Bugünden nefret ediyordum terlemiş olan alnımı hızlı bir hareketle sildim. Tek iş günüm olan gündü perşembe.
En dolu günüm diye bilirdik biz buna. Avuç içlerimi kotuma silerken para üstünü hızlı hareketlerle kasaya
Attım.Vardiyamın bitmesine daha saatler vardı derin bir iç çekerek kol saati me hızlı bir bakış attım akrep sanki hiç kıpırdamayacakmış gibi 3'ün üzerinde duruyordu.
"Hala gelmedi mi ağaç oldum burada"gibi bir sürü itiraz yükseliyordu müşterilerin ağzından
Ne yazık ki tek kasa başında olan bendim.
havin' genel sebeplerinden dolayı burada yoktu. Burada olmayışından hayıflandım. siparişlerin ücretini alırken "beş dakikaya hazır olacak efendim" dedim .gür kaşlı adam "umarım hızlı olur" dedi uyarıcı ses tonuylaCebimdeki telefonun titremesi ile bir saniye durmuştum ki "işini yapamayacakssn başkası gelsin" diyen yaşlı kadına döndüm "elimden geleni yapıyorum efendim" dedim
Sakin ses tonumu vurgulayarak.Telefon tekrar titreyince Havin olmalıdır diye kulak asmadım aşçı paketleri zamanında getirdi. yavaşça uzatırken cebimdeki telefon bir kez daha titreyerek yere düştü.
Öfke ile havin'e kızarken telefonu açtım "alina?"annemin kızgın sesi ile toparlandım "ef-efendim, anne biliyorsun ki en yoğun günüm-"annem taviz vermeyen ses tonuyla"hemen gelmeni istiyorum".
Kırmızı rujlu kız bağırarak dikkatimi çekti "hey siparişlere baksana aptal !"Tek kelime etmeden dışarı çıktım sıcak hava beni içine çekiyordu adeta telefonu kulağıma bastırarak "müsait değilim" demiştim ki kapattığını yeni fark ettim
...
İki kere Zile bastıktan sonra kapı açıldı salona doğru yürürken "sonunda gelebildin niera Mona "
Dedi annem Monoton bir sesle. masanın üstünde tabak tabak çörekler,kekler, tereyağı reçel vardıki her şey çoktan hazırlanmış görünüyordu.Annemi geçerek babamın yanına oturdum babam Gür siyah kaşlarını kaldırarak beni inceledi her zamanki gibi soluk olan teni dahada beyazdı . kahverengi gözlerinden hiçbir şeyi anlayamayacağım anlamıştım ki
"Umarım her şey çok güzel olmuştur" gözleri muzipçe parlıyordu "her şey harika" diye mırıldandım iştahım pek iç açıcı olmasada son on dakika boyunca herkes sus pus yemeklerini yemeğe devam etti buzlu limonatamı yudumlarken annemi inceledim.
Açık kahverengi saçları başında toplanmıştı gülümsediği zaman yanağında hafif kırışıklıklar olsa da genç ve dinamik duruyordu. kahverengi gözlerini ağır ağır bana kaldırdı "tatlım" dedi .
"Beni bugün erkenden çağırmış olma nedenin -"annem mor rujlu dudaklarını sıkarak"babanla bir karar verdik"zarif hareketlerle yanıma gelmesi on saniye sürdü.
Bileğime bir şey taktığını fark edince ucu parlak mavi taşlı bir bileklik olduğunu fark ettim "ne hoş bir bileklik"diyorum iğneleyici bir sesle.
Babam bıyık altından gülerken annem bir hışımla ona dönüyor "sen de beğendin değil mi bars?"babamın tüm yüzü ışıl ışıl bir gülümseme ile parlayarak "senden daha güzel olmasa da hayatım, kızımıza aldığın bileklik muhteşem"
Sıkıntı ile nefesimi bıraktım "ne karar verdiniz" dedim yalandan meraklan mış gibi yaparak babam kısaca "yarın sabah yatılı okuluna başlamış olacaksın"Dedi.
"Ne?"diye fısıldadım okul yarın başlıyordu evet ama evimin iki sokak ötesindeki okul devamlı gittiğim Bir okuldu neden böyle bir karara varmışlardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Ötesi 1: Açlık ASKIDA
FantasíaDamarlarımdaki kan birden bire durmuştu sanki. Ellerim titremeye başladı. Sakin kalamıyordum. nerede olduğum hakkında hiç bir fikrim yoktu. Sağıma baktım eski model bir araba süratla üzerime doğru geliyordu . Sonra boşluk dışında her şey yok oldu ××...