Eylül 1998
Feride'nin düğününe bir hafta kalmıştı. Son üç haftadır sürekli düğün işleriyle uğraşmışlardı, en çok da gelinlik provaları vakitlerini almıştı. Süheyla'nın can arkadaşı en güzelini istiyordu doğal olarak, o yüzden gelinliğin üzerinde çok oynama yapılmıştı. Ama sonunda çok güzel bir şey çıkmıştı ortaya. Neredeyse her şey hazırdı. Düğün nişanlarının yapıldığı yerde olacaktı. Çok heyecanlıydı Süheyla, Feride ise on misli.
Tabii bu üç haftalık sürede Asaf'la bir kez olsun görüşememişti Süheyla. O nasıldı, ne yapıyordu bilmiyordu. Mehmet birkaç kez onunla görüşmüştü, Süheyla'nın duyduğuna göre iyi ve yoğundu, bunun dışında hiçbir şey bilmiyordu.
Şimdi akşam vakti eline düğünde giyeceği elbisesini almış, kollarına lastik dikiyordu. Böylece içten büzgülü görünecekti ve tatlı duracaktı. Bin bir zorlukla bir tekstilciden almıştı kumaşını, sonra modelini çizmiş dikivermişti. Uzun kollu, göğsünde dantel detayı olan, dize kadar gelen bir elbiseydi. Tabanı krem rengi olan elbisenin üzerinde kırmızı-turuncu renklerde minik minik çiçekler vardı. Belden kemerli, çok tatlı bir elbiseydi. Süheyla da çok sevmişti.
Artık Feride'nin evinde kalmıyordu, kısa sürede annesinin yardımıyla bir ev bulmuş, hemen kiralamıştı. Ev eşyalıydı bu yüzden hiç masrafa girmemiş, hemen taşınmıştı. Feride ısrar etmişti onunla kalması için ancak olmazdı ki, artık Mehmet ve Feride karı-kocaydı ve yaşamlarına orada devam edeceklerdi.
Telefon çaldığında Süheyla irkildi. Sonra hemen gözleri saate kaydı. Akşamın 9'uydu. Kim olabilir diye düşünürken çoktan telefonun başına gelmişti. Krem rengi telefonu kaldırıp kulağına yasladı.
"Alo?"
"Süheyla? Merhaba."
Süheyla'nın gözleri irileşti hızla. Bu sesi kimseyi tanımadığı kadar çok tanıyordu. "Asaf?" Kısa bir gülüş duyduğunda bir an bayılıp düşeceğini sandı ama çoktan ahşap sandalyeye oturmuştu.
"Şaşırmış gibisin."
"Şey... Aslına bakarsan evet, biraz şaşırdım." Yavaş yavaş yanaklarına kan toplanmaya başladı. Teni çoktan ısınmıştı.
"Nasılsın diye merak etmiştim. Feride sağ olsun, numarayı verdi."
Keşke bana da haber verseydi de kendimi bu aramaya hazırlasaydım, ah Feride! Yavaşça yutkundu Süheyla. "İyiyim, iyiyim şükür. Sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim. Ama şu an daha iyiyim," dedi Asaf sakin bir sesle. Sesinde gülümser bir ton vardı, bunu fark edince Süheyla'nın heyecandan midesine kramp girdi.
"Sevindim o halde," diye fısıldadı adeta Süheyla. Söylenecek çok şey vardı. Ama ne diyeceğini bilemiyordu ikisi de.
"Ben diyecektim ki, eğer müsaitsen, seni almaya gelmek istiyordum, dışarı çıkarız diye. Olmaz mı? Gelmek ister misin?"
O an Süheyla'nın nutku tutuldu. Kalbi göğsünü aşındırır gibiydi, nefes alamadı, küçük dudakları daha çok nefes için aralandı. "Ah... Beni yine şaşırttın."
"Şaşırman için yapıyorum zaten," deyip güldü Asaf. Yahu adam, kalbime indireceksin, azıcık sus. N'olur. Yeniden yutkundu Süheyla. "Ben... İsterim tabii. Hemen mi geleceksin?"
"Ben çoktan hazırım. Şimdi arabaya ineceğim."
Birden panikledi Süheyla. "Ne? Dur. İnme hemen. Hazırlanmadım ki ben daha. Ya... Asaf..." Süheyla ayağa fırlamış, telefonun kablosunun izin verdiği kadar volta atmaya başlamıştı bile.