üçüncü nükte

744 129 22
                                    

Mayıs 1998

Feride'nin nişanı için Süheyla da çarşıdaydı. Feride'nin ısrarları ve Süheyla'nın itirazları arasındaki çatışmayı kazanan elbette Feride olmuştu. Feride nişan süslerini, elbisesinin eteklerine dikeceği işlemeleri ve ayakkabısını alırken yanında Süheyla olsun istiyordu. Arkadaşının zevkine güvenirdi. 

Süheyla durumdan memnun olmadığını söyleyemezdi, arkadaşıyla beraber olduğu için mutluydu. Ama kalabalığı sevmiyordu. Bir an önce işi bitirip eve kaçmak istiyordu.

"Sence bu nasıl Süheyla?"

Süheyla Feride'nin işaret ve orta parmağına taktığı ayakkabılara baktı. Fazla parlaktı. "Sana gitmez. Ayakların bunun içinde sönük durur."

Feride dudak büktü. "Sanırım haklısın," deyip ayakkabıyı geri koydu. Süheyla saatine baktı. 18:12. Göz devirdi.

"Yetmez mi artık Feride? Yarın devam edersin."

Feride kaşlarını çatıp Süheyla'ya döndü. "Ederiz, diyecektin sanırım." Süheyla bir kez daha göz devirdi. Feride içeriye son bir kez bakıp pes etti, çıktılar. Durağa doğru yürümeye başladıklarında Süheyla yorulduğunu hissediyordu. Suratında ufak bir gülümseme taşıyan Feride'ye yan gözle baktı. Tüm bu yorgunluk arkadaşının mutluluğu içindi.

"Süheyla?"

Feride'ye yan gözle baktı. "Hım?" Feride yolun karşısına bakıyordu. Süheyla da onun baktığı yere döndü. "Şu senin doktor değil mi?"

Süheyla'nın ela gözleri yolun karşısındaki yüzlerde gezindi. En sonunda onu buldu. Beyaz sivri yaka gömlek, siyah kravat ve siyah kumaş pantolonla her zamanki Asaf'tı. Durduğu yerden görünmüyordu ama Süheyla onun siyah ruganlarını giydiğine yemin edebilirdi. Saçları kararan hava yüzünden koyu renk görünüyordu. Ancak hava onun güzel yüzünü karatmaya yetmezdi. Karşısındaki adamla derin bir şey konuşuyor gibi görünüyordu. Evrak çantasını sağ eliyle sıkıca tutuyordu ve beyaz önlüğü sol koluna asılıydı. Süheyla kendini ona bakmaktan zor kurtardı. 

"Evet, o." Yürümeye devam etti. Feride peşi sıra devam etti. "Bir selam verseydin."

"Arkadaşıyla konuşuyor, bölmeyelim."

"Hayranlık verici doğrusu. Genç yaşta çok başarılı bir psikiyatrist olmuş."

"Öyle." Süheyla son derece ilgisizdi ancak içinde bir yerlerde kıpırdanan his Asaf'ın diğer başarılarını saymak istiyordu.

"Görüştüğü biri  var mıymış?" 

Süheyla düşündü. Yüzük takmıyordu. Kadınlara pek ilgili yaklaşmıyordu. Gördüğü kadarıyla yoktu. "Bilmem ki."

"Süheyla, bence siz iyi anlaşırsınız."

Süheyla bunun çıkacağı yolu biliyordu. Feride'ye bakmadan konuştu. "Ah, şimdi hatırladım. Geçenlerde biriyle görüştüğünü söylemişti sekreteri."

Feride şaşırmamıştı. "Böyle bir adamın tek olması tuhaf olurdu zaten."

Sustular. Bir kafeye girmeye karar verdiklerinde saat yediye yaklaşıyordu. Oturdular. İki çay söylediler. Süheyla hemen kitabını açıverdi. Konuşmaktan elinden geldiğince kaçınıyordu. Hem kitap okumak onu rahatlatıyordu. 

"Ne okuyorsun?"

"Sartre, Bulantı. Fazla depresif bir roman. Ama hoşuma gidiyor."

Feride çantasından çakmağını çıkarırken çatık kaşlarla Süheyla'ya baktı. "Doktor depresif şeylerden uzak durmanı söylememiş miydi?"

Süheyla omzunu silkti. "Doktor bazen sinirimi bozuyor." Feride kaşlarını daha derin çattı. "Fazla nankörsün. Şu zamana kadar benden daha çok yardımcı oldu sana."

Süheyla nefesini üfleyip ayracını kitabın arasına koydu. Anlaşılan Feride onu rahat bırakmayacaktı. "O da fazla bilmiş."

"Ayıp oluyor. Ben de tıp okulunu bitirsem bilirdim birçok şeyi."

Süheyla kollarını göğsünde bağladı. Asaf'ı düşündü bir süre. "Bahsettiğim o değil. Benim hakkımda her şeyi bildiğini sanıyor."

"Belki de biliyordur?"

"Bilmiyor."

"Tahmin ediyordur?" Süheyla cevap vermedi. Çaylar geldi. İçtiler. Sonra kalkıp gittiler.

İkisi de Süheyla'yla sırt sırta oturmuş olan Asaf'ı görmemişlerdi. 

xxx



efsunkârHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin