8

286 30 19
                                    

Dolunay: Biliyorum, duyduklarından hoşlanmadın.

Dolunay: Fakat ben adımızı çoktan oraya yazdırdım.

Feray yazıyor...

Feray çevrimiçi

Feray yazıyor...

Feray: Bana sormadan...

Dolunay yazıyor...

Dolunay çevrimiçi

Dolunay yazıyor...

Dolunay: Sana sordum, Feray.

Dolunay: Bir anlaşma yaptık, değil mi?

Dolunay: Bu anlaşmaya sadık kalacağımı söylemiştim.

Dolunay: Peki, sen kalacak mısın?

Feray yazıyor...

Feray çevrimiçi

Feray yazıyor...

Feray: Biliyor musun, hayatımdan çıkıp gitmen için her şeyi yapacağım.

Feray: Ne zaman başlıyoruz?

Dolunay yazıyor...

Dolunay çevrimiçi

Dolunay yazıyor...

Dolunay: Dersin bittiği an seni alırım.

Feray: Buna ihtiyacım yok.

Feray: Yeri söylesen yeter.

Dolunay yazıyor...

Dolunay çevrimiçi

Dolunay yazıyor...

Dolunay: Neden inat ediyorsun ki?

Dolunay: Aynı fakültenin içindeyiz. Benim için zor olmayacak.

Feray yazıyor...

Feray çevrimiçi

Feray yazıyor...

Feray: Seni düşündüğüm falan yok, aptal.

Feray: Seni ne kadar az görürsem benim için o kadar iyi :)

Feray: Anladın mı?

Dolunay yazıyor...

Dolunay çevrimiçi

Dolunay yazıyor...

Dolunay: Dans derslerimizi yaptığımız bir bina...

Dolunay: Ara ve bul ;)

Dolunay çevrimdışı

---------

Nalan Hoca sonunda dersi bitirebildiğinde derin bir nefes aldım. Beynim isyan bayraklarını çoktan çekerken daha ne kadar dayanabileceğimi merak ediyordum. Eve gidip yumuşak yatağıma uzanmak ve hiçbir şey düşünmeden bir sonraki güne kadar uyumak istiyordum. Lakin bu mümkün değildi. Dolunay gibi biri hayatımda olduğu sürece mümkün de olmayacaktı.

Yanımda oturan Çağıl hızla toparlanmaya başlamıştı. Ben ise bu işi biraz ağırdan alıyordum. Gideceğim yerin adresini hiç bilmediğim gerçeği beni endişelendiriyordu. Dolunay'ı reddederken büyük zevk almıştım ama sonra bu zevk bir toz bulutu gibo ortadan kaybolmuştu. Yön ve harita bilgim her zaman kötüydü. Bu fakültenin içinde bile defalarca kaybolmuştum. Ah, ben ne yapacaktım?

Çağıl arkamızda oturan Emre'ye döndüğünde kara kara düşünmekten sıyrıldım. Onlara kulak verdiğimde Çağıl'ın yalvarışları bir miktar neşelenmemi sağlamıştı.

"Lütfen bana yardım et. Bu sunum üzerinde aylardır çalışıyorum ama istediğim sonuca ulaşamıyorum. Hem bana yardım edersen senin sevdiğin Tavuk Sote'den yaparım. Lütfen, lütfen, lütfen."

"Çağıl sana yardım edeceğimi zaten söyledim ama sizin eve gelemem," diye bıkkınlıkla yakındı Emre. Kaşlarımı çatarak bende arkamı döndüm.

"Neden gelemezmişsin? Düne kadar bizim evden çıkmıyordun. Yabancı mısın sen, Emre?"

Kızgın çıkan sesim Emre'nin bakışlarını düşürmesine neden oldu. Bu aralar oldukça kötü gözüküyordu ve nedenini bize anlatmıyordu. Kendi derdime düştüğüm için bu konunun üzerinde de duramıyordum. Fakat biraz daha arkadaşımın bu ruh hali içerisinde olmasına göz yummayacaktım.

Bakışlarımı Çağıl'a çevirdim. "Eve biraz geç gelebilirim ama o Tavuk Sote'den bana da ayır," dedim ve tekrar Emre'ye döndüm.

"Ve sen, ben gelene kadar o evden dışarı adımını bile atmıyorsun."

Çağıl'ın yanağına küçük bir öpücük kondurdum ve korkularımla yüzleşmek için ilk adımı atıp ayağa kalktım. Emre'ye uzaktan göz kırptım. Bu dudaklarını biraz olsun kıvırmasına neden oldu. Fakülteden dışarı çıktığımda kampüs bahçesinin insanlarla dolu olduğunu gördüm. Onlardan herhangi birine sorsam yerini bilme ihtimali oldukça zayıftı. Belki kampüste biraz daha dolaşıp bu kursla daha ilgili olan bir fakülteye ulaşabilirdim. Güzel Sanatlar Fakültesi?

Etraftaki tabelalara baka baka ilerlemeye başladım. Dolunay'ın beni düşürdüğü bu durumdan nefret ediyordum. Fakat işin ucunda ondan kurtulmak vardı. Bu saçma yarışma hemen bitmeli ve biz birbirimizi bir daha görmemeliydik. Akıl sağlığımı korumam için o kendini Tanrı sanan çocuktan uzak durmam gerekiyordu. Dolunay bir zehirdi ve damarlarıma enjekte edilirse bu zehirden bir daha kurtulamazdım.

Güzel sanatlar fakültesinin önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve etrafta yol sorabileceğim insanları analiz etmeye başladım. Karşımdan gelen bir grup kızı pas geçtim. Fazla alaycılar ve süslülerdi. Onların arkasından ilerleyen farklı bir kız dikkatimi çekti. Ayaklarımı hareket ettirdim ve o benim tarafıma ulaşmadan ben onun tarafına ulaştım.

"Afedersiniz, bir şey sorabilir miyim?"

Kız güler yüzle başını salladı. Sapsarı dalgalı saçları omuzlarından dökülüyordu. Yüzünde geniş bir gülümseme vardı. Bu gülümseme bana bir an Dolunay'ı hatırlattı. Ah, o da böyle gülüyordu ve ben bundan nefret ediyordum.

"Acaba dans kursunun dersleri hangi binada oluyor? Bir bilginiz var mı?"

Kızın gülüşü soldu, hafifçe gözlerini kıstı ve yüzüme dikkatle bakmaya başladı. Birkaç saniye sonra o gülüş geri geldi. "Sen Feray olmalısın," dedi coşkulu bir sesle. Kaşlarımı çatarak sözlerini onayladım. Onu daha önce hiç görmemiştim. Benim adımı nereden biliyordu?

Ellerinde tuttuğu defterleri tek koluyla sabitledi ve bana elini uzattı. "Merhaba Feray, ben Eda. Dolunay'ın yakın arkadaşı."

Harika, bir sen eksiktin!

YN/ Feray ve önyargıları...

Milyonlarca Neden| TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin