Harry gittiğinden beri büyücü satrancı oynuyorlardı. Ron, Hermione'ye bir kere de ders çalışmayıp onunla satranç oynamasını istemişti. İkinci planı ise onunla vakit geçirmekti. İki yıldır ona karşı bir şeyler hissediyordu, Hermione'nin de hissettiği çok barizdi ama bu türden konuları konuşmayı sevmezdi.
"At, B ikiye." Yaptığı hamleyle Hermione'nin iki taşını birden almıştı. Hermione kafasını ona kızgın bir bakış atmak için kaldırmış olsa bile yüzünde şirin ifadeyi görünce yapamadı.
"Ne?" Sırıtırken sordu Ron. "Fil, E ikiye." Bu sefer Hermione Ron'un bir taşını almıştı. Ron sayesinde öğrenmeye başlıyordu bu oyunu. Yaklaşık iki saat boyunca satranç oynayıp güzel vakit geçirdiler.
Y/N: aslında biraz daha romione yazacaktım da istediğim gibi gitmedi :(
Yarım saat boyunca sadece oldukları durumun tadını çıkardılar.
Draco eğer biraz daha böyle yatarsa uyuyacağını fark etmiş ve ani hareketle yattığı yerden doğrulmuştu. Harry, doğanın sesine karışan suyun sesinde kendini kaybetmiş ve yarı uyanık yarı rüya aleminde geziyordu. Draco ayağa kalkınca boşta kalan eliyle burnunu kaşıdı. "Potter," Draco normal ses tonuyla sesleniyordu. "Potter uyan." Harry uyanmayınca yanına oturup kulağına hiddetli şekilde, "Pottah!" dedi. Draco'nun nefesini kulağında hisseden Harry küçük bir korku seansı yaşamış ardından kafasını yasladığı ağaç gövdesinden hızla çekip yarı açık gözleriyle mırıldandı. "Hmm?"
"Ben ortak salona gidiyorum, Üç Süpürge'de görüşürüz" Harry'nin anladığından emin olduğunda oturduğu yerden kalkıp uzaklaşmaya başladı. Saat daha ikiydi. Her ne kadar birbirlerinin yanından ayrlıp gene birbirlerinin yanına geri gelecek olsalar da geç kalmak istemiyorlardı. En azından Draco istemiyordu.
•••
Harry insanlardan uzak, köşede bir masada oturmuş Draco'yu bekliyordu, saat ikiyi elli dokuz geçiyordu ve Draco ortalıkta yoktu. Biraz dakikliğine biraz da Harry'yi sinir etme için saat tam üçte karşısındaki sandalyeye oturdu. Harry saatten çektiği gözlerini devirdi. Sohbetleri uzayıp giderken -artık ne konuşuyorlarsa- Draco salı günü olacak Quidditch maçından bahsetmeye başladı. "Potter, salı günü için bir planın var mı?" Harry soran gözlerle baktı, "Ne planı?"
"Quidditch hani." Harry bir an 'heee' oldu, "Ne planım olabilir, Draco. Snitch'i yakalayacağım işte bu kadar." Draco anladığını belirtir şekilde kafasını salladı. Draco iki tane üzüm pekmezli turta sipariş. İkisi de bayılıyordu bu turtaya. Birkaç lokmanın ardından Draco kendi turtasından aldığı parçayı çatalıyla Harry'e uzattı, Haary ilk önce soran gözlerle baktı ardından turtayı yedi. Sonra aynısını o Draco'ya yaptı. Karınlarını doyurduktan sonra köyü gezmeye karar verdiler. Üç Süpürge'den çıktıktan sonra Balyumruk'a girmeye karar verdiler ve oradan da biraz ışıldayan pembe hindistancevizi buzu küpleri aldıktan sonra çıkıp başka dükkâna girdiler.
Saat beşi gösterdiğinde Hogwarts'a giriş yapmışlardı, birbirlerine veda ettikten sonra ikisi de binalarına gitti.
Draco kendisine özel olan odasına girdiğinde derin bir iç çekmişti, üstüne değiştirmeden kendini yatağına attı. Akşam yemeğine daha vardı bu yüzden uyumasında sakınca yoktu herhalde.
Harry, Draco ile aynı duyguları paylaşmıyordu, yatakhaneye girdiğinden beri yüzünde salak bir sırıtış vardı. O da Draco gibi kendini yatağa bırakarak günü düşünürken uykuya daldı.
•••
Pazartesi günü ne kadar normal olabilirse o kadar normal geçiyordu. Draco hâlâ -iki haftadır- Harry ile flört ediyordu. Tanrıya şükürler olsun ki artık Harry utanmıyor hatta karşılık bile veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No One Knows|Drarry
FanfictionHarry Potter'ın 4. sınıfta terk ettiğini zannettiği hisleri geri canlanıyor.