Sone60 - Sone70

311 2 0
                                    

 SONE 61
 Ağır göz kapaklarım, yorgun gece içinde
 Hayalinle apaçık kalsın, dileğin bu mu?
 Sana benzer gölgeler, gözümle eğlensin de
 Keyfince paralayıp geçsinler mi uykumu?
 Gönderdiğin, ruhun mu canevinden uzağa
İşlerime göz kulak olsun, düşürsün diye
 Aylak saatlerimi, utancımı tuzağa:
 Hasedine, kuşkuna yardakçılık etmeye?
 Hayır, sevgin çoksa da büyük değil o kadar,
 Benim kendi aşkımdır vermeyen uyku durak,
İşte öz sevgim, didik düzenliğimi bozar
 Senin uğruna bana hep nöbet tutturarak.
  Ben bekçinim, sen başka yerlerde uyanıksın:
 Benden uzaksın, sana başkaları çok yakın.

 SONE 62 (Favorilerimden :)
 
Kendime aşk duymanın günahıyla dopdolu
 Gözlerim ve yüreğim, varlığımın her yeri;
 Yoktur ki bu günahtan kurtulmanın bir yolu:
 Canevime sımsıkı sarılmıştır kökleri.
 Hoş değildir kimsenin yüzü benimki kadar,
 Benden yakışıklısı, benden vefalısı yok;
 Ölçüp biçiyorum da, bende ne değerler var.
 Ben herkesten üstünüm, her bakımdan, hem de çok.
 Ama gerçek yüzümü aynada görür görmez
 Pörsümüş, benzim uçuk. şerha şerha ve köhne,
 Kendime duyduğum aşk, ters düşer bana bu kez:
 Kötü şeymiş insanın ,aşk duyması kendine.
  Sensin öbür benliğim, varlığımda övdüğüm,
 Yaşımı gençliğinle, güzelliğinle örttüm.

 SONE 63
 Bumburuşuk yapacak, ezecek sevgilimi
 Zamanın gaddar eli nasıl beni yıktıysa;
 Günler kanını emip alnına işledi mi
 Kırışıklar bir kere; gençlik tanı çıktıysa
 Yaşlılık gecesinin karanlık yokuşunu,
 Hükümdarı olduğu güzellikler kaçışır,
 Gözden ırak olarak yalnız bırakır onu,
 Bahar hazinesini çalıp yokluğa taşır;
 Kaygım, bütün gücümle karşılamak o çağı:
Gözlerden gönüllerden yok edemesin diye
 Yaşlılığın amansız öldürücü bıçağı
Tatlı güzelliğini - kıysa da sevgiliye:
  Kara satırlarımda gözler yüzünü görsün,
Şiirim yaşadıkça taptaze ömür sürsün.

 SONE 64
 Gördüm anıtlarını nice görkemli çağın
 Zamanın zalim eli. yıkıp etmiş yerle bir,
 Başları göğe değen kuleler darmadağın
 Ve sonsuz tunç ölümün gazabına köledir;
 Gördüm obur okyanus yenilgiye uğratmış
Keyfince hüküm süren heybetli kıyıları
Ye sert toprak kendine koca ummanı katmış,
Zarar kârı arttırmış, kâr büyütmüş zararı;
Gördüm her şey bozulur, sonsuz sürüp gidemez,
 En sağlam devlet bile günün birinde çürür,
 Yıkımlar düşündürdü beni ister istemez:
 Ergeç sevgilimi de Zaman alıp götürür.
 Bana ölüm gibidir yitmesinden korkarak
 Hiçbir şey yapamayıp varlığına ağlamak.

 SONE 65
 Ne tunç ne taş ne toprak ne de sonsuz denizler
 Acıklı fâniliğe karşı koyamazlarken,
 Nasıl bu kör öfkeyle güzellik cenge girer
 Çabasında en fazla bir çiçek gücü varken?
 Ah, nasıl göğüs gersin yazın tatlı rüzgârı
Azgın günler dört yandan üstüne yürüdükçe,
 Bozguna uğrattıkça yenilmez kayaları,
Çelik kapılar bile: Zamanla çürüdükçe?
 Ne korkunç bir düşünce: Ah, nerde saklı dursun
 Çağların mücevheri Çağların sandığından?
 Bir zorlu el var mı ki bu koşuyu durdursun?
 Güzellik yağmasını kim esirgesin ondan?
 Yok hiçbiri, meğer ki bu mucize sürsün de
 Sevdiğim ışıldasın kara yazı üstünde.

 SONE 66
 Bıktım artık dünyadan, bari ölüp kurtulsam,
 Bakın, gönlü ganiler sokakta dileniyor.
İşte kırtıpillerde bir süs, bir giyim kuşam,
İşte en temiz inanç, kalleşçe çiğneniyor,
İşte utanmazlıkla post kapmış yaldızlı şan,
İşte zorla satmışlar kız oğlan kız namusu,
İşte gadra uğradı dört başı mamur olan,
İşte kuvvet kör-topal, devrilmiş boyu bosu,
İşte zorba, sanatın ağzına tıkaç tıkmış,
İşte hüküm sürüyor çılgınlık bilgiçlikle,
İşte en saf gerçeğin adı saflığı çıkmış,
İşte kötü bey olmuş, iyi kötüye köle:
 Bıktım artık dünyadan, ben kalıcı değilim,
 Gel gör ki ölüp gitsem yalnız kalır sevgilim

 SONE 67
 Ah neden yaşar sanki sevgilim illetlerle?
 Varlığıyla şenlenir imansızlar bölüğü
 Günahın ekmeğine neden yağ sürer böyle
 Süsleyip püsleyerek kol gezen kötülüğü?
 Niçin sahte boyalar yüzünü taklit eder,
 Canlı renginden ölü görüntüler aşırır
 Ve zavallı güzellik zar zor peşinden gider
 Yapma güllerin –oysa tek gerçek gül ondadır.
 Sevgilim niçin yaşar iflâs etmişken Doğa,
 Dinmişken yüze kan ve renk veren dinç damarlar?
 Doğa kavuşmuyor ki ondan başka kaynağa,
 Dün övündüğü kimler vardı, bugün bir o var.
 Bu kötü çağda önce çok zengin olduğunu
 Göstermek için doğ bağrına basar onu.

 SONE 68
 Yanakları eskiyi gösteren bir harita,
 Güzellik, doğal yaşar, ölürdü çiçek gibi.
 Bugünün süsü püsü, piç izleri doğup da
 Olmamıştı yaşayan alınların sahibi;
 Ölülerin saçına konan altın örgüyle
 Gömütün kutsal hakkı kırpılmazdı o zaman,
 Yeni yaşam bulmazdı ikinci başta böyle;
 Güzel, ölü duvakla kimseye vermezdi şan.
 Onda yaşar bu kutsal saatleri geçmişin:
 Sevgilim allı pullu değil, yalınkat, berrak;
 Kimseden yeşil almaz kendi ilkyazı için,
 Göz boyamağa kalkmaz eskileri soyarak,
 Doğa saklıyor onu - harita, hazinedir:
 Düzmece Sanat görsün eski güzellik nedir.

 SONE 69
 Dünyanın gözündedir sendeki bunca değer,
 Daha güzel yapamaz onları akıl, yürek;
 Ruhların sesi olan tüm diller seni över,
 Düşmanlardan da övgü alır bu çıplak gerçek.
 Baştacı edilirken dış varlığın dışardan,
 Diller senin hakkını sana verirken önce,
 Vazgeçerler övgüden, şatafatlı laflardan
 Gözün gösterdiğinden ötesini görünce.
 Senin canevindeki güzelliğe göz atar
 Ve yaptığın işlerle kıyaslarlar da onu,
 Gözünün içi gülen bu yaratıklar katar
 Güzelim çiçeğine iğrenç ot kokusunu.
 Ama yakışmıyorsa kokun görünüşüne:
 Nedeni, orta malı olmandır ele güne.

 SONE 70
 Sana kara çaldılar, senin suçun değil bu:
 İftira, hep iyiyi, doğruyu hedef bilir;
 Güzelliğe takılan bir süs gibidir kuşku,
 Karga, gökteki en hoş havalara yönelir.
İyi olursan sana değer katar iftira,
 Çağının sevgisini kazanırsın üstelik;
 Kurt gibi diş geçirir kötülük goncalara,
İştah açar sendeki saf, lekesiz körpelik.
 Artık ardında kaldı gençliğinin tuzağı;
Ayağını denk aldın; yenik düşüremedi;
 Ama belli övgünün sonsuz olmayacağı,
Zincire vuramaz ki şiddetlenen hasedi.
 Kötülüğün lekesi maske olmasa sana
 Yüreklerin sultanı olurdun tek başına.

William Shakespeare SoneleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin