0.5, Mystery place in Jongeup

254 43 25
                                    

Gözlerimi açtığımda hâlâ ototbüsteydim. Fakat bir sorun vardı, hava kararmıştı ve ben şuan Busan yerine dağlık bir yere gidiyordum. Saatr baktığımda içimden büyük bir lanet okudum, saat 11.45 P.M'di.

Otobüste nerde olduğumuz hakkında yazi yazan bir dijital kamera vardı, Jongeup'taydık. Zaten dağlık bir ortamdı.

Otobüste fazla kişi yoktu. Yanımda biri oturuyordu, yüzüne baktım ve bu kişinin lise arkadaşım Park Jimin olduğunu gördüm. Yine mi bu hödük?

"Uyanmışsın deli saçlı" Dedi kısık sesle. Otobüsün camından saçlarıma baktım, darmadağandı ve her tarafı tülermişti. Gerçekten bir deliyi andırıyordum.

"Hey! Busan durağını kaçırdım benimle uğraşmaya kalkma sinirlerim zaten alt üst!" Kaşlarım çatıktı ve ses tonum ürkütücü olmuştu. Gözlerini pörlettiğini gördüm ve göz devirdim, "Ne var neden öyle bakıyorsun?"

"Sinirlenmeni sevdim sincaba benzeyen deli." Ne diyordu bu salak? Üstelik lakabımı nereden biliyor?

"B-bu benim lakabım, nereden biliyorsun?" Birden koluna vurmaya ve saçını çekmeye başladım, "Kesin peşimdeki sapıklardan birisin ve beni araştırdın değil mi?"

Hemen tepki verdi, "Ya da katil sincap mı desem?"

"Ya, bak benim sinirlerimi oynatma bu sefer gerçekten katil olurum, nasıl olsa koskoca otobüste 3 kişiyiz. Şu en arkada ki uykucu bunak kadının ruhu bile duymaz! Şoför desen, zaten dünyadan bir haber!"

"Oyy oyy, katil sincap sinirlenir miymiş?" Dedi ve yanaklarımı sıkmaya başladı, bu sefer cidden sinir olmuştum.

En sonunda, kolunu yumruklamaya ve saçını çekiştirmeye başladım. En uca doğru gelmiştik, birden onun üzerine yığılmamla ikimizde yeri boylamıştık.

Ben onun üzerindeydim ve onun elleri ise belimdeydi. Kalbim ise yerinden çıkacak gibiydi, yüzlerimiz olması gerektiğinden fazla yakındı ve ben onun dudaklarına bakarken kendimi kaybetmiş durumdaydım.

"Chaeyoung, Chaeyoung, iyi misin? Hey, Chaeyoung kendine gel!" Birden bağıran Jimin ile kendime gelmiştim. Evet, onun dudaklarına bakarken kendimi kaybetmiş ve dalmış olabilirdim ama bu âşık olduğum anlamına gelmez. Zaten bildiğiniz üzere, benim duygularım yok. O sadece bir arzuydu ve arzular beyin ile gerçekleşir. Kalbimin arzulaması için âşık olmam gerekirdi fakat, âşık olma gibi bir imkânım olmadığı için bu sadece basit bir arzuydu. 22 yaşına gelmiştim ama hâlâ kimseyle öpüşmedim. Çünkü ben bir öpücükte duygu olması gerektiğine inanıyorum. Fakat tek taraflı bir duygu değil, bu yüzden kimseyle dudaklarım bile değmemişti. Âşık olmadan gerçekleşen duygusuz bir öpücük sadece temastır. Ama, âşık olmuş insanların temaslarında bir duygu gerekir ve duygusuz öpücükler sadece hissiz birer  temasa girer. Ve ben bu teması güzel, unutulmaz bir duygu ile yaşamak istiyorum. Sebebi buydu.

Park Jimin, öpmek için arzuladığım tek kişiydi o anda. Ama benim o zamanki arzum duygusuzdu. Bu yüzden onu öpmeyecektim. Bu sadece o teması bir çöpe dönüştürecekti ve ben; çöpten,duygusuz, anlamsız bir temasla ilk öpücüğümü istemiyordum. Sadece bu kadar.

Hâlâ şaşkın gözlerle bana bakan Jimin'i gördüğümde üzerinden kalkma kararı aldım.

"Özür dilerim Park Jimin-ssi." Göz devirdi, "Şimdide resmiyet mi koyuyorsun? İlk baş dudaklarıma yiyecek gibi bakıyorsun ve üzerime düşerek kemiklerimi parçalar ayırıyorsun, sonra da resmiyet koyuyorsun. Öyle mi? Doğru anladığımı düşünüyorum."

Yanaklarımın alev aldığını hissediyordum, cayır cayır yanıyordu yanaklarım. Jimin birden dibime geldi ve elini alnıma koydu, "Hasta mısın?" Garip garip baktı ve elini alnımdan indirdi, "Ateşinde y-" gözlerini büyüttü, "S-sen yoksa utandın mı?" Bir anda otobüste kahkalara boğulmaya başlayınca tepem atmıştı.

"Beyefendi burda durabilir misiniz?" Neresi olduğunu bilmediğim bir yerde direk indim. Ardından gözlerimi büyüttüm, burayı bilmiyordum ve gecenin bir yarısı burda inmiştim. Ah, şu öfkemle başa çıkabilsem... bana neler yaptırıyor? Kesinlikle bu öfkeme hakim olmalıyım...

Aleksitimi,,JiRosé,,Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin