"Burada olduğuna emin misin?" Hoseok endişeli bir şekilde etrafı taramayı bırakıp Jimin'e döndü.
"Bilmiyorum. Sadece..aklıma gelen tek yer burası." dedi saçlarını karıştırarak Jimin. Hoseok'un titrek bir nefes almasıyla Jimin'in bakışları onu buldu.
"Hyung...ben...özür dilerim." dedi dolan gözleriyle Hoseok'un elini tutarak. Çekingenliğinin sebebi yeniden sorunlara neden olmasıydı. Kendi hayatını bile doğru düzgün yaşayamazken başkalarınınkini de berbat etmek...canını yakıyordu.
"Senin suçun değildi Jimin. Özür dilemene gerek yok." dedi onu ikna etmek istercesine Hoseok ancak ne derse desin onun kendisini suçlayacağına adı gibi emindi. Yaşadığı şeylerde her zaman kendisini suçladığını biliyordu. Ona her şeyi anlatırken nasıl ağladığını görmüş, canının nasıl yandığına şahit olmuştu. Şimdi ise kendi canı yanıyordu. Kardeşi gibi gördüğü bir adamı bu duruma getiren kişi için endişelenmek...canını yakıyordu.
"Benim suçumdu. H-hepsi benim suçumdu. Bu şekilde olmasaydım...eğer..b-böyle olmasaydım..bana öyle davranmazlardı. Beni..severlerdi hyung." Jimin'in hıçkırıklarını durdurmak için kendini zorladığını fark eden Hoseok derin bir nefes alarak kardeşini kendine çekti ve kollarını onun küçük bedenine sararak onu sakinleştirmeye çalıştı.
"Kendini suçlama Jimin. Bunu yapma. Sorun sen değilsin. Hiçbir zaman değildin. Sadece...insanlar...fazla acımasızlar dostum." Onun sakinleştirici sesine inat Jimin'in yükselen hıçkırık sesleriyle Hoseok daha sıkı sarıldı ona.
"Y-yapma hyung. Acıma bana. Her şeyi kendime yapan bendim. İnsanların beni sevmemesi için uğraşan bendim. Yine...b-ben suçluyum. Çünkü inanamadım ona. Yoongi hyung..d-değiştiğini söylediğinde..inanmadım ona. Benden af dilediğinde..tutmadım elinden. Şimdi..şimdi benim yüzümden..ona bir şey olursa nasıl yaşarım ben hyung?" Jimin'in sözleriyle aklına gelen düşüncelerle gözlerini kırpıştırdı Hoseok. Gözlerine dolmaya başlayan yaşları durdurmak için derin bir nefes aldı. Şu an ağlamanın bir faydası olmayacağının bilinciydeydi ki kollarında gözyaşı döken arkadaşını sakinleştirmek isterken kendisi oturup ağlayamazdı da zaten.
"Böyle düşünme sakın. Kimseye bir şey olmayacak. Kimseye. Söz veriyorum sana. Bulacağız onu. Kendine bir şey yapmayacak. Söz veriyorum sana." Jimin ile göz teması kurmak için biraz geri çekilen Hoseok bu sözleri söylerken kendi kendini ikna etmeye çalışır gibi görünüyordu. Çünkü o da bilmiyordu ne olacağını. Yoongi'nin ne kadar ciddi olabileceğini. Onu yeterince tanımıyordu ki. Ona..bu fırsatı vermemişti ki!
"B-bulacağız değil mi?" Jimin'in ağlamaktan kızarmış gözlerine baktı Hoseok. Yüzüne zoraki bir tebessüm eklerken onu cevapladı.
"Hala..ona değer veriyorsun değil mi?" Bu soru karşısında gözlerini kaçıran Jimin'in bir cevap vermesine dahi gerek yoktu. Zaten Yoongi'nin kaybolduğunu söylemek için Hoseok'un evine kan ter içinde geldiğindeki yüz ifadesi en iyi cevaptı bu soru için.
"Affetmişsin bile." diye mırıldanırken kendi kendine konuşur gibiydi Hoseok. Kafasında bir şeyleri yerine oturtmaya çalışıyordu. Hoseok Jimin'in yaşadıklarına rağmen bu kadar çabuk affedebilmesine şaşırmış olsada onun ne kadar temiz kalpli olduğunu bildiği için kızamamıştı bile. Aksine kendisine kızmıştı. Jimin bile Yoongi'yi affedebilmişken..kendisi neden bunu yapamıyordu ki? Kalbindeki sevgi filizlenmişken..neden sevgisinin kökünü kazımaya çabalıyordu ki?
"Hyung...iyi misin?" Jimin'in sesiyle kendine gelerek silkelendi Hoseok.
"Onu nasıl affettin Jimin?" dedi aklındaki sorulara bir çözüm bulmak için. Sorusu Jimin'in bir süre duraksamasını sağladı. Ardından yüzündeki tebessümle konuştu Jimin.