KAMP - Bölüm 1

432 26 9
                                    

Bir hayat. Bir kız. Bir erkek ve bir kamp. Arkadaşlıklar ve sayamayacağımız bir çok güzellik. İyilik ve kötülük. Kurallar ve yalanlar. Hayatımı oluşturan insanlar. Bense nötrüm. Ne iyi ne kötü. Sevilmeye aç, şevkate muhtaç. Ya sevdiğin çocuk başkasının olsaydı? Ve o kız senin ezeli rakibin? İşte tam olarak burada kızışıyor işler. Geri dönüyorum. Derin yaralarım ve ben..

Alarm çalıyordu. En nefret ettiğim şey buydu. Lanet girsin. Yatağın içi benim için ayrı bir dünyaydı. Yüzüme dağılmış saçlarımı geriye atarak gözlerimi zorda olsa açtım. Öfleyerek yatakta doğruldum ; " Nefees hadi hazırlan geç kalıcaksın yine ". Allahım her sabah bu yapılır mıı ya. Sabahları uyanmak dolmuşta üst parasını verir misin abi demekten bile zor benim için. Emin olun..

Tipim kötü olsada giyinince biraz düzeliyordum en azından. Hani tipim kötü ama yanımdakiler değerli gibisinden. Her zamanki gibi siyaha bürünmüştüm, çantam dışında. Çantam mavinin en güzel tonlarındaydı. Siyah kadar mavide herşey benim için. Saçlarımı da tarasam iyi olucak sanki, karma karışık olmuş. Siyah mıı yoksa bordo beremi ? Siyah siyah, en iyisi siyah.

Kaçmasam annem uzunca bi kahvaltı yaptırıcaktı bana. Ağzıma sosisleri tıktığım gibi çıktım evden. Bir saat kahvaltımı yapıcağımı sanıyordun anne ?? Yolda yürürken gülüşen insanlara dikkatle baktım. Gülebilmek.. Bu kadar da kolay mı? Gülmek benim için gerçekten zor. Matematikten 100 almak kadar hemde. Karşıdan sevgili çiftler geliyordu. Nasılda mutlulardı. Gözlerinin içi gülüyordu. Kız yanımdan kahkahayla geçti. Onlarda geride kalmıştı.. Bir adam geliyordu, yalnızdı. Ve suratı asıktı. Yüzüne sanki yılların mutsuzluğu çökmüş, hayattan bıkmış gibiydi. Ne garipti ki ruh hali benimle aynı idi. En azından görünüşlerimiz. Oda geçmişti. Oda diğerleri gibi geride kalmıştı.

Yolda etrafıma bakınırken, servis kornasını şiddetle öttürüyordu. Kulağımın patlama ihtimali çok yüksekti. Arabaya binip içimden saydırırken kızların gülüştüğünü fark ettim, " Şuna bak servisi görmüyor, ezik. " diye kıkırdıyorlardı. Yerime geçerken kulağına eğildim ve " Senin kadar ezik olamam, üzgünüm.."

Müziği son ses açtım. Yağmurda seğrekti. Yağmur sesine aşık olduğum için kulaklığı çıkardım. O anda ne yazıkki yağmurun sesini değilde kızların sesini duydum ; " Kızım ya Saycanla Alara çıkıyormuş, hala inanamıyorum ". Duyduklarım, yandığım ateşe kömür atılması gibiydi.. Canımı daha çok yakan. Unutmaya çalıştıkça her seferinde hatırlatılan.

Okul koridorunda sınıfıma doğru yürüyorken arkamdan birinin geldiğini hissettim fakat kim olduğuna bakmaya gerek duymadım. Sınıfa girerken omzumdan tutup ; " Hey, selam " dedi. Ah Saycandı. O, işte o çocuk. " Sanada selam " dedim, bana günlük olarak az düşen gülümsememle. Oda herkeze gülümsediği gibi, banada gülümsedi ve üst kata çıktı. Körükle yanıyordu içim. Ona sarılamamak, kokusunu içime çekememek bunca seneden sonra canımı dahada yakıyordu.

Bütün ders boyunca uyumuştum. Dersin ne olduğunu sorsanız cidden bilemezdim. Koridorda yürürken bizimkilerin sınıfına yöneldim, kızları alıp kantine inicektim. Çınar ve Kaylayı alabilmiştim yanıma sadece. Diğerlerinin illaki bi işi vardı. Koridorun sonunda bir topluluk vardı, kesin yine olay çıkmıştı. Topluluğa doğru giderken kızların " saycan saycan " dediğini duydum, kızların kollarından kolumu çekip topluluğa doğru koştum, ya Saycan biriyle kavga ediyorsa ?

Milleti omzundan çekiştire çekiştire sonunda ne olduğunu anlayabilecek konuma geldim. Kayla ve Çınar bana ulaşmaya çalışıyorlardı, " çık şurdan, çekil " deyişlerini duyuyor gibiydim. Kızları yanıma çekiştirdikten sonra önüme döndüm, Saycanı gördüm, ve Alarayı. Ve öpüştüklerini. Ne yani o kız.. O lanet olası kız benim hayallerimi mi yaşıyordu ?

KampHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin