Sone1 - Sone10

1.4K 29 0
                                    

SONE 1 (Favorilerimden :)
 Artmasını isteriz en güzel varlıkların
 Güzelliğin gül yüzü solmasın diye asla,
 Bir güzel, yaşlanıp da göçünce bugün yarın
 Anısı yaşar yine körpecik yavrusuyla;
 Ama can yoldaşındır kendi parlak gözlerin,
 Kendi ateşin besler ruhunun alevini;
 Kıtlığa çevirirsin bolluğunu her yerin,
 Kendi düşmanın gibi, ezersin canevini.
 Şimdi sen yeryüzünün taptaze bir süsüsün,
 Varlığın çiçek dolu bahardan müjde taşır,
 Ama kendi koncanda ruhunla gömülüsün,
 Pintiliğin arttıkça kendi sonun yaklaşır.
 Dünyaya acımazsan, oburlar gibi ancak
 Varlığın da mezar da güzelliği yutacak.

 SONE 2
 Kırk yılın kışı, güzel alnını kuşattı mı,
 Kapladı mı yüzünü derin çukurlar artık,
 Gençliğinin kibirli, süslü giyim kuşamı
 Beş para etmez olur, hırpani yırtık pırtık:
 O zaman sorarlarsa güzelliğin nerdedir,
 Dinç ve şen günlerinin hazinesi ne oldu;
 Dersen yuvalarına çökmüş şu gözlerdedir,
 Bencillik utancıyla israfa övgüdür bu.
 Kavuşur güzelliğin çılgınca alkışlara
“Benim güzel çocuğum beni kurtarır,” dersen
“Ve yüzümü ağartır ben yaşlandıktan sonra,”
 Güzelliğinin onda sürdüğünü göstersen.
 O, sen yaşlandığında yeniler varlığını,
 Soğuktan donan kanın duyar ısındığını.

SONE 3
 Aynaya bak da şunu gördüğün yüze söyle:
 Sıra gelmiştir artık bir taze yüz yapmana,
 Güzelliğini hemen yenilemezsen şöyle,
 Yeryüzü yoksun kalır, lânetlenir bir ana.
 Hiçbir güzel var mı ki sürülmemiş rahmi
 Senin sürdüğün çiftin ekinini tepecek?
 Sırf kendini sevmenin mezarını ister mi,
 Geleceği ahmakça durdurur mu bir erkek?
 Sen annenin aynası olmuşsun da o sende
 Bulmuştur gençliğinin güzelim baharını;
Kendi dinç varlığınla görürsün pencerende
 Kırışıklara rağmen, şu altın yıllarını
 İstersen ki varlığın unutulsun ve bitsin,
 Bir kuru başına öl izin de ölüp gitsin.

 SONE 4
 Savurgan güzel, nedir bu kendine harcaman
 Senin mirasın olan güzellikleri böyle?
 Doğa temelli vermez, ödünç verir her zaman:
 Eli açık olana borç verir içtenlikle.
 Böyle yanlış kullanmak olur mu, güzel pimi,
 Miras bırakman için sana bırakılanı?
Kar etmeyen tefeci, bu koskoca serveti
 Niye tüketiyorsun yaşatmak varken canı?
Meraklısın kendinle içli dışlı olmağa;
 Bu, tatlı benliğini sırf aldatmağa yarar.
 Vaktin geldi diyerek seni çağırsa doğa
 Vereceğin hesapta elle tutulur ne var?
  Kullanmazsan gömülür güzelliğin seninle,
 Kullanırsan varisin olur da sürer böyle.

 SONE 5
 Her gözün takıldığı o bir içim su yüzü
 Özenle incelikle yaratan şu saatler
 Birer zalim olup da vurunca zaman gürzü
 O eşsiz güzellikten kalmaz hiçbir hoş eser
 Durmak bilmeyen zaman, yaz’ı söküp götürür,
 Yok eder iğrenç kışın kucağına atarak;
 Özsu ayazda donar, sağlam yapraklar çürür:
 Güzellik kar altında her yöre her yöre çıplak, çorak.
 Özsuyu çiçeklerden çekip almamışsa yaz,
 Gelir, kendisi gibi, anılarının sonu.
 Özsuyu çekilmişse, kış gelince o çiçek
 Kupkuru kalsa bile, tatlı özü sürecek.

 SONE 6
 Ne yap yap, kurban gitme kışın zalim eline,
 Özün arıtılmadan, yaz’ı almasın senden;
 Bir şişeye bal akıt, bir yere bir hazine
 Sun güzel hazinenden, kendin sona ermeden.
 Bu iş haram değildir, tefecilik de değil:
 Sevinç verir gönüllü borç ödeyenlerine
 Görevin bir başka ‘sen’ yaratmaktır, bunu bil;
İşte on kat mutluluk: on gelir bir yerine.
 On kat büyük bir görkem doğar gür benliğinden
 Ortaya senin eşin on tane sen çıkar da,
 Ölüm, eli böğründe kalırdı göçünce sen
 Bırakırdı, yaşardın gelecek kuşaklarda.
 Vazgeç inattan: Öyle güzelsin ki olmasın
 Ecel senin fatihin, solucanlar mirasçın.

 SONE 7
 
Bak, o cânım aydınlık kaldırırken doğudan
 Alev alev başını, çevrilir bütün gözler
 Onun taptaze doğan güzelliğine, hayran -
Ve kutsal görkemine hizmet etmeği özler.
 Sarp yamaçtan çıkarken göklerin tepesine
 Gençliğinin gücünü andırır orta yaşı:
Gülyüzüne o fâni bakışlar tapar yine,
 Altın yolculuğunda hepsi onun yoldaşı.
Yorgun arabasıyla doruğa çıkar çıkmaz
 Yaşlılık çağı gelmiş gibi bırakır günü:
 Üstünden ayrılmayan gözler ona hiç bakmaz,
 Başka yerleri süzer, izlemez çöküşünü.
  Sen de kendi öğle’nde ölüp gözlerden ırak
 Unutulmaktan kurtul - bir oğul yaratarak.

 SONE 8 (Favorilerimden :)
 
Sen ki müziksin, müzik dinlerken hüznün niye?
 Tatlılar kavga etmez; sevinç, sevinçle coşar.
 Sana zevk vermeyene katlanırsın ne diye?
 Can sıkanı bağrına basmakta ne anlam var?
 Birbirine eş olan hoş seslerin uyumu
 Yine de kulağına sıkıntı mı veriyor?
 Bil ki âhengin sana tatlı bir sitemi bu:
“Parçaları dinleyip tümü unuttun,” diyor.
 Dinle, iyi bir koca gibi, tek bir tel nasıl
 Yaratırsa eşiyle birlikte hoş ,bir ezgi,
 Baba, çocuk ve mutlu ana, yapıyor fasıl:
 Kulakları okşuyor tek bir sesin ahengi.
 O sözsüz şarkı sanki tek bir ağızdan sana
“Değerin olmaz, “ diyor, “yaşarsan tek başına.”

SONE 9
 Bir dulun gözleri yaş dökmesin diye mi sen
 Tüketip duruyorsun kendini tek başına?
 Ah! ardında hiç çocuk bırakmadan ölürsen
 Dünya, dul kalmış kadın gibi yas tutar sana.
 Senden dul kaldığında, yaş kurumaz gözünde,
 Çünkü senin benzerin gelmeyecek ardından;
 Ne var ki başka her dul, çocuğunun yüzünde
 Kocasını görür de yeni güç alır ondan.
 Savurganların yazık ettiği varlık, ancak
 Yer değiştirir, dünya ondan yine zevk alır,
 Ama harcanıp giden güzellik son bulacak,
 Kullanmadan saklanıp ortadan kalkacaktır.
 Kim kendine karşı bu cinayeti işlerse
 O insanın gönlünde aşk bulamaz hiç kimse .

 SONE 10
 
Yazık! hem kıyasıya harcıyorsun kendini,
 Hem gönlün yeltenmiyor hiç kimseyi sevmeye.
 Biliyorsun, saymakla bitmez sevenler seni,
 Ama besbelli sen aşk duymuyorsun kimseye.
 Öldüren bir nefrettir yüreğindeki şeytan:
 Hiç umurunda değil kazsan kendi kuyunu,
 Çekinmezsin güzelim canevini yıkmaktan
 Onarmak olmalıyken asıl amacın onu.
 Sen tutum değiştir de cayayım düşüncemden,
 Yumuşak bir sevgi koy nefret yerine bir yol;
 Göründüğün gibi ol: cömert, sıcak, sevecen;
 Hiç değilse kendine yumuşak yürekli ol.
 Aşkım uğruna bir ‘sen’ daha yarat kendine:
 Güzellik onda veya sende yaşasın yine.

William Shakespeare SoneleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin