz, ne dememiz gerek? O kadar dolu ki kafamın içi, kendime bile yerim yok. Aklım bir karış havada kaldı benim, yakamoz."

Jongin gözlerini yumup yumup açtı. Bir şekilde kafasını toparlamaya çalışıyor ama yapamıyordu. Gökyüzü tepesinden aşağı dökülmüştü. Yıldızlar saçlarının arasına takılmıştı. Galaksilerin sivri kenarları kendisine keskin çizikler açarak düşüyordu yere. Esmer olan yer yer kanıyordu. Kanayan yerlerinden bile endişe akıyordu. Belki de ilk defa baba olmanın yükünü bu denli hissedebiliyordu. Belki de yaşlandıkça çöken omuzları, büyüdükçe sorunları da büyüyen oğlunun sorumlulukları için fazla güçsüzdü. Neptün elleri arasından usulca kayıp yere düştü. Jongin üzerinden damlayan solucan deliklerini silme zahmetine bile girmedi.

"Jongin."

Sehun bir şekilde Jongin'in üzerine akan hayali galaksiyi gördü. Karşı koltukta oturan adamın yakalarından damlayan gök taşları yuvarlanarak Sehun'un ayak uçlarına gelmişti. Yakamoz güzel gözlerini karşısında alev alev yanan sevgilisine- Jongin bilmediği paralel evrenlerde yakamoz'un sevgilisiydi henüz haberi olmasa bile-bakarken kendi yangınını unutuyordu. İçinde oldukları paradoks ikisi içinde fazlaca zordu.

"Ben, sadece ikisi de mutlu olsun istiyorum."

Sehun bunu en içten hisleri ile söylemişti. Tek istediği buydu. Öğrendiği ilk andan beri bunu düşünüyordu. Şaşkınlığını atlatabilmiş sayılmazdı ama kafasından geçen tek şey buydu. Sonucu ne olursa olsun kimse mutsuz olsun istemiyordu. Özellikle de çocuklar, özellikle de Jongin. Ellerini saçları arasından geçirdi. Her şey o kadar basit ama aynı zamanda o kadar karmaşıktı ki.

"Bende bunu istiyorum, Sehun. Nasıl olacak bilmiyorum ama benimde tek istediğim bu."

Jongin konuştuğunda Sehun bakışlarını kaldırdı. Jongin haklıydı. Baba olma zamanıydı. Baba gibi düşünme zamanıydı. Sehun kendine bunu sayıkladı. Noen onun oğluydu. Sehun bir babaydı. Bir baba gibi oğlunu takip edememiş olsa bile baba gibi onun mutluluğunu sağlayabilirdi. Jongin'in de kendisini izleyen bakışlarından cesaret aldı. Daha fazla sessiz kalmak istemedi.

Kendisi Yakamoz Güzeli|| SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin