Geçmişin güncesinden
17/02/2013
Gözlerimi açıp saate baktım. Saat sekize geliyordu, okula gitmem gerekiyordu o kadar sıkıntının içinde birde hâlâ okula gönderiliyordum. Sıkıntılı bir nefes çekerek yerimden kalkıp banyoya yöneldim, kısa bir duşun ardından dişlerimi fırçalayıp, odama geçerek formamı dolaptan çıkardım. Formamı üzerime geçirip, montumu ve çantamı alarak merdivenlere yöneldim. İlaçlarımı yine içmemiştim içip, uyuşmak ve sakinleşmek falan istemiyordum. Suçlu ben miydim? Suçlu olarak beni mi görüyorlardı? O zaman ilaçlarımı içmez sakinleşmez ve uyuşmazdım, böylece kendime zarar verebilirdim. Çünkü ben de kendimi suçluyordum. Aklımdaki düşünceyle sinirle merdivenlerden indim, Suna teyze mutfaktan bana seslendi "Afra kızım yine mi kahvaltı yapmadan gideceksin?" " evet" diye mırıldandım. Yanıma gelip " ah be kızım! Harap oldun, iki lokma bir şey ye, şu haline bak bir deri bir kemik kaldın" dedi, gözlerimi kaldırıp ona bakarken " olması gereken belki de budur" diye fısıldadım. Fısıldadım çünkü yaşanan olaylar zihnimde tekrar gösterime çıkmıştı. Gözlerim buğulandı. Babam bile yanımda değildi, ailemizle bağı olmayan biriyle konuşuyordum bu konuyu, ama babamıda suçlayamıyordum, çünkü asıl suçlu bendim. Suna teyze şefkâtli gözlerle bana bakıyordu. Kapıya doğru ilerleyip ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Suna teyzenin ayak seslerini işittim geri mutfağa gitmişti büyük ihtimalle, Dışarı çıktığımda Ömer abi arabayı çalıştırmış beni bekliyordu. Ömer abi yaklaşık otuzlu yaşlarında esmer bir adamdı, babam beni okula veya bir işim çıktığında götürmesi için şoförüm olarak onu tutmuştu. Arabaya doğru ilerleyip arka koltuğa bindim. Ömer abiyle hiç iletişim kurmadan kulakığımı taktım. Bahadır Sağlam - Gidiyor gibiyim şarkısını döngüye aldım. Yaklaşık yirmi dakika sonra okula gelmiştik. Arabadan inip okula ilerledim. Kartal kolejinde eğitim görüyordum, ya da görmeye çalışıyordum. Merdivenleri aşarak sınıfa ulaştığımda derse geç kalmıştım. Tabii bu benim umrumda bile değildi, kapıyı tıklatıp içeri girdim, ders coğrafyaydı, hocayla birkaç saniye bakıştık yerime geçmem için kafasını salladı. Gözlerimi sınıfta gezdirdim, hiçbir zaman uyumlu bir sınıf arkadaşı olmamıştım. Hep dışlanan kişi oluyordum. İnsanlar bakışlarımdan rahatsız olup benimle iletişim kurmaktan kaçınıyordu. Bende kimseyi tutmuyordum zaten, kıyıda köşede takılmak güzeldi. Sınıftakilerin çoğu yine çekingen bakıyordu, ve tabii küçümseyici bakış atanlar da cabası, yerime geçip oturdum. Cam kenarı 3. sırada oturuyordum. Hoca dersi anlatmaya devam ediyordu. Çantamdan defter ve kalem çıkardım, tabii ki not almayacaktım karalamak içindi, kalemi elimde çevirmeye başladım, öylece kalemi izliyordum. Başımda dikilen kişiyle gözlerimi daldığım kalemden çektim. Sınıfımızın cici kızı parayla her boku elde edebileceğini sanan Pınar karşımda alaycı ifadesiyle beni izliyordu. Ne var dercesine başımı salladım. Açıkçası bulaşmak istemiyordum. Bu aralar ilaçlarımı almadığım için saldırganlaşıyordum ve çevremdekilere zarar vermek istemiyordum. Zarar vermek istediğim tek kişi kendimdi, Pınar üstün bakışlar yollamaya devam ederek "sonunda teşrif ettiler sınıfımızın soğuk prensesi" dedi. İfadesizce bakmaya devam ettim. O da beni beklemeden konuşmaya devam etti "ne oldu anneciğin yok mu? Seni sabahları uyandırmıyor mu? aa yoksa küçük kızının okula geç kalmasına göz mü yumuyor?" sahte bir pişmanlıkla ekledi "ay, pardon ben unutmuşum küçük kızın annesi ölmüştü değil mi? Ölümüyse bir sır, birimi öldürdü acaba, tabii intihar etmeside bir ihtimâl, bir kadına sahip çıkamadınız mı küçük kız?" diye sorup kısa bir kahkaha patlattı. Sinirlerim gerilirken gözlerim alev atıyordu. Benim düşündükçe çıldıracak gibi olduğum konu üzerinde nasıl böyle küstahça dalga geçebiliyordu bu kaltak! Yavaşca ayağa kalktım gözlerine bakarken, bir anda elimi sıkıca bağlanmış at kuyruğuna attım ve tuttum, öğretmen masasının oradaki cama doğru ilerlerken cici kızımız Pınar sınıftakilerden yardım istiyordu. Aptal! Sinirden gözüm dönmüştü, Pınar'ın kafasını birden cama öyle sert geçirdim ki, cam parçalara ayrıldı ve Pınar'ın kafasından kan boşalmaya başladı. Pınar çırpınıyor çığlıklar atarak ağlıyordu. Saçlarından daha sıkı tutarak hareketi kesmesini sağladım, hareketleri kesilince kulağına eğilip "ruhunu aydınlıkta kaybetmiş, karanlık çökünce de elinde mumla ruhunu arayan, ruhu kaçık birine, oyuncak olmak istemezsin bence" diye fısıldayıp sertçe saçlarını bıraktım. Kafamı kaldırıp sınıfa baktığımda, sınıftakiler dehşetle beni izliyorlardı, kimseyi umursamadan sıramdan çantamı alarak, hırsla okuldan çıkıp eve yöneldim.
~
Olayın içinden çıkamayan, bu kız ne yapmaya çalışıyor ordan oraya zıplıyor diye düşünen varsa, açıklayayım; Geçmişin güncesinden olarak gelen bölümler, Afra karakterimizin geçmişte yaşadığı olaylardan kesitler, bir nevi ön gösterim yapıyorum. Asıl bölümlere az kaldı :)
🖤🦋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUMUN ÜVEYLİ
JugendliteraturDoğduğumuzda tohumuzdur, su verilirse filizlenir, büyürüz. Su kesilirse kurur, ölürüz. Bizim suyumuz kesildi, daha ne için çabalıyorsun? ~ Onların suyu kesilmiş olabilir. Biz bağları yeniden oluşturup, onlara tekrar su verilmesini sağlayacağız. Be...