Kafamda dönen çarkların arasına harfler ve kelimler sıkışmış, çıkarılmayı bekliyor gibiydi. Sanki yaptıklarım ya da yaşadıklarım koca bir boşluğa atılmış ve yok olmuştu. İnsanlar düşünür bense o düşünceleri yaratan kişi olurdum. Fakat yaratmak için kullandığım kelimeler çığlık çığlığa kurtarmam için haykırıyordu.
Vücudumda bana yabancı olan korkunç ağrılarla düşüncelerimi yok ederek gözlerimi araladım. Sabahın belirtisi olan güneşi gözlerimi kısmama sebep olunca usulca saçlarımı karıştırdım ve yattığım yerden mekanik bir şekilde doğruldum. Sırtım, ensem, kaslarım, her yerim sebepsizce ağrıyordu.
Perdeyi kapatmak için pencereye doğru ilerlerken dikkatimi çeken şeyle boy aynasının hemen önünde yürümeyi kestim ve öylece beklemeye başladım.
Yansımamdaki morluklar yüzümde tek bir mimik oynamasına sebep olmadı. Ne zaman, neden olduğunu bilmesemde sorgulama gereği duymadım. Biliyorum fakat ne bildiğimi bilmiyordum. Zihnimde, anılara dair hiçbir şey yoktu.
Vücudumun her yerini sanki ilk defa görmüş gibi incelerken kaşlarımı çatarak en son ne yaşadığımı hatırlamaya çalıştım. Koca bir boşluktan başka hiçbir şey yoktu. Bu durum beni biraz endişelendirmiş olsa da çok fazla üsteleme gereği duymadan açık kalan perdeyi sertçe kapatarak lavaboya doğru ilerledim.
Dışarıya çıksam her yeri adım gibi bilirdim. İçmek için gittiğim mekanlar, yemeklerini beğendiğim özel lokantalar, iş birliği yaptığım insanlarla kaçtığım meyhanler. Aklımı karıştıran tek şey kişi ve yeri bilmeme rağmen yaptığım her şey bir kutuya saklanmış ve biri tarafından uçuruma atılmış gibiydi. Hatırlamıyordum.
Kafamdaki soru işaretleri çoğaldıkça sinirlerim kontrolsüzce yükseliyordu. Derin bir iç çekerek lavobodaki rutin işlerimi halledip üstümü giyinmek için odama geri döndüm.
Yere fırlattığım kıyafetlerin üstüne basarak dolabın önünde durdum ve içindekiler kısa bir göz geçirdim. Siyah tişört ve kumaş pantolonlardan birini alıp hızlıca giyindim.
Bu gün, hatırlamasamda bilinçaltıma yerleşen günlerimden biraz daha farklıydı sanki. Omzumdan büyük bir yük kalkmış gibi hissediyordum. Hiçbir şey için uğraşmayacaktım ve çabalamayacaktım. Sadece bir süreliğine kaybettiğim geçmişimi bulmayı erteleyerek ceketimi alıp kasvet dolu evden dışarı çıktım. Biraz kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı.
Usul adımlar ile yürümeye başladım, ayaklarım beni her nereye götürüyorsa. Benden daha çok ayaklarım emindi atılan adımlardan. Yürüdüm, yürüdüm ve attığım her adımda daha da baskınlaşan yürüme isteği ki üstelik artan ağrılar da cabasıydı.
Yol kenarında bulunan park'a dönük bir bank'a oturdum. Oyun oynayan, birbirine bakıp mutlu olan insanlar. Anlamsızca;
-Acaba gerçekten de mutlular mıydı? Diye soruverdim kendime.
+Eh cevabı da soru kadar basitti, elbette değillerdi.Hem birbirlerine bakarak gülümsemeleri ne kadar içten olabilirdi ki? Sadece alışkanlık edilmiş tavırlar, bu insanların programlanmış robot olduklarına yemin edebilirdim. Sanırım gerçekten de öylelerdi.
Kafamdan geçen onca düşüncenin içinden bir tanesiniyakalayıverdim, "ne oldu bana?"
Sahi cidden ne olmuş olabilir belki bir kavgayı kaybettim ya da bana kin gütmekte olan birileri vardı. Her ne ise hava da bozmaya başladıkça eve dönüp biraz daha dinlenmeye ihtiyacım olduğunu anladım hem sessizlik içerisinde daha iyi düşünebilirdim.Geldiğim yolu geri dönerek doğruca eve gittim ve üstümdekileri çıkarıp atıştırma ilk işimdi, karnım gurulduyordu. Önce odama geçip kıyafetlerimi çıkarttım ardına mutfağa geçip neredeyse bütün çekmece ve dolapları karıştırdım. Bayat hatta küflenmiş ekmek ve hazır makarnalar dışında hiç bir şey yoktu. Sakince iç çekerek su kaynattım ve makarnayı hazırlayıp iştahla yedikten sonra odama, yatağıma geçip artık kendimi daha sonra bulurum diyerek ağrılarım ile birlikte uyumaya koyuldum.
![](https://img.wattpad.com/cover/105107631-288-k871491.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Tanrı
De Todo"Uykuya dalarken, uykuda ölen insanlar olduğunu hiç düşünmedin mi? Dişlerini fırçalarken, işte tamam, bu son günüm demedin mi hiç? Çok süratle, hem de çok süratle hareket etmek gerektiğini, çünkü zamanın kalmadığını hiç hissetmedin mi? Ölümsüz mü sa...