diğer gün okula gittiğinde jeno, artık okulda ilgi çekici bir şey olduğunu fark etti. küçük taşların, koca ağaçların, simsiyah bulutların ve bembeyaz karın bile dikkatini çekmediği günlerde jaemin dikkatini çekiyordu. o farklıydı, o herkes gibi tek amacı dedikodu yapmak olan biri değildi. o sadece istediği kişi tarafından sevilmek istemişti ama görüldüğü üzere başkasını severken kendine acı çektirmişti. sırf kendi sevdiği insanın içi hoş olsun, hatırlandığını hissetsin, yalnız olmadığını her zaman bilsin, yere düştüğünde yanında her zaman biri olacağını anlasın diye kendini satmış gibiydi şeytana. o kadar emmişti ki ruhunu şeytan, jaemin'in yüzüne çok yakışacağını düşündüğü o taze gülümsemeler şimdi mezarda yatan ölü gibiydi. keşke herkes sevdiği kadar sevildiğini hissedebilseydi.
sınıfa girip ısrarla oturmaya devam ettiği yere oturduğunda mutluydu, kendisi inatçı bir keçiydi ve inadı inattı. jaemin sınıfa girip onu gördüğünde durup dişlerini göstererek gülümsemişti. jaemin, gülmüştü.
"ne güzel güldün bana, sanki dünyalarım başıma yıkılmış da sen hepsini geri toplamışsın , sert bir rüzgarın ortasında bir anda içimi ısıtan düşünceymişsin , güneş kadar kadar parlak ay kadar güzelmişsin. sanki yere düştüğüm an beni kaldırıp düştüğüm yerden öpmüş gibisin, yıllardır beni tanıyor gibisin sen, gülümsemenle beni iyileştirebilecek gibisin. sen çok güzelsin benim için, öyle bir güldün ki o gün, bütün dünya durdu ve ben senin gülümsemeni aklıma kazıdım jaemin. bir gün unutmamak için, özlem çekmemek için, ağladığımda gözyaşlarımı gülümsemenle silmek için sabırsızlanıyorum şimdi." cümleleri jeno'nun o gülüş hakkında yazdığı minik bir günlük parçası oldu o gün.
jaemin gelip yanına oturduğunda jeno'nun önüne çikolatalı süt koymuştu. kendi de elindekini açıp içmeye başlamış ve aynı anda telefonundan da müziklere girmişti. jaemin gibi birinden asla beklemediği hareketler kalbini ısıtmıştı.
teşekkür ederim.
jaemin konuşmuştu. hem de jenoya. jaemin jeno'ya teşekkür etmişti.
ne için?
bana değer verdiğin için.
hak ettiğin de bu değil miydi jaemin, biraz da olsa önemli olduğunu hissetmek?
sence sevilmeyi hak ediyor muyum?
hem de en güzel şekilde.
jaemin'in sorularına hazırcevaplıkla cevap veren jeno halinden memnundu.
bir şiir var biliyor musun, büyük ihtimal bilmiyorsun ama öğrenmiş olursun işte.
'gerçekten sakin ve kibar.' jeno'nun beyni susmuyordu.
öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın ellerimde koparmaya çaıştığım zincirlerden kalma yara izleri yeni yeni iyileşmeye yüz tutmuş olsun gözlerimde öyle bir karanlık olsun ki, gören kör oldum sansın yanaklarım kurumuş olsun göz yaşlarımdan, dudaklarımsa çatlak çatlak.
telefona bakmaya devam ederek şiir okuyan jaemin kelimenin tam anlamıyla mükemmeldi. gerçekten bu çocuğu sevememişler miydi? etrafında bu çocuk varken başka biriyle ilgilenen o kör insanın kim olduğunu bilmek istemiyordu artık çünkü kesinlikle bir dayağı hak ediyordu. hem de en sağlamından.
artık sıra arkadaşı olduğumuza göre biraz da olsa sohbet ederiz galiba.
tabikii, benimle her şey hakkında konuşabilirsin.
o zaman ilk olarak benim olan ama sendeki kağıtlarımı ver.
bende oldukları ne mağlum?
şu an senden başka benimle konuşan var mı?
bilmem var mı?
kağıtları ver.
çantasında özenle sakladığı kağıtları çıkartıp jaemine verdiğinde içi azıcık da olsa acımıştı ama fotokopilerini çektiği için kendiyle gurur duyuyordu.