Bölüm 6

2.8K 216 166
                                    

Draco hastane kanadından çıktığında daha yemek bitmemiş olmalıydı, çünkü koridorlar hâlâ bomboştu. Yalnız kalınca anladı saçmaladığını, sahi ne yapıyordu o? Kendini Harry'ye çok kaptırıyordu. Bir yandan da kaptırmamak mümkün mü diye düşündü. Zindanlara gidene kadar aklı bom boş sorularla meşguldü, yolu ezberlediği için etrafına bakmaya gerek bile duymuyordu.

Harry başına ne kadar kötü şey gelse de Draco'nun gününü güzelleştirdiğine inanıyordu. Draco'ya olan güveni artmıştı, sanırım sarışın çocuk ondan gerçekten hoşlanıyordu.

Harry, madam Pomfrey'in ısrarı üzerine üç gün daha hastane kanadında kalmıştı. Çocuğun hâlâ beyin kaması geçirme riski vardı, olası bir durumda hafızasını yitirebilirdi ve geri getirmek baya zor olurdu, veya direk geri getirme şansları olmazdı. Harry gerçekten kendini iyi hissettiğinde hastane kanadından ayrıldı, hâlâ ilaç kullanıyordu. Yaşadığı şey hafife alınacak bir şey değildi.

Harry kendini ne kadar iyi hissetse de aynı zamanda boşluktaymış gibi hissediyordu, her an yere yığılıp kalabilirmiş gibi... Gerçekten de hissettiği gibi oldu daha hastane kanadından ayrılmasının üstünden bir hafta geçmeden son dersin çıkışında, Sihir Tarihiydi dersleri, koridorda Altı Üçlüyle Gryffindor kulesine doğru giderken ayaklarının boşaldığını hissetti ve anında yerdeydi. Hermione ve Ron hemen müdahale ederken Harry bir şey olmadığını göstermek için kolunun üstünde doğrulmaya çalıştı.

Draco olanları koridorun diğer ucundan izlerken Harry'nin yanına koşmamak için kendini zor tutuyordu. Gene ne olmuştu?

Harry gözlerini açtığında -büyük bir çaba sarf etmişti- başına keskin bir ağrı girmişti. Kendini biraz daha iyi hissedince Hermione ve Ron'dan destek alarak ayağa aldı ve yine onlar sayesinde binalarına gittiler. Harry gider gitmez lavaboya girmişti, her ihtimale karşı Ron onu bekliyordu. Harry lavabodan çıktıktan sonra elini yüzünü yıkamış ve ardından yatakhaneye gitmişlerdi. Harry ilaçlarını içtikten sonra bir ila iki saat arası uyumuş, uyandığında ise yatakhaneyi boş görünce arkadaşlarının orta salonda olduğunu anlayıp yanlarına gitme için yataktan kalkmıştı. Şöminenin önündeki koltuğa vardığında başı hâlâ ağrıyordu. "Harry, şimdi daha iyi misin?" Arkadaşları hemen sordu. "Sayılır," elini saçlarının arasından geçirirken ekledi, Harry. "Hâlâ başım ağrıyor." dedi. "İstersen madam Pomfrey'den ağrı kesici iksir alıp geleyim, ne dersin?" Hermione sorar sormaz ayaklanmıştı. "Ha- aslında iyi olur... Teşekkür ederim." Hermione gidecekken Ron kolundan tutmuş ve kendisinin gidebileceğini söyleyip onu geri oturtturmuştu. Ron ne zamandır bu kadar ince düşünebiliyordu?

Ron geri geldiğinde iksiri Harry'e vermiş ve hepsini içmesi gerektiğini söylemişti.

Harry biraz daha iyi olduğunda Altın Üçlü koyu bir sohbete daldı, kahkahalar havada uçuşuyordu.

Tam bir şey söyleyecekken Harry ağzında yakıcı bir tat hissetti, boğazı da yanıyordu. Ardından kusma isteğiyle hemen lavaboya koşturdu, Herm ve Ron bir şey anlamamış şekilde peşinden gidiyorlardı. Harry kustu, çok sık böyle şeyler yaşamazdı.

Olanlar konuşulduktan bir saat sonra yataklara gittiler, Harry her ne kadar uyumak istemese de yatağa kendini bıraktığı anda uykuya dalmıştı.

Ron ilk defa Harry'den önce uyanmıştı, ama ne yazık ki kahvaltının bitmesine on beş dakika vardı. Aynı anda iki duyguyu belli eden yüzü gördüğü şeyle artık tek duyguyu gösteriyordu, korku. Ama içinde daha fazlası vardı. Gördüğü şeyle hemen Harry'nin yanına gitmiş ve yatağın yanına çömelmişti. Harry'nin kulağından kan gelmişti, çok fazlaydı, kulağını görmeseniz bile yastık kılıfının koyu kırmızı renge boyanmasından anlayabilirdiniz. Kapıya gidip imdat diye bağırdı, orta salondakilerin duymasını ummuştu. Fred ve George hızla yatakhaneye gelmişti arkalarında Angelina vardı, içeri girmeyip kapının ordan içeriyi süzüyordu. Ardından Hermione geldi herkes tek bir ağızdan ne olduğunu sorarken Ron, Harry'nin yanına gitti ve Harry herkesin görüş açısına girmesini sağladı. Hermione göz yaşlarına boğulurken, Fred madam Pomfrey'in yanına gitmek için hızlı adımlarla yatakhaneden çıktı. Beş dakikanın ardından odanın içinde uçan sedye vardı. 

Harry hastane kanadında ulaştırılınca madam Pomfrey onu iyice incelemiş ve kendi kendine söylenmeye başlamıştı. "Ben biraz daha kalsın dedim, ne oldu ayrıldı revirden de?" ve dahası. Madam Pomfrey kimseye tek kelime etmeden Harry ile ilgileniyordu, Hermione Ron'a sarılmış bir kenarda onu izliyorlardı, daha yeni ağlamayı bırakmıştı. Çok geçmeden Dumbledore ve McGonagall hastane kanadına gelmişti. Madam Pomfrey Harry'nin yattığı yatığın perdelerini kapatırken profesörleri fark edip yanlarına gelmişti. "Üzgünüm ama..." lafa girdiğinde Hermione, Ron ve diğerleri madam Pomfrey'in yanına toplanmıştı. "Üzgünüm ama Harry beyin kanaması geçirmiş, ve kanın kuru olduğuna bakarsak gece geç saatlerde geçirmiş olmalı." Hermione hemen sordu. "İyileşecek mi? Daha da önemlisi uyancak mı?"

"Elimden geleni yapıyorum Mrs. Granger." ve ekledi, "Şimdi burada kimseyi istemiyorum, öğretmenler hariç herkes dışarı çıkabilir mi?" Herm ve Ron, Harry'nin yattığı yere tekrardan bakarak kapıya yöneldiler, diğerleri onlardan önce çıkmıştı.

"Granger!" Hermione arkasını döndüğünde koridorun başından ona seslenen Draco ile karşılaştı, tam cevap verecekken Ron ondan önce davrandı. "Ne var, Malfoy?" Draco bir dakikadan kısa sürede hızlı adımlarla ikilinin önüne gelmişti. "Harry iyi mi? Ne oldu? Anlatın." Emir verir tavrına karşılık Ron çıkışacaktı ki Hermione onu tuttu, ve tekrardan gözüne yaşlar dolarken, "Beyin kanaması geçirdi." dedi. Draco duyduğu şeyle kalp atışlarının hızlandığını hissediyordu, şaşırdığı yüzünden belli olurken tek kelime edemedi. "Ne oldu, Malfoy? Hadi dalganı geç te gidelim." Ron tıslar şekilde söylendi.

"Kes sesini Weasley." Ron cevabını aldıktan sonra Hermione'nin kolundan tutup derslerinin olacağı sınıfa doğru sürüklemeye başlamıştı. Draco ikilinin arasından bakmaya bile yeltenmeden hastane kanadının kapısına doğru ilerlemeye başlamıştı. Kendi kendine konuşurken kötü bir şey olmamış olmasını umuyordu. Kapıları açtığında içeride sadece üç kişi vardı, Dumbledore, McGonagall ve madam Pomfrey. Girdiği gibi bütün gözler ona dönmüştü, madam Pomfrey doğal karşılarken profesörler neden burada olduğunu sorguluyordu. Draco hızlıca bir şeyler gevelemeye başladı, "Eeee şey, Potter iyi mi?"

"Ne zamandır Mr. Potter'ı umursuyorsunuz Mr. Malfoy?" Draco'nun verecek bir cevabı yoktu. Onlar düşmandı. Yani öğretmenler öyle biliyordu. Ya da gerçekten düşmanlardı ama Draco öyle hissetmiyordu. Draco hastane kanadından ayrıldıktan sonra bahçeye çıktı ve geçen gün Harry ile oturdukları ağacın yanına gidip oturdu. Ardından derin düşüncelere daldı.

Harry uyanmıştı, hastane kanadına getirildikten yaklaşık dokuz saat sonra, ama ölü gibiydi, ne konuşacak hali vardı ne de ayağa kalkacak. Harry konuşmasa da Draco her gün akşam yemeğine gitmeyip Harry'nin yanına geliyordu -çünkü arkadaşları sadece akşam yemeğinde yalnız bırakıyorlardı onu-, ona gün içerisinde ne olduğunu anlatıyordu, komik şeylerden bahsediyordu, evet konuşacak hali olmuyordu ama en azından gülümsüyordu. Akşam yemeğinin bitimine doğru saçlarını sevip oradan uzaklaşıyordu, çünkü bir ere daha madam Pomfrey'e yakalanmak istemiyordu.

Harry beş gün boyunca hastane kanadında kalmıştı ve artık -tekrardan- kendini iyi hissetmeye başlamıştı, konuşabiliyordu ve tekrardan hastane kanadından ayrılmak istediğini söyleyip duruyordu. Çünkü burada bir tek madam Pomfrey vardı ve sıkılıyordu. Hafıza kaybı geçirmediği için herkes tanrıya şükür ediyordu. En çok ta Draco. Aynı zamanda madam Pomfrey'in dediklerine itiraz etmeyip o istediği zaman buradan ayrılmasını söylüyordu.  

●●●

Selam, beklettiğim için özür dilerim biraz fikir kaybı yaşıyorum da... Böyle boş bir geçiş bölümü oldu artık idare edersiniz... Her ne kadar ağırdan almaya çalışsam da sanırım hızlı gidiyor gibi gözüküyor :/ Neyse artık umarım gidişatı beğeniyorsunuzdur, yorum falan yapmayı unutmayın düşünceleriniz benim için önemli, iyi okumalarr<3

No One Knows|DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin