Marinette Dupain-Cheng
Şaşırmıştım.
"Ne rivayeti?"
"B-Bunu sana şimdi söyleyemem. Çok erken. Ehh biz devam edelim."
Her ne kadar o rivayeti çok merak etsem de kabul ettim.
"İlk büyü çalışmamız bugünlük bu kadar. Şimdi genel bilgilendirme zamanı. Hadi benimle gel."
"Nereye?"
"Önce saraya sonra da buraya geri dönüp varisler tarihini öğreneceksin."
Dediğinden pek de bir şey anlamamıştım açıkçası. Ama el mahkum peşinden gittim...
Adrien Agreste
Diğerlerinden ayrılınca hocamın yanına gittim. Beni bekliyor gibiydi.
"Hoşgeldin Adrien."
"Hoşbuldum efendim."
"Eee hazır mısın bakalım?"
"Kesinlikle hayır."
"Güzel. O zaman gidiyoruz."
Oturduğu masadan kalktı ve ilerlemeye başladı.
"Bekle, ne?"
"Hadi ama güneş kralı çok söyleniyorsun."
Kıkırdadım ve onu takip ettim. Sarılara bezenmiş bir koridora girdiğini gördüm. Peşinden gittim.
Hocam beni, bir nevi sera gibi bir yere getirmişti. Burada sarı sarmaşık gülleri vardı. Tam ortada da bir küre.
"Ee efendim. Biz buraya neden geldik acaba?"
"Sabırlı ol güneş kralı. Güneş, hırsın ve öfkenin temsilcisidir. Bizim görevimiz ise o öfkeyi dizginlemek, sakinleştirmek. Bu yüzden sabırlı olmak birinci kuralımız. Her şeyin bir zamanı vardır. Bunu unutma..."
Bilge bir adama benziyordu Bay Albaric. İllaki bildiği bir şey vardır dedim ve başımla onayladım. Bir Küre'nin yanına geldik.
"Buna ışık küresi denir. Bu küre, güneşi yükseltmene yarar. Bir tür simülasyon."
Elini küreye dokundurduğu anda küreden sarı ışıklar çıktı. Aynı zamanda çiçeklerde ışıldıyordu.
Sera biçimli yer geldiğimizde karanlıktı. Hemde oldukça. Ama şimdi aydınlanmıştı. Gökteki Ay gitti. Güneş doğdu.
"Sen dene."
Elini çekti. Ve bir adım geri gitti. Derin bir nefes aldım.
"Hadi bakalım."
Gözlerimi kapadım ve küreye dokundum. Hiçbir şey olmadı. Elimi geri çektim. Sanki Bay Albaric bunun olacağını biliyor gibiydi.
Flashback
"Sabırlı ol güneş kralı. Güneş, hırsın ve öfkenin temsilcisidir. Bizim görevimiz ise o öfkeyi dizginlemek, sakinleştirmek. Bu yüzden sabırlı olmak birinci kuralımız. Her şeyin bir zamanı vardır. Bunu unutma..."
Flashback end
"Her şeyin bir anlamı vardır evlat. Her şeyin bir anlamı vardır..."
Haklıydı.
"Her şeyin bir anlamı, her şeyin zamanı vardır."
Yumruğumu sıktım ve kaşlarımı çattım. Şimdi değilse yarın. Yarın değilse ondan sonraki gün. Olacak. Sadece sabretmem ve denemem gerek.
Derin ve nefes aldım ve tekrar denedim. Tekrar, tekrar, tekrar...
Olmuyordu. Yapamıyordum.
"Belki de Güneş Kralı olacak kişi ben değilimdir, efendim..."
"O kadar emin olma."
Asla vazgeçme!
Belki de iç sesim haklıydı. İlk defa.
Tekrar hatırlattım kendime.
Her şeyin bir zamanı vardı.
Her şeyin bir anlamı vardı.
Elimi tekrar küreye koydum. Bu sefer başarmıştım. Sevinçle yumruğumu sıktım ve havaya kaldırdım.
"EVET!"
Sonra kendime geldim.
"Eee şey yani, başardım."
Arkamdan gelen gülme sesine döndüm.
"Başardın evlat, başardın. Gördüğüm en yetenekli Güneş Kralısın."
Kaç tane görmüştü ki?
"Kaç tane gördünüz ki?"
"500'den sonra saymayı bıraktım."
Çok şaşırmıştım. Fazlasıyla.
"Bay Albaric haddimi aşmıyorsam siz kaç yaşındasınız?"
"2000'den fazlayım evlat."
Karşımda resmen asırlar görmüş bir adam duruyordu.
"Vay canına.."
"Sana bir sır vermemi ister misin?"
"Tabii."
"Baban senin yaşında ilk defa büyü denerken hiç bu kadar başarılı olmamıştı."
Güldüm. Babam ölmüş. Ben doğduğumda.. Annem Emilie akademide öğreneceksin dedi, daha pek çok şeyi.
"Efendim, babam neden ölmüş?"
Yüzü düştü.
"Bu biraz acı bir gerçek. Merak etme birkaç saat sonra öğreneceksin. Şimdi gel, saraya gidiyoruz."
Karşı koymadım ve peşinden ilerledim.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
~Lune'
💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak - Miraculous
Fiksi Penggemar❦ Tamamlandı ❦ ↬Hayran Kurgu. Yıllar yıllar önce, bir rivayet bulunmuştu saklı dehlizin dibinde. "4 büyük varis gelecek, Yasakları delecek, Güneş, Ay, Rüzgar, Bulut, İmkansızı unut..." Büyük bilgeler uzun uğraşlar sonucu bu rivayeti çözdüler ama, o...