Gece saat 1.30 / Seul'da herhangi bir
sokak[✦jennie]
Ay ışığının tüm ülkeyi geceye davet ettiği zamanlardı. Rastgele bir şarkı mırıldanarak kaldırımların üzerinde yürüyordum.
Arabalar bile uykuya çekilmişti, ama ben hala dışarıda oraya buraya zıplıyordum. Ne var ki, sessizlik rahatsız edici olsa bile geceleri hissedilen sessizliğin tadına doyum olmuyordu. Bu yüzden her gece, tüm şehrin uykuya dalmasını bekler ve sokağa çıkardım.
Anlımdan bir ıslaklık hissedip yukarı baktım, yağmur yağıyordu. İliklerime kadar ıslanmak ve cadde boyunca koşturmak kadar harika bir fikir olamazdı sanırım.
Kaldırma oturdum ve yağmurun şiddetlenmesini bekledim. Şiddetlendiğine kanaat getirdiğimde ayağa kalktım ve saatlerce koştum durdum.
İç çamaşırlarım bile sırılsıklamdı ve saat sabahın üçüydü. Biri beni bu halde görse, muhtemelen deli deyip ardına bakmadan koşardı.
Yavaş yavaş üşüdüğümü hissettiğimde, yönünü bile unuttuğum evime adımlamaya başladım.
On dakika sonra, evimin olduğu sokağa giriş yapmıştım. Hızlı adımlarla eve giderken arkamdan gelen adım sesleriyle olduğum yerde duraksadım.
Normal bir insan olsa kaçardı, değil mi? Ama ben hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşadığım için merakım ağır bastı.
Yavaşça arkamı döndüğümde, üstü başı kan olmuş bir kız girdi görüş açıma. Benden 2 metre uzakta dikilmiş, öylece bana bakıyordu.
Ne yapacağımı bilmiyordum. Korkudan dişlerim birbirlerini dövüyorlardı ve vücudum soğukla birlikte iki kat fazla titriyordu.
Geriye doğru adımlamaya başladım. Bir adım, iki adım, ondan uzaklaşamıyordum. Her adımımda o da adım atıyordu.
Korku ve heyecan, beni, ne düşünmem gerektiğini kesinleştiremeden, evimin ters yönüne doğru koşmaya zorladı.
Koşabildiğim en yüksek hızla nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum. Arkamdan geldiğini, soğuk sokak zemininde bıraktığı seslerden rahatça anlayabiliyordum.
Yön duygumu kaybetmiştim ve yakalanırsam öleceğimi bana bir şekilde inandıran karmakarışık duygularım, bana kaçmak dışında daha iyi bir fikir vermiyordu.
Daha önce hiç görmediğim bir sokakta, önümün karanlığı eşliğinde kendimi kurtarmaya çalışıyordum. Sonra bir tek filmlerde ciddi gelebilecek bir şey oldu; çıkmaz sokağa gelmiştim.
Evet, fazla klişe, değil mi? Ben de şansıma lanet ederek defalarca bunu düşündüm orada. Arkamı döndüğümde, kız, telrardan durmuş ve bana bakıyordu.
Siyah saçlarını yavaşça yüzünden çekti ve ay ışığında parıldayan irislerini irislerime odakladı. Yağmurun her saniye artan sesine aldırmadan, konuşmaya başladı.
"Kaçtığımı göremiyor musun?"
Sesi zayıftı, her ne kadar güçlü kalmaya çalışsa bile, onu etkileyen bir şeyler olduğu anlaşılabiliyordu. Aynı şekilde sesinin bu derece tanıdık gelmesi beni fazlaca şaşırtıyordu.
Bana bir adım attı ve, "Saklanacak bir yere ihtiyacım var." dedi.
Dediğim bir şeye karşılık ne diyeceğini bilmiyordum. Korkarak geriye bir adım attım.
"Ne saçmalıyorsun?"
Derince iç çekti. "Sana bir şey sormalıyım."
Tanrı aşkına, bana ne soracaktı?! Dakikalardır peşimde, kanlı kıyafetleriyle, bana bir şey sormak için mi koşuyordu?
"Senin benimle ne işin olur," diye bağırdım var gücümle, "git buradan!"
Yüzündeki maskesini ağır hareketlerle düzeltti. Bana yaklaşmaya devam etti ve tekrardan sesini caddede duyurdu.
"Senin için birini öldürseydim, beni daha çok sever miydin?"
Korku iliklerime kadar işlerken sırtım duvarla buluşup hareket kabiliyetimi sıfıra indirmişti.
"Öldürürken kullandığım ellerimi tutar mıydın?"
"Tanrı aşkına, ne saçmalıyorsun?!"
Neden böyle sorular soruyordu? Birini mi öldürmüştü?
"Hapishane kaçağı olduğumu söylediklerinde beni ihbar eder miydin?"
Konuşmamı beklemeden tekrar konuştu.
"Yüzümü haberlerde gördüğünde beni saklar mıydın?"
"Neden bana böyle şeyler diyorsun?!"
Aramızda mesafe bırakmayacak şekilde bana yaklaştı ve üzerime eğildi.
"Çünkü senin için birini öldürdüm Jennie."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[🕊] 𝐢𝐟 𝐢 𝐤𝐢𝐥𝐥𝐞𝐝 𝐬𝐨𝐦𝐞𝐨𝐧𝐞 𝐟𝐨𝐫 𝐲𝐨𝐮, 𝐣𝐞𝐧𝐥𝐢𝐬𝐚
Fanfiction✦would you love me more, if i killed someone for u?