Hâlâ beni dün takip eden kaçığı düşünüyordum. Demek ki beni tanımıyordu. Zaten büyük ihtimalle sarhoştur veya gecenin bir yarısı giydiğim mini etek yüzünden böyle yapmıştır. Sonuçta, güzel bacaklarım ve etkileyici bir vücudum var. Eh, tabii uzun çorapla o güzellik biraz kapansa da sonuçta ben yani...
Ha, bur arada söyledim mi bilmiyorum fakat şuan sabahın köründe Busan'a gitmek için otobüs bekliyordum. En azından tren istasyonuna kadar gitmek için. Oraya gitmem gerekiyordu çünkü varlığını bile bilmediğim büyükannemden bana kalan bir miras varmış, hah ne komik.. madem ki beni, bana miras bırakacak kadar seviyor; öyleyse ben kimsesizken bana bir yardım eli uzatmalıydı. Ama, nafile...
Otobüs gelince deri marka çantamı aldım ve en arka koltuklardan birine oturarak camdan dışarıyı izledim. Tabii, otobüsün gidilecek yer tabelasına da baktım. Gördüğüm kadarıyla Busan'a da gidiyordu. Öyleyse burda ki orta yaşlı kadınların dedikodularına katlanmak zorundaydım... sahi, ben neden kulaklığımı takmıyorum ki? En iyisi bu iğrenç sesleri dinlemek yerine müzik dinlemekti.
***
Birden kolumdan sarsıldığımda, beni kolumdan böylesine sert sarsan kaba hödüğe bakmayı da ihmal etmedim. Kulaklıklarımı çıkardım ve sinirimden çatılan kaşlarımla bağırdım, "Seni kaba hödük neden beni sarsıyorsun?" Çocuğun yüzüne daha dikkatli baktım, bu dün beni sokakta takip eden kaçıktı.
"S-sen..." yutkundum, "Sen dün beni takip eden kaçıksın!"
Anlamazca davrandı, "Ne kaçık mı? Takip etmek mi?" Göz devirdi, "Altüstü yanına oturabilir miyim diyecektim. Ama hanımefendi transa geçmiş, boş boş aptal şarkısını mırıldanıp dalmış gitmiş." Utandığımı hissetmiştim. Kafamı öne eğdim, "B-ben özür dilerim oturabilirsin. Saçlarımı düzelttim ve kulaklıklarıkı yeniden takıp favori şarkım olan creep şarkısını mırıldandım.
Yanımda ki bana bakıyordu, sırıttı "Creep mi? Severim." Buna karşılık göz devirdim. Birden bir kulağımda ki kulaklığın çekilmesiyle şoka girdim, bir tanesini kendi kulağına takmıştı yanımda ki hödük. Onun da bir şeyler mırıldandığını duydum ve tiz ama güzel tonda ki sesi dinlemeye başladım. Tabii, bu sırada bende mırıldanmayı eksik etmiyordum.
Birden konuştu ve elini uzattı, "Tanışalım mı? Ben Park Jimin."
Park Jimin mi? Bir dakika, bu lisede ki asla yüzünü göstermeyen ezik çocuğun ismi değil mi?"
"B-ben de Park Chaeyoung." Merakla bir soru sordum, "Belki kulağa biraz garip gelecek fakat, hangi liseden mezun oldun?"
Gülümsedi, "Seul Myoung Lisesi." Ne? Seul Myoung mu? Bu kesinlikle oydu. Bu kesinlikle yüzünü göstermeyen çocuk Park Jimin'di.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aleksitimi,,JiRosé,,
Storie d'amoreAleksitimi; "duygusal sağırlık" Kişilerin kendi ve diğerlerinin hislerini algılama yetisinden yoksun olmasıdır... |Aleksitimi hastalığı, kişinin hiçbir şekilde duygulara sahip olamamasıdır. Bunu yenmek için, duyguları tetikleyen kişiler ve olaylar g...