Ani bir sarsılma ile gözlerim açılıverdi, bu sarsıntının beynimin derinliklerinde olduğuna o kadar emindim ki. Bir nebze de olsa umursamayarak doğruldum ve mutfağa doğru gittim. Biraz çay demleyip tezgâhın kenarında duran paketten bir sigara yakma gereksinimi duydum. Haddinden fazla uyumuş olmalıydım ki beynim bir hayli durgundu yine de usulca düşünmeye koyuldum. Bazı anılar gözümün önünde beliriyordu ama bu beynimin içerisinde şimşekler çakmasına sebep oluyordu, çok fazla ağrı yaratan ufak tefek anı kırıntıları ile başbaşaydım. Herşeyden önce eve nasıl gelmiş olabilirdim ki bu halde? Muhakkak birisi getirdi, kontrol edebileceğim ne bir kamera ne de başka bir şey kesinlikle yoktu. Bu fikirlerimden oluşan bir harita çıkartsam çok daha güzel olacaktı. Odama dönüp kağıt ve kalem aldıktan sonra tekrar mutfağa gelip, tezgâh üzerine kağıdı katıp fikirlerimi yazmaya ve teker teker harflendirmeye başladım.
A)Darp edildim?
A1)Yoldan geçen birisi beni evime getirdi?
A2) Beni tanıyan birisiyle karşılaştım ve evime getirdi?
Gerçi iki türlü de olsa beni eve değil hastaneye götürürdü, hem nereden bilebilir adresimi değil mi? Bilemiyorum sonuç olarak bir şekilde buraya geldim ve zorlukla da olsa nefes alıyorum. Düşünerek saatleri devirirken içimde ki merak gitgide içimi kemiriyordu. Biraz soluklanıp ara vermek gayet güzel olurdu' düşüncesi ile etrafıma bakındım, evimi gezmeye karar verdim.İlk önce bulunduğum mutfağa tamamıyla bakındım çekmeceler, dolaplar bir hayli boştu tezgâhı saymazsak neredeyse mutfak bomboştu.
Ardından banyo'ya bakındım, bir ayna, diş macunu vb rutin temizlik malzemeleri açıkçası burası da bomboştu. Salona doğru yöneldim ve televizyon dolaylarına baktım. televizyon ile ilgili belgeler, bir takım kablolar ve gözüme çarpan bir kurşun kovanı, umarım anısı da iyidir ve son olarak da bir kaç kasetten, belleklerden oluşan küçük kavanozumsu bir kutu.
Daha sonra odama yöneldim ve bakınmaya başladım dolaplara,raflara pek de anımsatacak bir şey olmasa da yeniden elbise dolabını açtım. Hep kumaş pantolonlar, siyah gömlekler ya da tişörtler, kemerler sanırım bunlar da rutin giysiler diye düşünürken dolabın alt sağ kısmında bir kutu çarptı gözlerime ve doğruca alıp mutfağa getirdim.
Kutuyu yavaşça açtım ve içerisindekilere biraz şaşırdım. Birden fazla pasaport, kimlik, biraz para, bir adres ve anahtarlar. Merakla düşündüm bunlar ne anlama geliyor diye. Pasaportları ve kimlikleri kurcalamaya başladım çoğunlukla Godric ismine kayıtlı farklı ülkelere ait olduklarını gördüm. Dubai, İngiltere, Almanya ve daha niceleri.
Acaba gerçekten kimin nesiyim ben? Başım da ve vücudum da felaket bir ağrı ile ne yapıyordum bu evde. Sanırım biraz daha dinlendikten sonra adreste ki eve gidip devam edeceğim kendimi araştırmaya, hah söylemesi bile bir hayli komik ama cidden kendimi kaybetmiş gibiyim. Henüz tek bildiğim kumaş giyinmeyi sevdiğim ve okuduğumu düşündüğüm kitaplar. Bunların bir kısmı felsefe, psikoloji ya da edebiyattan oluşuyordu. Belki de basit bir gezgindim, belki de bir sebepten ötürü her ülkeye kabul edilmiyordum ve böyle bir yola başvurmuşumdur kim bilir. Kutuyu kapattım ve geri yerine bıraktım.
Duş almak için banyo'ya doğru yöneldim ve suyu açıp usulca altına girdim. Su kendimi temiz hissettiriyordu ve soğukluğu da gayet iyiydi, güzelce temizlendikten sonra yüzümde birbirine karışmış saç ve sakalımı kesmek için aynanın karşısına geçtim. Elime makası alıp önce saçlarımı kesip sonra da makine yardımı ile tamamen 1e kazıdım. Sakallarımı ise tamamen sıfırladım. Son bir kez daha yıkayıp usulca havluyu belime doladım ve herne kadar ayna da ki vücudumun yansımasından bedenimde ki kesik, yanık, morluk gibi izler gözüme çarpsa da umursamadan salona geldim. Bu günlük daha fazla bunları düşünerek kafamı patlatmaya lüzum yoktu.
Oturdum ve televizyonu açarak azar azar kanalları gezinmeye başladım. Pek fazla bir şey yoktu klasik yemek ya da kadınlar için tasarlanmış diğer programlardan vardı. Bir kaç kanal atlamamdan sonra klasik müzik çalan bir kanala denk geldim ve bu içime bir huzur doldurdu diyebilirim. Bu içime işleyen müzik, ses bir çello'ya aitti. Daha önce dinlediğime eminim, çok huzur vericiydi. Gözlerim kapanmaya başlamıştı ve engel olmaksızın kendimi bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Tanrı
Random"Uykuya dalarken, uykuda ölen insanlar olduğunu hiç düşünmedin mi? Dişlerini fırçalarken, işte tamam, bu son günüm demedin mi hiç? Çok süratle, hem de çok süratle hareket etmek gerektiğini, çünkü zamanın kalmadığını hiç hissetmedin mi? Ölümsüz mü sa...