1|hep gülleri öldürürdün de, insanları da öldüreceğini hiç düşünmezdim.

478 39 58
                                    

Farklı bir gün, aynı ben. Soğuk bir mezarın önünde, her gün yapıyor olduğum gibi beraberimde getirmiş olduğum gülleri ölüme terk edip gitmeyi planlıyorum. İlk önce dua ediyorum, her ne kadar düşmüş olduğum bu bataklıktan beni kurtaramayacak olsa da, umudumu yitirmiyorum. Çünkü umut, kaybedildiği zaman yaşamı gerçekten sonlandırabilecek tek şeydir.

Ellerim soğuk mezar taşını okşuyor, gözlerimden dökülen birkaç damla kesinlikle istem dışı. Üzgünüm, çünkü ölüme terk ettiğim güller kimseyi hayata geri döndüremiyor.

Kaçan küçük hıçkırıklarım arasında kendimi tutmadan ağlama isteği dolduruyor bedenimi, ne olduğunu anlamadığım bir anda hayatımın tersyüz oluşu bu konuda önemli bir etken. Ve ben sadece birkaç tane gülün katiliyken, bir anda bir insanı katlediyorum, bunu yapan benim bıçağım olmasa da.

Çünkü bir insanı öldürmenin en kolay yolu onun umutlarını ellerinden almaktır.

Gülüyorum, dünyanın acımasızlığına, üstesinden gelmeye çalıştığım ne varsa beni daha da paramparça etmesine, ölmüş güllerime, yitip giden bir cana ve dahası, mahvolmuş hayallerime. Sonra ağlıyorum. Çünkü her ne kadar gülüyor da olsam, gülüşüm her ne kadar mutlu da olsa giden hiçbir şeyi geri getirmeyecek. Dünyanın acımasızlığı son bulmayacak, belki benden sonra daha yüz binlercesinin daha canını acıtacak, yitip giden canlar uğruna yüzlerce gül ölüme terk edilecek ve mahvolmuş hayaller hiçbir zaman yeniden filizlenemeyecek gönüllerde. Sadece biraz daha acı bekleyecek bizi, biraz daha ölüm kucak açacak ve belki günün birinde ölü güllerimiz, ölmüş kadınları hayata geri döndürecek.

Mezar taşına yaslanıyorum, hiçbir canlının sonsuza dek uyuyacak olanların rahatını bozmamak adına ses çıkarmadığı uçsuz bucaksız bir mezarlıkta. Belki de yaşayan tek ben varım, eğer nefes almak beni yaşıyor yapıyorsa, tabii. Çünkü eminim, burada uyuyanların bir çoğu yaşayan bir şeylere sahipti, yarın günün doğacak olmasının umudu sarıyordu ciğerlerini, onların büyük bir çoğunluğu gece vakti mezarlıkta durmaktan korkuyorlardı muhtemelen. Ancak soğuk bir mezar taşı onların şu anda sahip oldukları tek şey. Ben yaşıyor olsam bile, soğuk bir mezar taşı arzuladığım tek şey.

"Hep gülleri öldürürdün de, insanları da öldüreceğini hiç düşünmezdim."

Yaslandığım mezar taşının yanından biri geçti, kucağındaki ölü, beyaz gülleri mezar taşının önüne bırakıp birkaç saniye boyunca dua etti. Sarı saçlarını geriye tarayıp başına siyah kepini geçirdi. Koskoca mezarlığın ortasında iki katil başbaşaydı şimdi.

"Hep insanları öldürürdün sen, güllere de kıyacağını hiç düşünmezdim."

Gülüyor, mezarlıkta onun kahkahası yankılanıyor şimdi. Ben ise diken üstündeyim, rahatını bozduğumuz uyuyanların kalkıp bize kızmasından korkuyor gibiyim fakat o buna aldırış etmiyor. Çekik gözlerini bana dikiyor daha çok, konuşmuyoruz, birkaç saniye öncesine göre ses çıkarmadan konuşuyor benimle, gözleriyle. Fakat ay ışığının belli belirsiz göstermesinden olsa gerek anlayamıyorum anlattıklarını. Zaten o da anlaşılmak için anlatıyor olmasa gerek.

"Artık sadece güllerin katili değil misin sen yani?"

Ortamızda yatan kadını öldüren kişinin ben olup olmadığımı soruyor. Ben ise cevap vermiyorum, burada yatıyor olması benim yüzümden olmasa da ölümünde parmağım var aslında. Fiziksel olarak nefes almayı bırakmasının sebebi ben olmasam da, umutlarını benim öldürmüş olduğum gerçeğini hiçbir şey değiştiremez.

"Hem güllerin, hem umutların..."

Gözlerim getirip benim pembe güllerimin yanına koyduğu beyaz güllerinde takılı kalıyor, beni izleyen gözlerini üzerimde hissediyorum. Bir fısıldayış kadar sessiz olan kelimelerim kulağına ulaştığında uzunca zamandır tuttuğu nefesini veriyor rahatlamış gibi. O benim katil olmadığımı düşünüyor, içimde asıp kestiğim insanlardan ise hiç haberi yok.

"Biliyorsun, nefesini kesmediğin sürece katil sayılmazsın, sayın güllerin katili."

Gülüyorum, düz düşünme şekline, yara bere içinde kalmış ellerine, ciddi bir şekilde beni katil olmadığıma ikna etmeye çalışan kelimelerine...

"Ama bir insanın umutlarını öldürmek nefesini kesmekten daha kötüdür, Dejun. Ruhuna sürekli kanayacak olan yaralar açmak, bir bıçak darbesiyle canını almaktan daha acıtır, bilirsin. O kadar kolaydır ki tek bir kelimeyle bile öldürebilirsin ve bu hiç kimsenin umurunda olmaz. Çünkü herkes birini fiziksel olarak öldürmek dışında, içindeki çiçek bahçelerini soldurmanın ölüme girmediğini düşünür. Ve sen de onlardan birisin."

"Zaten senin kelimelerin, güllerinden daha güçlü bir silah olmuştur her zaman."

"Ve sen silahlarını tercih edersin hep. Kelimelerin gücüne hiç inanmadığından."

Yine aramıza derin bir sessizlik girdi. İkimizin de gökyüzünü parlatan yıldızlara döndü gözleri. Bir mezar taşının iki yanı, yarı ölü iki insanın sıcaklığıyla ısınıyordu şimdi.

Dead RosesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin