Doğru ya da yanlış, insanlar hakkında söylenenler, onların yaşamlarında ve özellikle kaderleri üzerinde yaptıkları işler kadar önemli bir etkiye sahiptir.
.
.
.
Ümitsizce ölecek olan bu adam için ölüm bir uçurum gibiydi. Bu kasvetli eşiğin önünde titrerken korkuya kapılarak geri çekiliyordu. Başına gelenlere tamamıyla kayıtsız kalacak kadar cahil değildi. Onda derin bir şok etkisi yaratan mahkumiyeti, bizi hayat dediğimiz o gizemler aleminden ayıran bölmeyi sağından solundan çatlatmıştı. Hiç durmadan o bölmenin ölümcül gediklerinden bu dünyanın dışına bakıyor ve sadece karanlıkları görüyordu.
.
.
.
Başkalarının burnunun ucundan ötesi görülemiyorsa, yukarıda olmak neye yarar? Keyifle yaşayalım. Yaşam, hepsi bu...
.
.
.
Ben hiçliği temsil ediyorum. Adım Hiçlik kontu, senatör. Doğmadan önce var mıydım? Hayır. Öldükten sonra var olacak mıyım? Hayır. Ben neyim? Bir organizmaya eklenmiş bir parça toz. Bu dünyada ne yapacağım? Seçme hakkı benim. Acı çekmek ya da keyif almak.
.
.
.
Hayvanlar erdemlerimizin ve günahlarımızın gözümün önünde dolaşan simgelerinden, ruhlarımızın görülebilen hayaletlerinden başka bir şey değildir. Bize onları üzerlerinden konuşabilmemi için gösteren Tanrı, hayvanlar sadece birer simgeden ibaret olduklarından onlara kelimenin tam anlamıyla eğitebilecek kapasiteyi tam layık görmedi; bu neye yaradı? Bunun aksine, gerçekliği temsil eden ve kendine özgü bir sonları olan ruhlarımıza zekayı yani eğitebilme imkanını verdi.
.
.
.
Bazı insanlar sadece konuşma ihtiyaçlarını tatmin etmek için kötülük yaparlar. Konuşmaları, salonlardaki sohbetleri, bekleme odalarındaki gevezelikleri odunu çabuk tüketen sobalara benzer; onlara çok yakacak gerekir ve yakacak malzemeleri de çevrelerindeki insanlardır.
.
.
.
Toplum bir köle satın almıştı. Kimden? Sefaletten. Açlıktan soğuktan, yalnızlıktan, terk edilmişlikten, yoksulluktan. Acıklı bir pazarlık. Bir parça ekmeğe karşı bir ruh. Sefalet arz ediyor, toplum kabul ediyor.
.
.
.
İçinde onca çaba harcayarak kurtulduğu fırtına yeniden üzerine çullandı. Birbirlerine karışmaya başlayan düşünceleri umutsuzluğa özgü bir şaşkınlığı bilinçsizliği barındırıyorlardı.
.
.
.
Yolculuk etmek her an doğup, her an ölmek anlamına gelir. Belki de zihninin belli belirsiz derinliklerinde bu değişen ufuklarla insanın varoluşunu yakınlaştırıyordu.
.
.
.
Dürüstlük, içtenlik, iyi yüreklilik, inanç, görev aşkı yollarını şaşırdıklarında iğrençleşebilirler, ama bu iğrençlikte bile soyluluklarını korurlardı; insan vicdanına özgü görkemlilikleri dehşetin içinde bile varlığını sürdürürdü: Bunlar yanılgı gibi bir günahı olan erdemlerdi. İçi gaddarlıkla dolu bir bağnazın acımasız ve dürüst sevinci içinde iğrenç bir saygınlığı barındıran bir ışıltı yayar.
.
.
.
Bu dünyada tepeden tırnağa sarsılarak titreyen iki varlık mevcuttur: Çocuğuna kavuşan anne ve avını bulan kaplan."
.
.
.
Demokrasinin büyüklüğü insana ait hiçbir değeri inkar etmemesindendir. İnsan haklarının yanında, en azından bir köşede ruhun da hakları vardır. Bağnazlıkları ezmek ve sonsuzluğa saygı duymak, işte yapılması gereken budur.
.
.
.
Hiçlik yoktur. Sıfır yoktur. Her şey bir şeydir. Hiçbir şey hiçbir şey değildir."
.
.
.
Yumurcak, bir ulus için hem bir lütuf, hem de bir hastalık, iyileştirilmesi gereken bir hastalıktır; - Nasıl? Işıkla.
Işık iyileştirir. Işık aydınlatır.
Toplumun cömert aydınlığı bilimden, edebiyattan sanattan, eğitimden yayılır. 'İnsanlar yaratın, insanlar yaratın.' Sizi ısıtmaları için onları aydınlatın.
.
.
.
...Sezar söyleseydi bana
Şanla şöhreti
Ve söyleseydi
Annemin sevgisini terk etmem gerektiğini
Büyük Sezar' a söylerdim
Süslü savaş arabasını ve asasını
Alıp gitmesini
Çünkü annemi sevdiğimi.
.
.
.
Hayat, bahtsızlık, yalıtılmışlık, terk edilmişlik, yoksulluk kahramanları, bazen de ünlü kahramanlardan daha heybetli meçhul kahramanları olan savaş alanlarıdır...
.
.
.
Kadınların bakışı sakin görünen ama olağanüstü bir güce sahip olan çarklara benzer. Her gün dingince, hiç zarar görmeden ve hiç umursamadan yanından geçilir. Hatta bazen onun orada olduğu bile unutulur. Gelen, giden, düşlere dalan, sohbet eden, gülen kişi aniden kıskıvrak yakalandığını hisseder! Her şeyin sonu gelmiştir. Çark sizi tutar, bakışı sizi ele geçirir. Sizi nerenizden ya da nasıl ele geçirdiğini önemsemeden zihninizden akıp giden bir düşünceden, bir anlık dalgınlığınızdan yakalar. İşiniz bitiktir.Link:
https://www.soylentidergi.com/sefiller-victor-hugo-39-alinti/
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİTAP ALINTILARI
RandomBütün hayatımızı yersiz çekingenliklerle mi geçireceğiz Olric? Cesareti yalnızca kafamızda mı yaşayacağız? -Tutunamayanlar . ... ..... ..... ... . Bende iz bırakmış yazarların kitaplarından, bağrından kopan alıntıları sizlerle paylaşacağım. -Sayfa...