3, i don't like ur habits

317 96 17
                                    

                  Saat 17

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                  Saat 17.17/ Özel Seul Lisesi'nin
Önündeki Kaldırım

[✦lalisa]

Dün sınavdan sonra hemen eve geçmiştim ve aldığım onca ilacın ardından çektiğim derin bir uyku beni kendime getirmişti. Sınavlar haftaya açıklanacaktı ve iyi bir sonuç bekliyordum, aksi takdirde dersten kalacaktım.

Bugün de yine aynı şekilde diğer günler gibiydi. Aralarından su sızmayan ve beni yok sayan Jennie ve Chae, müdürün odasına gitme bahanesiyle tüm gün bahçede ve koridorlarda yürüdü.

Bana karşı değiştiğini hissediyordum, bu şeyler duygularıydı. Eskisi gibi konuşmuyor, bakmıyordu gözlerime. Eskisi gibi bana gülümsemiyordu, yerini nefreti andıran çatık kaşları ve düz bakışları almıştı. Kısacası, bana eskisi gibi değildi. Bu şeye belki aşkı da girebilirdi.

Çıkış ziliyle beraber hızlıca eşyalarımı topladım ve kendimi sınıftan dışarı attım. Ağır ama kalabalık olan öğrenci sürüsüne karışırken aklımda olan tek şey onu görebilmekti. Bazı şeyleri açıklığa kavuşturması gerekliydi, sonucunu az çok tahmin edebiliyordum ve bu benim hiç hazırlıklı olmadığım bir şeydi. Yine de, ne olursa olsun şu anki anlamsız vaziyetten çıkmış olacaktım.

Kalabalıktan sıyrılıp kendimi okul bahçesine attığımda Chae ile vedalaştığını gördüm. İkisi de farklı yönlere döndüğünde arkasından koşmaya başladım. Ona yetiştiğimde arkadasından bağırdım. "Hey!"

Arkasını dönüp şaşkınlıkla bana baktı. Karşısına geçtiğimde bana anlamsızca bakmaya devam etti. "Merhaba." Bu kadar soğuk olması şart mıydı, beni üzüyordu. Yine de bunu sorun edip ona yansıtmadım.

"Hatırlarsan seninle konuşmak istemiştim, müdüre gideceğiniz için konuşamamıştık." dedim müdür kelimesine baskı yaparak. Boş gözlerle bana bakmaya devam etti. "Evet, hatırladım. Konu neydi?

Sözleri, zaten kırılmış kalbimi tozu çıkana kadar ezdi, un ufak edene kadar da durmadı. Bacaklarım ve ellerim stresten titrerken onları engellemeye çalıştım ve terleyen avuç içlerimi ceketime sildim.

"Ben," devamını getiremedim, öylece kaldım. Göz teması kurmayı elimden geldiğince engelleyerek gözümü pis sokak zeminine diktim, yerdeki sarı şeritleri sayıyorum. "Evet Lalisa, sen?" dedi yarı bıkkın ve beklentili bir sesle.

Derin bir nefes alıp ona döndüm. "Ben, sana neden bana böyle davrandığı soracaktım. Günlerdir beni görmezden geliyorsun ve bu beni çok üzüyor."

Gözlerinde tepkisiz ifadesini gördüm, bir silgi bulup gözlerini silmek istedim. Sonra da yeni bir kalem alıp sevgi dolu bir göz çizmek.

"Bak, seni üzdüysem üzgünüm. Amacım bu değildi."

Zorunda kaldığı için bunları söylüyormuş gibiydi, sesinde duygu bile yoktu. Dümdüz sesiyle konuşup susmuştu şimdi, bu kadar mıydı? Sarılma yok muydu? Sonra da bir özür ve öpücük?

Yoktu.

Neden yapsın böyle bir şeyi?

Seni seviyor mu ki?

Derin bir nefes aldım. "Yine de eskisi gibi değiliz Jennie. Aramızda bir soğukluk var, neden var?"

"Bilmiyorum Lalisa, ben hâlâ eskisi gibi olduğumuzu düşünüyorum." Eskisi gibi mi? Bu mu bizim eskimiz? Bu mu sevgimiz? Biz böyle değildik ki sevgilim.

"Bak, sorun neyse anlatabilirsin, kendimi düzeltmeye çalışırım."

Gözlerini benden çekip ayak ucuna dikti ve bir süre öylece kaldı. Sonra ağır ağır başını kaldırdı ve irislerini benimkilere dikti.

"Sadece eskisi gibi hissetmiyorum, anlıyor musun? Bazı huylarından hoşlanmıyorum ve bunlar beni rahatsız ediyor."

Dedikleri beynimde yankılanırken gözyaşı biriken gözlerimi kontrol altında tutmaya çalıştım. Düşündüğüm olmuştu ve muhtemelen daha kötüsü de gelecekti.

"Mesela b-bu huylar n-ne?" titreyen sesimden ve beni kekeleten şok duygumdan nefret ettim o an. Karşısında güçlü durmam gerekiyordu, her ne var ki söyledikleri hiç hazmedilebilir şeyler değildi.

"Ciddi misin Lisa?" dedi yüzünde gülümsemeyle. "Çok konuşkansın işte. Çok sabırsızsın, her şeyin bir an önce olmasını istiyorsun, aynı şekilde çok inatçısın ve ben artık yoruldum."

Sonra da arkasını dönüp yürümeye başladı. Batan güneşin altında dakikalarca adımladı, sonra da bir köşeyi dönüp gözden kayboldu.

Vücudumu taşıyamayan ayaklarım daha fazla dayanamadı ve beni taşıma görevine son verdi. Vücudum dizlerimin üstünde yere düşerken, gözyaşlarım da aynı şekilde zemine resim çizdi.

Madem benim bu halimi sevmiyordu, ben de değişirdim.

Sırf onun için benliğimi hiç düşünmeden ayağımın altına alıp ezerdim.

Sırf onun için, kendimi yok ederdim.

Böylece o akşam bu kaldırımda o beni bitirmişti, ben de kendimi bitirmiştim.

[🕊] 𝐢𝐟 𝐢 𝐤𝐢𝐥𝐥𝐞𝐝 𝐬𝐨𝐦𝐞𝐨𝐧𝐞 𝐟𝐨𝐫 𝐲𝐨𝐮, 𝐣𝐞𝐧𝐥𝐢𝐬𝐚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin