... (Kaan) "Şey... Merhaba?" deyi verdi Prenses Eprıl aynı anda hem çığlığı hemde tokadı bastı Kaan'a
Kaan yanağını ovalarken altından çıkmış kızda ona birkaç ateş topu yöneltti. Kendisine doğru gelen bütün ateş toplarını sadece elini savurarak durdurabilmişti. Sonuç olarak aurası ve enerjisi prensesten daha yoğundu. Onun güçlü enerjisini his eden mark hızlıca buraya geldi ve umutsuzca saldırılarını Kaan'a ulaştırmaya çalışan bir yandan da üzerine sardığı havluyu bir eliyle tutan güzel, sarışın bir kız ve üzerine gelen bütün saldırılardan elini savurarak kurtulan beyaz şık saçlı, can alıcı-parlak kırmızı gözlü Kaan'ı gördü.
(Mark) "Öhö öhö... ne oluyor burada?"
(Eprıl) "Baba bu sapık birden çatıdan içeri atladı ve beni taciz edip bedenimi kirletti."
(Joker) "NE! Olmadı öyle bir şey. Sadece tavandaki çürük bir tahtaya basınca kendimi burada buldum. Kıdemli kardeş kızın çok edepsiz ufak bir kazayı bile nelere bağladı."
(Mark) "Küçük kardeşi beğenmiş olmalı."
(Eprıl) "Babbbbaaaaaa!!!"
Mark biraz güldükten sonra
(Mark) "Bu taraftan küçük kardeş toplantı odasında konuşalım ama sahi neden oradaydın sen?"
(Kaan) "Yanlış şehir kapısından girmişim bende yolu kısaltmak için çatıları kullanıyordum birden çatıdaki çürük bir yere denk gelince kendimi burada buldum."
Mark "Anlıyorum... Kesinlikle öyledir" alaycı ve imalı bir sırıtmayla konuştu.
sarayın kulesinden inip gövde kısmının terasına geçip konuşmaya başladılar.
(Kaan) "Büyük kardeş sonunda dokuz yılın sonuna geldim ve gelişim yapabilir hale döndüm... Artık akademiye geçmek içinde hazırım. Ama artık bir yardımcım var. Benimle yaşıt bir erkek benim gibi yirminci seviye bir savaş ruhu var. "Karanlık Mızrak" diye sesleniyor ruhuna. Onuda benimle birlikte akademiye girmesi için ayarlayabilir misin?"
(Mark) "Elbette. Seni iki yıl önce gönderdiğin kızlarla aynı sınıfa yerleştirdim. Senin yardımcın da normalde sadece krala yeteneğini ıspatlayan kişiler yardımcı alabilir ama ben senin yeteneklerini zaten biliyorum. Yinede senden bir iyilik istiyorum dağlarda isyancılar askerlerime saldırdı ve bir sürü asker kaybım var."
(Kaan) "Anlıyorum... Başın sağ olsun. Senin için onlardan kurtulurum merak etme."
Kaan'ın bedenini hızlıca mor yıldırımlar sardı ve birden ortadan kayboldu. Tekrar belirdiğinde çoktan yaminin yanına varmıştı bile. Yamiye hızlıca dağda isyancı vede teröristleri avlayacaklarını söyledi. Olay yerine geldiklerinde akşam molasındalardı. Hızlıca düşman unsurların saklandığı dağ çemberinde karşılıklı iki dağa tırmandılar. Girişi de zaten kapatmışlardı. Saldırmadan önce Yami "Bir eksik var" deyip parmaklarını şıklattı ve bir müzik yankılanmaya başladı.
(Kaan) "Her zamanki gibi güzel bir müzik zevkin var"
(Yami) "Eğer onları öldüreceksek buna uygun müziğimizde olmalı."
Hızlıca onları önce uyandırıp sonrada öyle yerlere saldırıyorlardı ki kişiler ölmüyordu. En azından bir süre daha yaşayacaklardı... Tabi ki buna yaşamak denirse sekiz saat ömürleri kalmıştı ki bu süreyi de acı içerisinde bağırarak geçiriyorlardı. O gece dağ çemberi acı ve umutsuz feryatlarla çevriliydi. O kadar ki krallık askerleri seslerine hemen uyanmıştı ve o ses o kadar duyguyu belli ediyordu ki krallık askerleri düşmanlarına karşı artık sadece acıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Tanrı Hikayesi
FantasiaKendini başka boyutta bulan ana karakter Çöp zannedilir iken üstün potansiyelli bir varlık aşalayıcı balışların altında güçlenmektedir. "Tanrı" olmak için seçilen bir "Tanrı" katili. Ayrıca küfür ve bir miktar cinsellik bulunur